1. YAZARLAR

  2. LOKMAN DOĞMUŞ

  3. Berlin Konferansı Öncesi Libya’daki Son Gelişmeler
LOKMAN DOĞMUŞ

LOKMAN DOĞMUŞ

Yazarın Tüm Yazıları >

Berlin Konferansı Öncesi Libya’daki Son Gelişmeler

14 Ocak 2020 Salı 23:11A+A-

Türkiye’nin Libya’ya asker göndereceğini açıklamasından sonra Trablus’a saldırıların artması ve yoğun diplomasi trafiği darbe yandaşlarının ne kadar paniklediklerini ve Türkiye’nin dengeleri nasıl değiştirdiğini göstermektedir. Evet dokuz aydır süren saldırılardan, öldürülen çocuklardan etkilenmeyen bu ülkeler, Türkiye’nin Libya’ya asker göndermesi ve bunun sonucunda Hafter’in mağlubiyet ihtimalinin artması karşısında harekete geçmiş bulunuyor.

Fransa, İtalya, Mısır, Yunanistan ve Güney Kıbrıs, Mısır’da 8 Ocakta ortak açıklama yaparak Türkiye’nin Libya ile yaptığı anlaşmanın geçersiz olduğunu iddia etti. Bu ülkeler Türkiye’nin meşru hükümete yardım etmesini dış müdahale olarak görüp şiddetle karşı çıkıyorlar.

İtalya bununla da yetinmedi. Hafter’i yeniden Roma’ya davet etti. İtalya’nın Hafter’i misafir etmesi 32 öğrencinin can verdiği saldırıdan sonra oldu. Oysa misafir edip onun huzurunda öğrencilerin katledilmesinden üzüntü duyduğunu ifade etmek yerine bu olaydan dolayı Hafter’le bütün ilişkisini kesseydi Libyalıların nezdinde kirli tarihine rağmen elbette takdirle karşılanacaktı. İtalya şimdiye kadar hem Ulusal Mutabakat Hükümetini tanıyıp hem de Hafter’in sırtını sıvazlamanın sonuçlarını düzeltmeye çalışıyor, bu münasebetle ve yeniden etkili bir siyaset izlemek için Fayiz Sarrac’ı da 11 Ocak’ta İtalya’ya davet etti. İtalya başbakanının Amerika’yı ziyareti de Amerika’yı Libya konusunda ortak bir toplantı yapmaya ikna ederek ağırlık kazanmaya çalıştığı şeklinde yorumlanıyor.

Aynı günlerde Suudi Arabistan dışişleri bakanı, Tunus’u ziyaret etti. 11 Ocak’ta Rusya devlet başkanı Putin, BAE Prensi Muhammed b. Zayed, darbeci Sisi ve Katar emiri ile görüştü. Aynı gün Almanya Başbakanı Angela Merkel, Rusya’ya geldi. Amerika’nın Libya büyükelçiliğinin açıkladığına göre ABD’liler de hem Ulusal Mutabakat Hükümeti temsilcileri hem de darbecilerle görüştü.

Fransa uzun süredir gizliden destek verdiği Hafter’e son Mısır toplantısındaki bildiriye imza atarak açıktan desteğe çevirdi. Fransa’nın BAE ile olan silah anlaşmalarının bunda etkili olduğu, BAE’yi gözden çıkaramadığı iddia ediliyor.

Bu yoğun trafikte belki de en önemli adım Moskova’da Türkiye ve Rusya öncülüğünde atıldı. Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti başkanı Fayiz el Sarrac ve Hafter’in Moskova’da ateşkes anlaşmasını imzalaması amacıyla bulunduğu, Türkiye ve Rusya heyetlerinin de hazır olduğu bu toplantıda Hafter saatlerce süren telefon görüşmelerinden sonra önce ertesi güne kadar mühlet istedi, ancak ertesi gün imzalamadan Rusya’dan ayrıldı. Nihai bir anlaşma olmayıp sadece bir ateşkes anlaşması mahiyeti taşıyan bir metni imzalamak konusundaki bu kararsızlığın arkasında asıl onu kullanan başta Mısır ve BAE olmak üzere çok uluslu cephe bulunmaktadır. Rusya’dan gelen bir açıklama ile henüz kesin kararın verilmediği anlaşılıyor. Fakat ateşkes 12 Ocakta fiili olarak başladıktan sonra ihlal eden darbeci güçlerin yığınak yaptıkları Libya Ordusu tarafından açıklandı. Darbecilerin Berlin üzerinde baskı oluşturmak için ateşkese uymayacakları düşünülüyor.

