1. YAZARLAR

  2. Rasim Ozan Kütahyalı

  3. Ben Genelkurmay’ın adamı mıyım?
Rasim Ozan Kütahyalı

Rasim Ozan Kütahyalı

Yazarın Tüm Yazıları >

Ben Genelkurmay’ın adamı mıyım?

13 Haziran 2009 Cumartesi 18:11A+A-

Mehmet Baransu yine mükemmel bir işe imza attı... Baransu’nun ulaştığı Genelkurmay’ın “İrticayla Mücadele Eylem Planı” Türk devlet zihniyetinin deşifre metni gibi...

Ergenekon denilen şeyin devletin içine sızmış çeteleri ifade etmediğini,bizzat çeteleşmiş bir devlet sistemini ifade ettiğini bu ülkenin özgürlükçü-demokratları yıllardır söylüyor... Ergenekon yapılanması çeteleşmiş devlet mantığının bugünlerdeki örgütleniş ismidir... Bu ülkede hep Albay Dursun Çiçekler oldu... Hep bu zihniyetler kendi yurttaşlarını “potansiyel tehdit” olarak gördüler... Türk genelkurmay zihniyeti, her zaman Sünni-dindarları, Alevileri, Kürtleri ve gayrımüslimleri ikinci sınıf yurttaş kategorisinde gördü... Öte yandan bu “ikinci sınıf yurttaşlar” takımı o kadar geniş bir kesimi oluşturuyordu ki, o sebeple bu kesimleri hep birbirine kırdırmak gerekliydi... Aksi halde toplumun çok küçük bir azınlığına dayanan bu devlet düzeni ayakta kalamazdı...

İşte o sebeple, Türk devlet sisteminin her zaman bir Türk derin yapılanmasına ihtiyacı vardı... O sebeple Ergenekon’u çökertmek o kadar kolay değil... Çünkü Türk derin yapılanması, Türk devletinin bir yeraltı örgütlenmesi... Türk devletini büyük bir havuz gibi düşünürsek, altıyla ve üstüyle bir bütün bu havuz... Havuzun “derin”indeki suları nasıl çekeceksiniz? O zaman üstteki suların da onlarla beraber akıp gitmesi gerekiyor, o durumda ne yapacaksınız? Zaten AK Parti Hükümeti’ni en çok düşündüren şey bu şu an... Zaten AKP içinde bir kısım adam da bu derin yapının varlığından çok rahatsız değil, o yapı içindeki adamlar değişsin istiyorlar, o kadar...

Bu “eylem planı” hadisesinden sonra tüm toplumsal kesimler bazı konularda uzlaşabilmeli artık... Kimi dindarlar “Her şeyi Alevi cuntası yaptırıyor, hep Alevi generaller var bu iş içinde” söylemini terk etmeli. Maalesef biraz eşelediğiniz zaman, hâlâ bu söyleme rastlarsınız kimi dindar kesimlerde... Oysa bu plan gösteriyor ki, her zaman olduğu gibi Türk derin yapılanması ilk istikrarsızlaştırma yöntemi olarak yine potansiyel bir Alevi-Sünni çatışmasına bel bağlıyor... Yine bir tertiple Alevi katliamını kotarabilseler, Gülen hareketi ile Alevi hareketlerini karşı karşıya getirebilseler, hedeflerine ulaşacaklar...

Şunu iyi bilmemiz lazım, bu ülkede Alevi, Kürt ve dindar kökenli insanlar kimliklerine ihanet ederek her yere gelebilirler... Bir Kürtseniz Abdurrahman Yalçınkaya gibi, bir Aleviyseniz Hurşit Tolon gibi, bir dindarsanız da Cemil Çiçek gibiyseniz bir sorun yoktur... “Yüce devlet”iniz için kendi içinden geldiğiniz kesimlerin haklarının gasp edilmesine evet diyecekseniz, o içinden geldiğiniz kesimin bir kaos ortamının yaratılması için kırdırılmasına eyvallahınız varsa Türk devlet sistemi için makbul adamsınız demektir... Öte yandan, bir dindarın kendi mağduriyetinden “Alevi Cuntası”nı, bir Alevinin kendi mağduriyetinden “Fethullahçı örgütlenme”yi sorumlu tutması tam da Türk derin yapılanmasının arzuladığı şeydir... Hele bir de hem dindarlar hem Aleviler kendi başlarına gelenlerden ötürü ABD’yi, İsrail’i falan sorumlu görüyorsa, derin yapılanma tam hedefine ulaşmış demektir... Bu ülkenin tüm mağdurlarına sistemin özündeki o İttihatçı zihniyeti gözardı ettirerek, birbirlerini ve “dış mihraklar”ı suçlamalarının sağlanması tam bir Ergenekon planı olarak yıllardır yürütülüyor... Bu eylem planı her yönüyle bu temel stratejiyi örnekliyor zaten...


Kurtlar Vadisi meselesi...


Bu eylem planında bir başka ilginç nokta da Kurtlar Vadisi projesiyle ilgili... Baransu’nun haberinden sonra gün içinde yarı-şaka, yarı-ciddi epey telefon aldım... “Genelkurmay, Kurtlar Vadisi’nin üstünün çizilmesini hedefliyormuş, bu konuyla en çok uğraşan sensin, sen Genelkurmay’ın adamı mısın?Seni Kurtlar’a karşı Genelkurmay mı yönlendirdi?” gibilerden msj gönderen çok oldu... Eylül 2007’den itibaren başlayan Kurtlar Vadisi Pusu döneminden Genelkurmay’ın hoşlanmadığını daha evvel de söyledim... Kurtlar Vadisi projesi 2003-06 yılları arasında tam olarak bu “askerî eylem planı”na uygun bir zihniyet yapısını içeriyordu... Kurtlar Vadisi Irak filmi de tam bu eylem zihniyetinin istediği şekilde geniş dindar kitleleri Amerikan-düşmanlığı ve Yahudi-düşmanlığı üzerinden ulusalcı projeye eklemleme amacı güdüyordu... Kurtlar Vadisi Pusu ise zihniyet itibariyle Emniyet istihbarat birimlerinin istediği şekilde ilerliyordu. Dizi 180 derece dönmüş ve başka bir hal almıştı. Dolayısıyla TSK, bu süreçten memnun değildi. Ben bunu haber7.com’a verdiğim söyleşide de detaylarıyla belirttim... Diziye verilen o üç aylık arada, devlet içi istihbarat birimlerinin diziyi ele geçirmek için kapıştığı bilgileri, güvenilir yerlerden benim de kulağıma geliyordu. Sonrasında Abdullah Gül’ü de Ergenekoncu olarak gösteren garip bir ideolojik arkaplanla yeni dönem Kurtlar Vadisi Pusu başladı...

Bu eylem planları, bu operasyonel çabalar hayatımızda olmaya devam edecek... Bu planları deşifre edebilen gerçek bir medyanın hep var kalabilmesi ise bu toplumun iradesine bağlı...

TARAF

YAZIYA YORUM KAT