1. YAZARLAR

  2. Salih Tuna

  3. Böyle medyaya böyle paşa
Salih Tuna

Salih Tuna

Yazarın Tüm Yazıları >

Böyle medyaya böyle paşa

22 Ağustos 2008 Cuma 13:34A+A-

Deli dolu subaşlarını tutmuşlar, halkı psikolojik savaş teknikleriyle topyekûn kuşatmışlardı.

Demokrasiye balans ayarı yapmaya uygun zemini oluşturmak için birinin söylediğini diğeri asla ve kat'a yalanlamazdı.

Biri Almanya'daki bir kapalı spor salonunda gurbetçi muhteremlerin tahta kılıçlı müsamerelerini televizyon ekranlarına taşıyarak Türkiye'yi korkutmaya çalışır; diğeri bu korkuya karşı “Topyekûn savaş” naraları (manşetleri) atardı.

Hülasa, nerdeyse askeri disiplin içinde çalışan bu iki büyük medya grubundan çatlak ses çıkmaz; aralarından su sızmazdı.

Şimdi öyle mi ya!

Dekoratif öfkelerini yazı dizilerine vardırıncaya kadar yansıtmaya başladılar.

Memleket üzerinden “halleştikleri” için “Amaaan, ne halleri varsa görsünler…” demek münasip kaçmaz.

En azından “İddaa” ihalesi sonuçlana değin ortalığa saçacakları ibretlik çaptaki kirli çamaşırları dikkatle takip etmekte yarar var.

Takip edelim ki; laiklik, çağdaşlık ayaklarına yatarak postmodern darbe tesmiye olunan 28 Şubat döneminde cukkalarını nasıl doldurduklarını bizzat kendilerinden öğrenelim.

General Çevik Bir'in akredite medyasının ne haltlar karıştırdığını…

Banka hortumlamalarını…

Andıç dallamalıklarını…

Bir nevi Erke Dönergeci mesabesindeki demokrasi algılarını…

İrtica tezviratı kotarmaktaki maharetlerinin karşılığını nasıl aldıklarını…

Velhasıl-ı kelam…

Darbeye menevişli o süreçte garnizonun emir eri haline gelmelerinin esas nedenini adamakıllı fehmedelim.

Hatırlarsınız: Dönemin Sabah Grubu da bunlardan hiç aşağı kalmazdı.

Ali Kırca'ları, “Siyaset Meydanı”nda, demokratik duyarlık adına konuşulmadık hiçbir şey bırakmamacasına en netameli konuları gündeme getirmiş; gelgelelim tam ihtiyaç hasıl olmuşken, yani demokrasi elden giderken kepenkleri indirip sırra kadem basmıştı.

Lafı boş yere uzatmaya gerek yok: Malum tıynetteki medya organlarının alayı bir bakıma George Orwell'ın “1984” romanındaki “teleskrin” işlevi görmüştür.

Abdurrahman Başsavcımın iddianamesi bu gerçekliği tek başına ispat etmeye yeter de artar bile.

Çevik Bir'in akredite medyasının halleri anlatılmakla bitmez; biz iyisi mi bizzat onu anlatalım.

Diyeceksiniz ki, nesini anlatacaksın, bir fasıldı o da; geçti, gitti, kayboldu…

Tamam, geçti gitti kayboldu ama…

Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan Veli Küçük'ün fişleme dosyasında 22 sayfalık ayrıntılı istihbarat raporuyla başköşeye kurulmuş oturuyor, n'aber?!

Hemi de, “silahsız ve yıkıcı terör” şeklinde tanımlanan çalışmalarıyla…

Pentagon'un adamı olmak imasıyla…

Bakmayın siz ima dediğime. Raporda, “ABD'nin Psikolojik Savaş Alanı Türkiye ve Avrasya'da Sivil Kurmay Başkanı Çevik Bir oldu…” gibi açık seçik ifadeler var.

Hatta, Pentagon'un adını doğrudan vererek Somali'deki BM Komutanlığı görevine atadığı, mütekait Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş'in açıklamasıyla yer alıyor.

Aman ha, Çevik Bir deyip geçmeyin sakın.

Garnizondan brifing almaya gelenleri “Cumhuriyetin savcısı”, gelmeyenleri “Meşrutiyetin savcısı” diye tasnif eden 28 Şubat'ın esas paşasıydı o.

İrtica adı altında nerdeyse İslamî olan her şeye karşı teyakkuza geçilen o ilençli dönemde, hiç değilse “Ilımlı İslâm”ı benimsemiş mütedeyyin insanların incitilmemesini dillendirenlere, “İslâm'ın ılımlısı olmaz…” yollu rest çekmişti

Bilebildiğim kadarıyla, cumhurbaşkanlığı Ali Şen ve iki adet şovmen Beyaz'dan (Beyazıt ve Beyaz) başka pek destek görmemişti, ama, bugünlerde kapışan iki medya grubu paşanın ağzının içine bakar, buyruklarından milim sapmazdı.

YENİ ŞAFAK

YAZIYA YORUM KAT