1. HABERLER

  2. ETKİNLİK-EYLEM

  3. Beytu's Selam Derneği Açıldı
Beytus Selam Derneği Açıldı

Beytu's Selam Derneği Açıldı

Çoğunluğu Duisburg şehrinde yaşayan ve yıllardır değişik ortamlarda ve mekanlarda birlikteliklerini sürdürmeyi başaran müslümanlar nihayet uzun zamandır aradıkları dernek binalarına kavuştular. Derneğin adı ise “Beytu’s Selam“ konuldu.

31 Ağustos 2008 Pazar 16:09A+A-

Çoğunluğu Duisburg şehrinde yaşayan ve yıllardır değişik ortamlarda ve mekanlarda birlikteliklerini sürdürmeyi başaran müslümanlar nihayet uzun zamandır aradıkları dernek binalarına kavuştular. Derneğin adı ise "Beytu's Selam" konuldu. Neden Beytu's Selam sorusuna ise şöyle cevap veriyorlar: "Zulmün ve haksızlılığın hakim olduğu, kan ve gözyaşının oluk oluk aktığı günümüz dünyasında barışa, adalete ve huzura özlem duyan insanlığın bu özlemine katkı sunmak isteyen bizler, kelime anlamı barış olan İslam dinine inanıyor olmamızdan dolayı kurduğumuz bu derneğe "barış evi" anlamına gelen "Beytu's Selam" adını vermeyi uygun bulduk"

Beytu's Selam açılış etkinliklerini iki güne yayıp kermes ile birleştirdi. Cuma günü birlikte kılınan Cuma namazından sonra Hasan Çelenk tarafından okunan Kuranı Kerim ile program başlamış oldu. Bünyesinde bulunan mescitte Cuma hutbesine konu oldu. Namazların cemaatle kılınmasının önemi vurgulandıktan sonra cami ve mescitlerin "yörenin sosyal hizmetlerinde devamlı ışıldayan ve çevresini aydınlatan bir kandil gibidirler" sözleri hutbede yer aldı.

Program sunucusu Hasan Demirci,  açılış konuşmasını yapması için Dernek Başkanı Halil Yıldız'ı davet etti. H. Yıldız, Ali İmran suresinde de vurgulandığı gibi "iyiliği emreden ve kötülükten alıkoyan bir ümmet", bir topluluk oluşturmak veya böyle olmak isteyen bireyleri bir araya toplamak gibi niyetlerinin oldukları ile konuşmasına başladı. İnsanların rengine, milliyetine, diline, cinsiyetine bakmadan, Kuran ve Sünnet çizgisinde yürümek isteyen hoşgörülü, adaletli, özverili ve kendini Allah'a ve çevreye karşı sorumlu hisseden kişiler olmayı öngördükleri sözleri ile konuşmasına devam etti. Cemaat ve cemaatleşme konusuna giren H. Yıldız "İslam cemaatinin geleceğe yürüyüşü ise muttaki aydın, mücahit alim, basiretli kadro ve mutedil kitle eliyle olacaktır" cümleleriyle sözlerine son verdi.

Sunulan slayt gösterisinde ise duygulu anlar yaşandı. Faaliyetlerinin tanıtıldığı slaytta ise 2006 yılında hastalık sonucu aramızdan ayrılan rahmetli Hasan Usta'nın fotoğrafları yer aldı.

Dışarıda yiyecek, içecek ve kermes devam ederken akşam vakti "Avrupa'da Müslümanların Eğitim Sorunu" konulu bir panel düzenlendi. Panel yöneticisi Zehra Yılmaz eğitim kavramının açtı ve önemini vurguladı. Panele konuşmacı olarak Dortmund'ta öğretmen olan Hasan Ekici, Hollanda Zaandam'dan eğitimci Hüseyin Kerim Ece ve üniversite öğrencisi Gülistan Diker katıldılar.

İlk konuşmayı yapan H. Ekici "Eğitimde müslümanların konumu ve sorunu"nu ele aldı. Müslüman öğrencilerin en çok sıkıntı çektikleri konu ve dersleri sıraladı. Biyoloji dersinde verilen cinsellik konusu, spor ve yüzme derslerinde uygunsuz hareket ve kız-erkek toplu yüzmeyi, evrim teorisinin işlenmesi ve tarih derslerinde ise bazı konuların hiç işlenmeyişinin getirdiği sıkıntıları anlattı. Öğrencilerin hiç bir zaman Osmanlı tarihini ve Endülüs medeniyetini bu derslerde öğrenmediklerini ve bununla birlikte tarihten kopuk bir eğitim aldıklarını vurgulayan Ekici yüzme derslerine öğrencilerin dini inançlarından ötürü girmedikleri ve başta spor öğretmeni olmak üzere ikna ve daha sonra not kırma gibi tehdit alabildiklerini aktardı. Sınıf gezilerine de değinen Ekici burada Ramazan'a getirildiği vakit ailelerin toplantılarda buna itiraz edebileceklerine ve kendisinin şu ana dek yatılı gazilerde hiçbir sıkıntı çekmediğini sözlerine ekledi. Ailelerin maalesef "Klassenpflegschaftssitzung" dedikleri velilerin oluşturdukları toplantılara katılmadıklarından ötürü bir çok sıkıntı çıktığı vurguladıktan sonra konuşmasına son verdi.

