1. YAZARLAR

  2. Hüseyin Gülerce

  3. Bu nasıl bilgelik?
Hüseyin Gülerce

Hüseyin Gülerce

Yazarın Tüm Yazıları >

Bu nasıl bilgelik?

27 Mart 2008 Perşembe 04:08A+A-

Ergenekon soruşturmasında gözaltına alınması, İlhan Selçuk'u, bizim 68 kuşağına yeniden hatırlattı. Cumhuriyet Gazetesi başyazarı, kendi cemaati içinde "İlhan Abi" olarak biliniyor.

Bir kesim onu seviyor, sayıyor ve "bilge" olarak nitelendiriyor. O da onlara kılavuzluk ediyor.

Bilge; bilgili, iyi ahlaklı, olgun ve örnek kimse demek. Acaba İlhan Selçuk nasıl bir bilge? Neyin bilgesi? Neyin örneği? 12 Mart 1971 askerî müdahalesi sonrasında ortaya çıktı ki, sivil ve askerlerden oluşan bir cunta, 9 Mart 1971'de bir darbe ile ülkeye el koymak için yıllarca hazırlık yapmış. Bunların lider kadrosu içinde İlhan Selçuk da var. O yıllarda kendisiyle birlikte hareket eden Hasan Cemal, önceki gün Milliyet gazetesindeki köşesinde açık açık yazdı: "İlhan Selçuk gözaltına alınınca neredeyse kırk yıl öncesine gittim. 1969'u, 1970'i, 1971'i düşündüm. Darbeci ya da cuntacı yıllarımı... Bu işlerin içindeki birçoğumuz gibi ben de mesleğimi o zamanlar devrimci diye tarif ediyordum. Bir araç olan askerî darbe ile 'devrim'in önünü açacaktık çünkü... Öyle inanıyorduk. Gözümün önünden geçip giden filmin karelerinde kimler yoktu ki. Doğan Avcıoğlu'yla İlhan Selçuk vardı, İlhami Soysal'la Uğur Mumcu vardı, Cemal Madanoğlu Paşa'yla birlikte daha nice general ve asker kişi vardı. O tarihlerde 'darbe'nin peşindeydik. Özellikle Ankara'da askerle 'organize işler'in içindeydik. Bize çalışan bazı devrimci gençler sağda solda bomba patlatarak asker için darbe ortamı oluşturuyordu. "Ordu-gençlik el ele, millî cephede!" mitingleri düzenleniyordu.Bir keresinde, bir arkadaşı tarafından kazayla öldürülen devrimci bir genç için, "Ülkücüler vurdu!" denilerek neredeyse bütün Ankara ayağa kaldırılmış, büyük bir gösteri yapılmıştı. Her şey darbe içindi!

Her şey, 'cahil halk'ın oylarıyla seçim sandığından çıkan işbirlikçi, yobaz, gerici düzene son vermek içindi.Her şey, cici demokrasi diye yerin dibine batırdığımız çok partili demokrasinin çanına ot tıkamak içindi. Ama olmadı. 9 Mart değil 12 Mart kazandı!"

Şimdi Ergenekon çetesiyle ilgili soruşturmada ortaya çıkanlar, Hasan Cemal'in anlattıklarıyla bire bir örtüşmüyor mu? Aynı filmi bir daha seyretmiyor muyuz? Pekiyi "bilge" bugün ne yapıyor? Aynı rolü bir daha oynuyor. Yorum yapmıyorum. Kendisi köşesinde yazıyor. Hatırlarsınız, Danıştay Başsavcısı Tansel Çölaşan, geçenlerde hem de Dünya Kadınlar Günü'nde yaptığı bir konuşmada, "27 Mayıs, darbe değil devrimdir, Menderes ve arkadaşları asıldığında halk bunu coşkuyla karşıladı." dediğinde, "bu bir hukuk cinayeti" diye tepki görmüş ve istifaya çağırılmıştı ya. Meğer İlhan Selçuk, bu konuda yazı yazmış ve aynen şöyle demiş:

"27 Mayıs askerî darbe mi?.. Başlangıçta öyleydi... Ancak bir devrim halk ayaklanmasıyla da başlayabilir; askerî müdahale, gençlik eylemi, emperyalizme direniş, işçi başkaldırısıyla da uç verebilir... Ve bu köşeye sığmayacak çapta bir hukuk değişimiyle 27 Mayıs müdahalesi devrime dönüştü... Danıştay Başsavcısı Sayın Tansel Çölaşan'ın 27 Mayıs'ı "devrim" diye nitelendirmesi hem bilimseldir, hem hukuksaldır... Üstelik Çölaşan'ın nitelemesi özünde anayasaldır..."

İşte bilgelik budur. Devrim için her şey mubahtır. Önce darbe olsa da, insanlar idam edilse de aslolan devrimdir. Buradaki mesaj açıktır. AK Parti de, Demokrat Parti gibi Cumhuriyet'in laik yapısıyla oynamaktadır. Şartlar bir defa daha oluşmuştur. Yine bir devrim gerekmektedir. Şöyle demiş: "Ülke altüst... Herkes birbirine soruyor: Ne olacak? Bu gidişle bir şeyler olacak. Sonra oturup mazlum rolünde ağlamasınlar."Ne diyelim?.. 9 Mart hesabını, yine bir 12 Mart hesabı bozmasın?Üstelik bu defa demokratik bir hesaplaşma ile karşı karşıyayız.Ya İttihatçılık, ya demokrasi...

Zaman gazetesi

YAZIYA YORUM KAT