1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Cumhuriyet'in belediye estetiği: Bartın örneği
Cumhuriyet'in belediye estetiği: Bartın örneği

Cumhuriyet'in belediye estetiği: Bartın örneği

Türkiye’de Cumhuriyet’in inşa ettiği kent anlayışları ortaya nasıl bir görüntü çıkartıyor? Bartın örneği bu açıdan verimli okumalara kaynaklık teşkil edebilir.

29 Aralık 2020 Salı 13:36A+A-

Abdurrahman Güner / HAKSÖZ HABER

Cumhuriyet'in belediye estetiği: Bartın örneği

Ankara Belediyesi’nin inşa ettiği yeni heykel anıt medyada bir takım tartışmalara sebep oldu. Melih Gökçek zamanında yapılan saat heykelinin yerine inşa edilen Atatürk heykeli belediyelerin mekan anlayışları ve estetik kaygılara yaklaşımı noktasında vasatı ortaya seriyor. Yıkılan çirkin bir heykelin yerine çirkin ve daha işlevsiz bir başka heykel dikiliyor…

kapak-221726.jpg

Cumhuriyet’in kentleri

Yeni kurulan rejimin ideolojisi olan Kemalizm topluma da yeni bir kimlik kazandırmak zorundaydı. Alfabenin değiştirilmesi bilinen en etkili(!) yöntem olarak gözükmektedir. Bunun yanında tekke ve zaviyelerin kapatılması dinin kategorik olarak hayatın dışına itilmesinin ilk adımıdır. Ancak dönüştürücülüğü diğer örnekler kadar kısa vadede etkili olmasa da gündelik hayatı değiştirmek adına ‘kent mimarisi’ de oldukça etkili bir yöntemdir.

İlk ve en başarılı örnek ise muhakkak başkent Ankara’dır. Ankara’nın başkent ilan edilmesi jeo-stratejik  gerekçelerle izah edilmek bir yana asıl sebep Ankara’nın tarihi birikime sahip olmamasıdır. İstanbul ise bir yönüyle geleneğin ve kadim kültürlerin izlerini taşımaktadır. İstanbul’da Osmanlı’dan kalma tarihi ve kültürel miras, yeni baştan inşa edilmek rejimin istediği şeyin tam tersidir. Ankara bu açıdan din veya dini kültürle doğrudan ilişkisi kurulması mümkün olmayan yeni sistemin mümbit arazisidir. Orada istediğini ekip biçebilecektir. Cumhuriyet’in ilanından 16 gün önce Celal Nuri İleri de bu ‘hassasiyeti’ ortaya koyan şeyler söyler: İstanbul Osmanlı İmparatorluğu’nun çeşitli din ve etnik kimliklere mensup halkların oluşturdukları çok uluslu bir devletin başkentiydi. Öte yandan Ankara, bir ulusal devletin, gelişmekte olan genç bir devletin başkenti olarak farklı bir anlam taşıyacaktır.[1]

Celal Nuri’nin din ve etnik kimlik olarak ifade ettiği husus Cumhuriyet’in tek tipçi bakış açısını özetler cinstendir. Artık hayat her yönüyle yeni kurulan ulus devletin istediği şekilde tanzim edilecektir.

Cenevizlilerden Osmanlı’ya Cumhuriyet Kenti Bartın

Bartın’ın bölgesinde ayırt edici özelliği ırmak  yoluyla denize birleşen şehrin tarih boyunca deniz ticaretiyle uğraşmasıydı. Artık sadece bir retorik olarak ifade edilen: “Ülkemizde üzerinde taşımacılık yapılan tek akarsu Bartın ırmağıdır” ezberini bir yana koyarsak Bartın’ın çevresindeki illerden oldukça arka planda kaldığını görmek gerekmektedir. Eski zamanda Kırım başta olmak üzere uluslararası bir ticaret durağı olan Bartın Limanı için bugün aynısını söylemek mümkün değildir. Rusya’da yaşanan Ekim Devrimi sonrasında ticari işleri batan Bartınlı ailelerin artık bir geçerliliği kalmayan Rus Çarlığının neredeyse a4 büyüklüğündeki rublelerini mutfak raflarında tabakların altına sererek kullandıkları aktarılmaktadır.

Peki, şehrin İstanbul, Sivastopol, Kırım, Varna ve Köstence limanlarıyla olan ilişkisi nasıl sona ererek bir gelenek bitmiştir? Cumhuriyet’in Bartın’a en büyük hediyesi demiryolları ağıyla Bartın’ın etrafını örerek Bartın gemiciliğini bitirmesi olmuştur. Çektirme adı verilen teknikle inşa edilen orta büyüklükte gemiler yalı mevkiinden ırmağa indirilmekte ve denizcilik faaliyetleri için kullanılmaktadır. Ancak alternatiflerin artması ve yeni kurulan rejim tarafından şehrin göz ardı edilmesi sonucu bu gelenek artık bitme düzeyine gelmiştir. Bugün sadece Kuruçaşile ilçesinde gemi inşaatına devam edilmektedir.

19732282-1541603139247601-3699399037148903569-n.png19800660-1541602752580973-4556262801200183552-o.jpg

Bartın'da inşa edilen gemilerin suya bırakılmasına 'Gemi Atması Bayramı' denilirdi. 