Ateşkes konusundaki tavrı ne olursa olsun, dokuz aylık saldırıda sık sık “yakında geliyoruz Trablus’u alacağız, geri sayım başladı” diyen darbeciler dokuz ay sonra Rusya’nın baskısı, Türkiye’nin korkusu ile duracak noktaya gelmiştir. Fakat bunu Libya halkının selameti için yaptıklarını düşünmek doğru olmayacaktır. Mutlak askeri diktatörlük kendilerine sunulmadan durmayacağı belli olan darbecilerin bu sefer siyasi oyunlarla aynı sonucu elde etmek isteyeceğini hatırda tutmak gerekiyor.

Ateşkes ayrıca Türkiye’nin savaş yanlısı olmayıp tarafların anlaşması taraftarı olduğunun beyan edilmesi anlamında olumlu bir adım olarak görülebilir. İkinci olarak Rusya’nın Hafter üzerindeki etkisini göstermesi açısından dikkat çekicidir. Rusya’nın Türkiye’yi oyaladığı mı yoksa gerçekten çözümden yana mı olduğunun anlaşılması açısından da faydalı olacaktır. Öte yandan Rusya ve Hafter’in birbirlerinden vazgeçmeyecekleri, Hafter’in süre istemesinin meşru yönetimin kontrolündeki Libya ordusunda rehavete yol açmak, darbecilerin cephe takviyesi yapmasını sağlamak için başvurulan basit bir taktik olduğu söylenebilir.

Nitekim darbecilere göre Trablus da “kurtarılmak” üzereyken Türkiye’nin “Libya’nın servetine göz dikmesi sonucu Libya’yı işgal planı” her şeyi bozdu. Bu konuda BAE, Suudi Arabistan ve Mısır medyası yoğun bir mücadele yürütüyor. Özellikle Mısır’da darbecileri yere göre sığdıramayan bütün kurum, kuruluşlar ve medya seferber olmuş Libya’ya Türkiye’nin “müdahale”sine karşı propaganda saldırısı başlatmış. Misal olarak Mısır darbe parlamentosunun başkanı Ali Abdul Al “dil ve coğrafya birlikteliği olmayan ülkelerin” müdahalesine karşı çıkmış. Bu şümullu cümleyi kurabildiği için tebrik etmek ve sormak lazım. Acaba Libya’da kendilerinin yardımıyla Libya’lıları öldüren Rusya’nın hangi dil ve coğrafya birlikteliği varmış? Mısır uçakları gelip Libya’da evleri bombalarken hangi dil birliği sağlanmış oluyor? Meclis’te ağırladığı ve Hafter’in bu derece azgınlaşmasında büyük rolü olan sözde Temsilciler Meclisi’nin başkanı Agile Salih de aynı görüşmede Mısır’ın askeri müdahalesini isteyebileceklerini söylerken bu dil ve coğrafya birlikteliğinden mi yola çıkıyordu?

Şunu da belirtelim ki ateşkes çağrısının kendi içinde çelişkili olduğunu da kabul etmek gerekiyor. Emrinde olması gereken meşru bir hükümeti darbe ile yıkmaya çalışan, çeşitli ülkelerden silah ve paralı asker getirip sivil, asker ayırmadan yerleşim yerlerini bombalayan bir taraf ile kendini savunmaya çalışan hükümeti eşit görüp ateşkese davet etmek ne kadar mantıklı? Önce saldırgana dur denilmesi gerekmez mi?

Fakat buna rağmen hükümet tarafı temelde bu girişimin sonucunda Libya’nın askeri bir diktatörlükle değil sivil bir hükümet ile yönetileceği konusunda bir sonuca varılacağı umuduyla katılmakta. Bu noktada darbecilerin geriletilmesi için büyük bir fırsat olarak görülüyor. Eğer bu fırsat değerlendirilir ve Hafter ile yardımcıları devre dışı bırakılırsa Libya tarihinde önemli bir adım atılmış diyebiliriz.

Libya tarafından bakıldığında bütün bunların olumlu anlamda bu noktaya gelmesinin sebebi Türkiye’nin askeri ve jeopolitik gücüne bağlanmaktadır. Libya’da Türkiye’nin desteğinden memnun kalanların önemli bir kısmı Türkiye’nin askeri olarak çok güçlü olduğu ve Libya’da ne Mısır’ın ne de BAE’nin Türkiye ile askeri bir çatışma içine giremeyeceklerine inanıyor. Rusya’nın özel güçleri çekmesi de buna bağlanıyor. Bu nedenle Türkiye’nin bu ağırlığını berhava edecek adımlardan kaçınması gerekmektedir.

Bunun da yolu Türkiye’nin Libya’da askeri varlığının bulunmasına ihtiyaç olmadığı şeklinde yapılacak baskılara direnerek, meşru hükümete desteği sürdürmek ve darbecilere anladıkları dilden konuşmaktır.

YAZIYA YORUM KAT

2 Yorum