
Boğaziçi’nde sol-laik hazımsızlık
Boğaziçi Üniversitesi’ndeki iktidarlarının sona erdiğini anlayan sol-laik çevreler kendileri gibi düşünmeyen Dr. Jaan İslam ve Dr. İbrahim Çağrı Kurt'u akıl ve mantık dışı argümanlarla yaftalayıp hedef göstermenin peşinde!
HAKSÖZ HABER
Türkiye’de yüksek öğrenim 1933 Üniversite Reformu ile cari sistemin kölesi haline getirildi. Bu dakikadan sonra fikir üretmeyi istemek üniversitede var olabilmek için yeterli değildi. Kemalist ritüellerin ve modernliğin savunucusu olmadan üniversitenin kapısından dahi giremiyordunuz!
Boğaziçi Üniversitesi ise Robert Koleji’nden bu yana taşıdığı vasıflarla Türkiye modernleşmesi için bir prototip olarak işlev gördü. Bugün ise Boğaziçi’nde yaşanan tartışmalar üniversiteyi kendi fikir kulübü olarak görenlerin diktasına işaret ediyor. Boğaziçi Üniversitesi'ndeki sol-laik akademik örgütlenme dışında kimseye fırsat tanımayanlar İbrahim Çağrı Kurt ve Jaan İslam gibi başarılı Müslüman akademisyenlerin göreve başlaması karşısında her zamanki çirkef tutumlarını göstermeye başladılar.
İslami hareketler üzerine çalışmalar yürüten Dr. Jaan İslam’ın Boğaziçi Üniversitesi’ne atanması sol-laik çevrelerin alışıldık karalama kampanyalarına sebep oldu. İslam’ın “IŞİDçi” olduğunu ileri sürerek çalışmalarını değersizleştirmeye çalışanlar hiçbir akademik veriyi esas almadan sadece kendi kör kuyularından algı oluşturmaya çalıştılar. Evrensel, Cumhuriyet gibi yayın organları tarafından başlatılan karalama kampanyası sol cehaletin tipik bir örneği. Jaan İslam ise kökenleri ve yaptığı çalışmalar hakkında geçtiğimiz günlerde bilgilendirici bir açıklama yaptı.
Jaan İslam söz konusu açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“Akademik geçmişimi ve çalışmalarımla ilgili bazı yanlış anlaşılmaları gidermek üzere kısaca kendimi tanıtmak istiyorum. Ben Jaan (Can) Süleyman İslam, 26 yaşında bir akademisyenim ve dış politika ile uluslararası ilişkiler alanlarında araştırmalar yapmaktayım. Kanada’da doğup büyüdüm; babam Bangladeş asıllı, annem Türk vatandaşıdır. Büyük dedem, 1920’de kurulan ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde milletvekili olarak görev yapmıştır. Kanada ve Türkiye vatandaşıyım. Evli ve iki çocuk babasıyım, eşim de Türk vatandaşıdır.”
"King's College London’da dersler verdim"
“Akademik eğitimime 15 yaşında başladım ve Dalhousie Üniversitesi’nden Siyaset Bilimi ve Din Bilimleri bölümlerinden birincilikle mezun oldum. İngilizce ve Türkçe anadilim olup, ileri seviyede Arapça bilmekteyim. Edinburgh Üniversitesi’nde iki bursla doktoramı tamamladıktan sonra Oxford Üniversitesi’nde €2.000.000 değerinde bir araştırma projesinde görev aldım. Aynı zamanda King's College London’da uluslararası ilişkiler ve siyaset bilimi alanında dersler verdim. Akademik çalışmalarım, alanında önde gelen Political Theory ve The Journal of Religion gibi dergilerde yayımlandı; ayrıca Routledge ve Edinburgh University Press yayınevlerinden kitaplar ve kitap bölümleri olarak basıldı.”
"İtibarsızlaştırma çabalarına karşı yasal süreç başladı"
“Türkiye’ye geldiğimde Boğaziçi Üniversitesi'ne başvurarak akademik çalışmalarımı burada sürdürmek istedim. Ancak bazı akademisyenlerin sosyal medyada hakkımda yanlış ve yanıltıcı bilgi paylaştıklarını üzülerek gördüm. Bu tür iddialar, bilim insanlarının etik sorumluluğu ile bağdaşmamaktadır. Üzülerek belirtmek isterim ki, sosyal medyada yürütülen bu yanlış bilgilendirme ve itibarsızlaştırma çabalarına karşı yasal süreç başlatılmıştır; bu süreçlerin sonuçları kamuoyu ile de paylaşılacaktır.”