Bu yönüyle bakıldığında Bartın temel çatışmasını 1991 yılına kadar idari olarak bağlı olduğu Zonguldak ile yaşamıştır. Cumhuriyet ile göz ardı edilen Bartın’a karşı Cumhuriyet’in göz bebeği olan Zonguldak ise gerçek anlamda bir Cumhuriyet kentidir. Fransızlar tarafından çıkartılmaya başlanan kömür (kara elmas) daha önce adı sanı duyulmamış Zonguldak’ı rejim için çok önemli bir konuma yükseltmiştir. Zonguldak göç alıp demir ağlarla örülürken Cenevizliler ve Roma’nın ticaret kolonisi, Osmanlı’nın çeşm-i cihan2 olarak nitelediği şehir küçüldükçe küçülmüştür.

Küçülmekten kastımız sadece nüfus veya ticarete dayalı bir ‘hacim kaybı’ değildir. Yitirilen değerler söz konusudur. Cumhuriyet Bartın’ı göz ardı ederken aynı zamanda her yerde yaptığı gibi Bartın’da da kendi ideolojisinin paydaşı olan toplumsal bir kesim var etti. Bartın’ın zenginlikleri üzerinde yükselen bu kesim, Kemalist tahayyülünün çatıştığı değerlere bugün hala cephe almış durumdadır. Bu açıdan bakıldığında Bartın çok kültürlülüğü, farklı dinleri ve dilleri temsil eden bir Osmanlı şehri olarak cepheye alınmayı zaten hak ediyordu. 1906 senesinde oluşturulan Ticaret Odası’nın kurucu üyelerinden ikisi bahsedilen çok kültürlülüğü göstermektedir: Kürthacızade Ahmet Efendi ile Bodosaki Kastantinidis.  Bu isimlerin yönetici konumunda olması ‘azınlıkların’ sadece bir toplumsal unsur olmadıklarını aynı zamanda aktif idari işlerin sorumluluğunu üstlendiklerini gösteriyor.

Rum, Türk, Kürt, Kırımlı, Moralı çok farklı etnik, dini, coğrafi kökenlerden gelen insanlar bir arada yaşamış ve tarih boyunca Bartın bu çeşitlilik sayesinde bugünkünden farklı göz önünde bir merkez haline gelmiştir. Bartın’da ketenden yapılan eten bezinin Mısır’a götürüldüğünü aktaran anılar şehrin eski kimliği hakkında da önemli bilgiler vermektedir.3 Tarihi çerçeve bugün artık mazi olarak önümüzde duruyor. Bartın da Cumhuriyet’in tektipleştirici politikalarından nasibini aldı. Şehircilik anlamında bu tektipleştirici yansımalar ise had safhadadır. Estetik olarak hiçbir değeri olmayan heykeller bugün Bartın’ın dört bir yanını süslüyor. Güzellik algısının en temel özelliği olan sadelik yok edilmek istenircesine bayrak sanki bir silah gibi kullanılmış durumda. Sokak lambaları bile bundan nasibini aldı. Halbuki bir şeyi çok fazla kullanmak onu daha güzel hale getirmiyor:

img-20201228-164016.jpg

Aynı mitolojik duygulanım etrafında beğeni unsuru olarak sadece ulus anlatısını besleyecek objeler şehre hakim:

whatsapp-image-2020-12-28-at-17-31-36.jpeg

whatsapp-image-2020-12-28-at-17-09-24.jpeg

Çok kültürlülük bugün yerini gücünü İslam öncesi dönemden alan Orhun Abideleri ve merkezi yönetimin Türkiye’ye hediye ettiği ‘16 Türk Devleti’  anlatısından ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ retoriğine bıraktı:

img-20201228-172723.jpgimg-20201228-172843.jpg

img-20201228-163857.jpg

Hulasası belediyecilik meselesi Türkiye için sadece bir yönetim sorunu olarak ele alınamaz. Öyle olsa içme suyu başta olmak üzere kronik sorunlarla yüzleşen Bartın’ın problemlerini çözmesi gereken yerel idare her yeri heykel ve bayraklarla donatmak yerine şehrin gerçek sıkıntılarıyla yüzleşirdi. Belediyecilik bunun da ötesinde bir işleve sahip. Bir kültür inşa etmenin aracı olarak kent mimarisi Cumhuriyet ile çok büyük bir çıkmaza girdi. Bartın sadece bunun örneklerinden birisi…

 

[1] Cumhuriyetin Tarihi, Ahmet Cemil Ertunç, Pınar Yayınları, s. 168

[2] Fatih Sultan Mehmet tarafından Amasra için söylendiği iddia edilen bu söz ‘dünyanın göz bebeği’ anlamına gelmektedir. Doğruluğunu teyit etmek zor olsa da yıllardır anlatılageldiğini aktarmak gerekiyor.

[3] Mısır’a yapılan ihracat başta olmak üzere Bartın’ın tarihi hakkında Yetkin Işık’ın ‘Kent, Sınıf, Kimlik: Bartın örneği’ (Ütopya Yayıncılık, 2018) isimli çalışmasından istifade ettik.

HABERE YORUM KAT

5 Yorum