1. YAZARLAR

  2. Hayrettin Karaman

  3. Beşer Şaşar
Hayrettin Karaman

Hayrettin Karaman

Yazarın Tüm Yazıları >

Beşer Şaşar

22 Ocak 2017 Pazar 12:01A+A-

De ki: “Ben, yalnızca sizin gibi bir beşerim. Şu var ki bana, ilâhınızın, sadece bir ilâh olduğu vahyolunuyor. Artık her kim rabbine kavuşmayı bekliyorsa dünya ve âhirete yararlı iş yapsın ve rabbine ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın” (Kehf: 110).

İmam Malik Medîne'de Peygamber Mescidi'nde ders verirken şöyle diyor: “Şu Ravza'da medfun bulunan zat dışında kim olursa olsun sözü kabul de edilir red de edilir”.

Âyetlere, açıklayıcı hadislere ve Ehl-i Sünnet temel kabullerine göre yanılmamak ve günah işlememek özelliği beşer içinde yalnızca Peygamberimize (s.a.) aittir; o da aslında ümmetinin her bir ferdi gibi bir beşerdir, bu bakımdan günah işlemesi ve yanılması mümkündür; ancak Allah Teâlâ onu ümmetine örnek kıldığı ve örneğin yanılması, günah işlemesi ümmetinin bunları doğru ve meşru bilmesine sebep olacağı için Peygamberini günah işlemekten korumuş (ma'sûm kılmış), dini hükümlerde yanılması halinde de bunu derhal düzeltmiş, yanlış olanın din hükmü olmasını engellemiştir.

Ehl-i Sünnet müçtehitleri ve mezhep imamları şu konuda ittifak etmişlerdir: Bir müçtehidin içtihadı diğerinin farklı içtihadını bozmaz ve geçersiz kılmaz. Her müçtehit isabet de hata da edebilir. İçtihat ehliyeti taşıyan ve usulünce içtihat eden bir alim içtihadında hata ederse bir sevap, isabet ederse iki kazanır. Allah katında isabetli olan içtihada göre kulluk eden de, hatalı olan içtihada göre kulluk eden de meşru yoldadır ve kulluğu bu cihetten makbuldür. İçtihatların farklı olması tefrikaya sebep kılınamaz, bütün müçtehitler ve onlara tabi olanlar din kardeşleridir, mezhep farkına dayalı dışlama ve ayrımcılık meşru değildir.

Bir de gaybı bilme konusu var; Kur'ân-ı Kerim'in açık ve kesin ifadesine göre insanlar (beşer) ve cinler gaybı bilemezler. Hiçbir kimse yarın başına ne geleceğini, neyi kazanıp neyi kaybedeceğini, nerede hayatının son bulacağını bilemez.

Falcılara, büyücülere, cincilere, kâhinlere; hasılı gaipten haber verenlere inananlar Hz. Peygamber'e inanmamış olurlar.

Bu temel bilgileri niçin hatırlatmaya ihtiyaç duydum?

Ehl-i Sünnete mensup olmayı başkalarına bırakmayanlar var; bunların bir kısmı şeyhlerinin, önderlerinin, hoca efendilerinin, üstadlarının gaybı bildiğine, yanılmaz ve günah işlemez olduğuna inanıyorlar. Evet sorsanız “beşer şaşar, insan hata da eder günah da işler” diyorlar, ama sıra tabi oldukları kişiye gelince “Evet o da yanılabilir, günah da işleyebilir; bu sebeple ondan sâdır olan sözleri ve davranışları Ehl-i Sünnet ilkelerine göre değerlendirmek, uyanı almak, uymayanı almamak gerekir” demiyorlar, diyemiyorlar ve bunu yapmıyorlar!

İslam bilinecek, her mümin kulluğunun gerektirdiği kadar din bilgisine sahip olacak (bu farzdır), sonra bu bilgisini hayatına uygulamaya çalışacak; iradesi ve gücü zayıf kaldığı için bir güzel topluluk (Allah'ın salih bilinen kulları) ile beraber olmak, Allah'ın salih bilinen bir kulunu örnek almak istiyorsa onların ve onun “herkesin bildiği, bilmesi gereken sahih İslam bilgisine” uygun olan davranışlarını örnek alacak, kendi yapamadığını onların nasıl olup da yapabildiklerini öğrenecek, imanı, iradeyi, Allah ve Resulullah sevgisini güçlendirecek tecrübe ve yöntemlerinden istifade edecek, ama Ehl-i Sünnet ilkelerine uymayan, ittifakla İslam dışı olduğu kabul edilmiş bulunan bir söz, bir davranış kimden gelirse gelsin onu reddedecek, kabul etmeyecek.

Bunlara riayet etmeyenler, körü körüne tabi olarak dindar olma yolunu tutanlar ve bu sebeple hataya ve günaha düşenler bir gün gelecek o önderlerin kendilerinden kaçtıklarını görüp pişman olacaklar ama iş işten geçmiş olacak!

YENİ ŞAFAK

YAZIYA YORUM KAT