"İslami hareketler, cihat, şeriat, hilafet gibi konuları çalışırım"
“Çalışmalarım İslami hareketler, cihat, şeriat ve hilafet gibi konuları içermekte olup, tamamen akademik çerçevede analizler içermektedir. Bu konular hakkında objektif araştırma ve kıyaslama yapmak akademik bir faaliyettir. Sosyal medyada manipüle etmeye çalışılan alıntıların hepsi, İngiltere ve ABD gibi ülkelerdeki saygın üniversitelerde yayımlanan akademik çalışmalardan cımbızlanmıştır. Bu çalışmalar üzerinden hakkımda ideolojik bir ithamda bulunmak, bilimsel çalışmaların doğasına ve akademik özgürlüğe aykırıdır.”
"Çoğu kez IŞİD'in hilafeti istismar ettiğini anlattım"
“IŞİD hakkında öne sürülen iddialara dair şunu belirtmek isterim: Yapmış olduğum açıklamalar yanlış çevrilmiş ve bağlamından koparılmıştır. İlgili ifadede, IŞİD’in hilafet ilanının, örgütün meşruiyet algısını güçlendirmeyi hedefleyen ve aslında yanıltıcı bir strateji olduğunu vurgulamaktayım. Yani, hilafet iddiaları örgüte, diğer cihatçı grupların sahip olmadığı bir ciddiyet katmıştır. Zira hilafet iddiası olmaksızın örgüt, bu kadar geniş bir destek tabanı bulamayacaktı. Bu ifadeyle, IŞİD’in hilafet söylemini istismar ettiğini açıklamaktayım. Bu İngilizce okuyabilen herkes için son derece basit ve açıktır.”
"IŞİD meşru değildir"
“Araştırmamın sonuçlarını şu şekilde ifade ediyorum: "'İslami' yönetimin iki büyük örneği -Suudi Arabistan ve IŞİD- pek çok açıdan meşru olmadıklarını göstermektedir." Bu değerlendirmeyi çalışmamın 213. sayfasında detaylandırıyorum ve ayrıca dört farklı yerde IŞİD’i gayri meşru ve aşırıcı bir terör örgütü olarak nitelendirip kınıyorum (213, iki kez; 216; 192). Bu hususların anlaşılması, bir lisans öğrencisi için dahi açık ve net olup, fazladan bir açıklama gerektirmemektedir.”
"Bu konularda çalışan yüzlerce isim var"
“Dünyada, terör, cihat, selefizm, demokrasi ve İslam gibi konular üzerine araştırmalar yapan yüzlerce siyaset bilimci bulunmaktadır. Akademisyenler, bu konularda akademik normlar ve nesnel ölçütler temelinde değerlendirme ve gözlem yaparlar. Cihatçı grupların veya çeşitli örgütlerin ortaya koyduğu fikir ve uygulamalar, akademisyenin araştırma konusudur ve kişisel görüşü gibi değerlendirilemez.”
İbrahim Çağrı Kurt tıpkı Jaan İslam gibi genç yaşında göz ardı edilemeyecek akademik yeterliliğe ulaşmış bir isim. Yeni nesil gen düzenleme teknolojileri ve bunun ahlaki etkileri üzerine çalışmalar yürüten Kurt, İslami hassasiyetleri sebebiyle aylardır hedef gösteriliyor.
İslami hassasiyetleri, sakalları ve kefiyeleri yüzünden sol-laik çevrelerin hedef gösterdiği bu isimler akademide olmayı herkesten daha fazla hak eden isimler. Biri Oxford diğeri Harvard çıkışlı olan akademisyenlerin uluslararası literatüre yaptıkları katkılar dahi yeterliliklerinin göstergesiyken ideolojik taassup sebebiyle oluşturulan linç atmosferi Türkiye'de sol-laiklerin ne kadar cahil kimseler olduğunu kanıtlıyor!
HABERE YORUM KAT