İkinci konuşmacı olarak Hüseyin Kerim Ece camii ve derneklerde eğitimin nasıl olması gerekli konulu konuşmasına şu sözlerle başladı: "Asıl eğitim evde olmalıdır. Anne ve babanın vereceği eğitimi hiç bir şey karşılayamaz. Camiler sadece katkıda bulunur". Kaliteli bir eğitim vermenin zorunlu olduğunu vurguladıktan sonra şu sorulara cevap verdi:

1. Nerede ve hangi malzeme ile? 2. Ne anlatılacak? 3. Kim anlatacak? 4. Kime anlatılacak? 5. Nasıl anlatılacak? (Metod)

Organizenin önemli olduğu ve organizesiz başarı elde edilemeyeceğini vurgulayan Ece Hocalar/Veliler/Eğitim birimleri uyumlu çalışması gerekir dedi. Velilerle diyaloga, hedefleri olan bir eğitime ve yazılı olan müfredat ve öğrenci devamlılığını gösteren bir takibata, ceza ve mükafat yönetmeliğinin önemine vurgu yaptı. Verilen eğitimin camide daha iyi olacağını ama cami bünyesindeki sırası, tahtası, hoca masası olan sınıflarda olması, TV ve bilgisayarın eksik olmadığı ve cemaate mahrem olan mekanlarda yapılması olmazsa olmazlardandır dedi. Müfredat konusuna ise derslerin türkçe verilmesinin taraftarı olduğunu vurguladı. Çok önemli konunun da velinin çocukları ile ilgilenmesidir dedikten sonra sözlerine son verdi.

Bochum üniversitesinde öğrenci olan Gülistan Diker gençlerin ailelerle sıkıntılarına değindi. Müslümanların öğrencilerin üniversite öğrenimine önem vermedikleri ve başarının da bu oranda olduğu ile sözlerine başladı. Erken yaşta iş hayatına atılma ve para kazanma isteği müslümanlar öğrencilerde çok görüldüğünü üzülerek söyleyen Diker meslek eğitiminde de asıl sıkıntıların bitmediğine vurgu yaptı. Küçük sıkıntılarla meslek eğitimine son veren öğrencilerin sayısının bir hayli yüksek olduğunu söyledi. Almanca dilinin yeterli öğrenilmediğini, kitap okuma konusunda yetersizlik, inanç ve kültür farklılığında yaşanan büyük sıkıntılar dile getirildi. Camilerde verilen eğitimin yetersiz olduğunu, eğitmen-veli ilişkisinin önemi, sorunları çözmede ebeveynlerin aktif rol almaları gerektiğini vurguladıktan sonra sözlerine son verdi. Soru ve cevap bölümden sonra panel sona erdi.

Türkiye'den açılış için mesaj gönderen Haksöz dergisi yazarlarında Rıdvan Kaya'nın mesajı okundu: "Maddi-manevi büyük çabalar ve yoğun fedakarlıklarınızın neticesi olarak bugün açılışını yapmak üzere toplandığınız Beytu's Selam derneğinin yeni yerinin hayırlı çalışmalara mekan teşkil etmesini ve Almanya'daki Müslümanların birbirleriyle olan irtibat ve diyaloglarının gelişmesine, nitelik kazanmasına vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum. Cahiliye kültür ve pratiğinin çok yönlü saldırısının giderek daha fazla kendisini hissettirdiği; bencillik ve bireycilik hastalığının sadece içinde bulunduğumuz toplumu değil, boğucu bir kuşatma gibi çevremizi, yakınlarımızı hatta şahıslarımızı teslim almaya çalıştığı bir vasatta sorumluluk bilincimizi yükseltecek hayırlı amellere şüphesiz çokça ihtiyaç duymaktayız. Müslümanlar olarak istişareyi, paylaşmayı, muhabbet ve samimiyeti geliştirmeye yönelik çabalar içinde olmamız bir zorunluluk. Beytu's Selam'ın yeni mekanının da bu hayırlı çabalar zincirinin sağlam bir halkası olacağına inanıyor; emeği geçen tüm bacı ve kardeşlerimizi tebrik ediyoruz. Bu vesileyle yaklaşan mübarek Ramazan ayının da yeryüzünün dört bir yanındaki kardeşlerimizle birlikte oradaki tüm dostlarımız için de hayırlara vesile olmasını diliyorum. Es-selamu aleykum ve rahmetullahu ve berekatuhu!"

İkinci gün ise davet edilen misafirlerin selamlama konuşmaları yer aldı. Essen Mizan derneğinden Hüsnü Yazgan yaptığı kısa konuşmasında açılan mekanın önemli olduğu ve hayırlara vesile olmasını diledi. Ramazan ayının yaklaştığını ve bu vesile ile ahiret bilincine değindi. Kıyamet gününün mutlaka geleceğini ve amellerimizle karşılaşacağımızı ve bunun için her fırsatı değerlendirmemiz gerektiğini vurguladı.

Dortmund Selam derneğinden Bilal Beltekin ise "basiret" kavramını ele aldı. Okuduğu ayetlerin meallerini de vererek kavrama açıklık getirdi. Sokakta görülen her kişinin potansiyel bir müslüman olarak görülmesi gerektiğini ve ona göre de bir dil kullanılması gerekliliğine vurgu yaptı. Yakın çevredeki müslümanların ortak çalışmaların önemli olduğu ve yerli müslümanlarla ilişkinin çok daha önemli olduğunu söyledikten sonra sözlerine son verdi.

Neuss İrşad Kitabevi'nden Hasan Korkmaz bireyin ve şahsın sorumluluğu üzerine konuşma yaptı. Yapıyı bireylerin oluşturduğunu ve bireysel iradeninde kollektif iradeye tabi kılınmasına vurgu yaptı. Cemaat içindeki eleman sorumluluğuna, kontrol mekanizmasının varlığı, sabiteleri ve değişkenlerinin belli olduğu yapının başarılı olacağına değindi. İş bölümü yapılması gerektiğini, itaat kavramının önemini vurgularıktan sonra konuşmasına son verdi.

Essen şehri İnsan Hizmet Vakfı'ndan Yalçın İçyer Beytu's Selam'ın kurucuları ile nasıl derslere başladıklarını anlattı. 1987'de okudukları ayetleri yeniden okuyup hatırlatmalarda bulundu. "..Beytler edinin.." ayetini açıkladı ve oluşturulan "ev"lerde aile olması gerektiğini ve bu evlerde Allah'ın isminin anılmasının lüzumluğunu dile getirdi. Sabah akşam Allah'ın ayetlerinin okunması ve okunmadığı taktirde "boş bir virane" olacağını söyledi. İslami Mücadele daha önce tevhid ile başladığını ve bugünde böyle olduğunu ama bir "nas hareketi"; bir nevi "halk hareketi" olduğunu söyledi. "Bu mekanlarda herkes kendini bulabilsin. Anne kendisini burada bulabilsin, babayı kapsar, komşuyu kapsar. Bir kaç akademik konuşmanın yapıldığı, felsefik tartışmaların yapıldığı yerlerden ziyade "nas" buralarda kendini bulmalı" dedi. Sahip çıkmanın önemine vurgu yaparken Yunus Emre'nin, Mevlana'nın, Abbasilerin, Selçukluların, Milli Görüş'ün, Diyanet'in ve Ortadoğu'nun bütün topraklarının bizim olduğunu dile getirdi. "Bizde onlara sahip çıkmak zorundayız. Bizimdir ama doğruları ile bizimdir" diyen Y. İçyer onurlu bir İslami mücadeleden bahsetti. Çıkarların öne çıkmasının yanlış olduğunu merhametli olunması gerektiğini vurguladıktan sonra İslami mücadelenin örgütsel ve askeri olmadığının altını çizip tabi olunması gerektiğini anlattıktan sonra sözlerine son verdi.

Akşam yapılan konuşmada ise Selahhadin Eş Çakırgil ise "İslam çoğrafyasında neler oluyor?" konusunu ele aldı. Geçen Perşembe günkü yazısında da belirttiği gibi 'İslâm coğrafyası' deyiminin kendisine ters geldiğini belirtti. "Çünkü, İslâm belli bir coğrafyaya, belli bir mekân ve zaman dilimine ait değil, cihanşumûl bir din.. 'El Garb'u lenâ, ve-ş'Şarq'u lenâ.. (Batı da bizimdir, Doğu da..) Çünkü bütün mekânlar ve cihetler Allah'u Tealâ'nındır.. Onun için 'müslüman coğrafyaları'ndan bahsetmek herhalde daha doğru.. Müslümanların yoğunluklu olarak yaşadığı coğrafyalara 'müslüman coğrafyası' veya 'müslüman bölgeleri' demenin daha doğru olacağını düşünüyorum.." diyerek müslüman coğrafyasını ele aldı ve konuşmasını bitirdi.

Beytu's Selam e.V.

Eigenstr. 17

47053 Duisburg

Beyza Berin Kurt

Haksöz-Haber / Almanya