1. YAZARLAR

  2. MURAT KAYACAN

  3. Ataların izinden gitme ve şirk eleştirisi
MURAT KAYACAN

MURAT KAYACAN

Yazarın Tüm Yazıları >

Ataların izinden gitme ve şirk eleştirisi

21 Mart 2024 Perşembe 02:58A+A-

Hz. Yûsuf, İslam’ı tebliğinde oldukça dikkatlidir. Onun hapishane arkadaşlarıyla olan etkileşimi, örnek tutum ve davranış sahibi ataların izinden gitmenin önemine ve Allah'a şirk koşmanın yanlışlığına vurgu yapmaktadır. Bu yazıda Yûsuf sûresi 38.-39. ayetler bağlamında şu soruların yanıtları aranacaktır: “Hz. Yûsuf, tebliğde birtakım aşamalara yer vermekte midir? Delilsiz bir şekilde ataların izinden gitme yanlışına karşı nasıl sahih bir alternatif sunmaktadır? Şirk eleştirisinde ne tür bir yöntem kullanmaktadır?”  Bu yazıda söz konusu iki ayet bağlamında amaçlanan şey, klasik ve modern dönem tefsirler ışığında ve günümüz Müslümanları için Hz. Yûsuf’un tebliğ sırasında gündeme getirdiği unsurları ortaya koymaktır.

Yusuf'un Tebliğ Yöntemi ve Ataların İzinden Gitme

Ataların izinden gitmek, insanı her zaman yanlışa götürmez. Mühim olan ataların hangi yolu tuttuklarıdır. Bu bağlamda Hz. Yûsuf hapishane arkadaşlarının rüyalarını tevil etmeden önce onlara İslami mesajlar vermektedir: “Atalarım İbrâhim, İshak ve Ya’kūb’un dinine uydum. Allah'a bir şeyi ortak koşmak bize yaraşmaz. Bu, Allah'ın bize ve insanlara olan lütfundandır; ancak insanların çoğu şükretmez.” (Yûsuf 12/38). Hz. Yûsuf, önce arkadaşlarının gayba ilişkin anlamlar içeren rüyalarını açıklayıp sonra onları tevhid dinine davet etmedi. Öyle yapsaydı muhtemelen arkadaşlarının biri öldürüleceği için üzüntüden diğeri de hapishaneden çıkacağı için sevinçten Hz. Yûsuf’un tebliğine odaklanamayacaklardı. Bu açıdan Hz. Yûsuf tebliğ ederken aşamaları gayet güzel belirlemiştir. Bu ayetten vahiy doğrultusunda inanan ve güzel işler yapan ataların takip edilmesinin güzel bir şey olduğu anlaşılmaktadır. Hz. Yûsuf’un saygın atalarından söz etmesi, bir de kendisinin asaletiyle birleşince sözlerini daha da etkili kılmaktadır. O, atalarını anarak kişilerin hangi hikâyenin bitmeyen devamı olması gerektiği konusunda bir teklif sunar. İnsanlar hakkında bilgi sahibi oldukları kimseleri dinlemeye eğilimlidir. Nankör kimseler ise peygamberlerin davet ettiği doğru yolu bırakıp batıla saparlar. Hz. Yûsuf’un soyunun kimlere dayandığını önce söylemesi sonra da onların sahih yolunu takip ettiğini söylemesi dikkat çekicidir. Bu şekilde batıl yoldaki “atalarının izinden gidenlere” alternatif göstermiş olmaktadır. Yani doğru olan şey, hakikatin izindeki ataların takipçisi olmaktır. “Allah'a bir şeyi ortak koşmak”; insana, hayvana ve cansız varlıklara tapmayı kapsar. Hz. Yûsuf, böyle bir günahı işlemek “bize yakışmaz” derken peygamberleri kastetmektedir. Onun, “Bu, Allah'ın bize ve insanlara olan lütfundandır” dediği şey, insanları şirkten uzaklaştıran tevhid dinidir. Bu lütuf, peygamberler açısından Allah’ın birliğini tebliğ ederek yüce bir konuma gelmek, müminler açısından da hidayet nimetine kavuşmaktır. Ne yazık ki insanların çoğu bu lütuftan yararlanmamakta, peygamberlerin yolundan yüz çevirmektedir. Hz. Yûsuf, “insanların çoğu şükretmezler” derken Mısır’daki durumu kastetmiş de olabilir. Ne var ki günümüzde de durum farklı değildir.

Hz. Yusuf'un Soru Tekniği ve İlahi Varlık Algısı

Hz. Yûsuf, aynı mekânda bulunduğu gençlere Allah’a şirk koşmanın tutarsızlığını bir soru sorarak anlatmaktadır: “Ey zindan arkadaşlarım, dağınık ilahlar mı daha hayırlıdır yoksa bir tek kahredici Allah mı?” (Yûsuf 12/39). Bu ayet, “Allah mı daha hayırlıdır yoksa ortak koştukları şeyler mi?” ayetine yakın bir anlama sahiptir (en-Neml 27/59).Ayetteki “zindan arkadaşlarım” ifadesi, mecazdır ve “zindandaki arkadaşlarım” anlamındadır. Aralarında “arkadaşlık” oluşması, orada dikkate değer bir süre birlikte kaldıklarını gösterir. Allah’a şirk koşanlara ait “dağınık ilahlar”, sayıca çok ve değişik renk ve büyüklükte olduklarına işaret eder. Müşriklerin ileri sürdükleri gibi birden çok tanrı olsaydı birbirlerine girip kavga ederler ve evrende düzen olmazdı. Bu sahte tanrılara “ilahlar” denilmesi, “Diyelim ki onlar ilahlardır.” anlamındadır. Yani onların ilah oluşunu kabul etme değil varsaymadır. Yüce Allah’ın “kahredici” olması, O’na karşı koyacak denklikte bir gücün olmaması anlamındadır.

Sonuç

Görüldüğü gibi Hz. Yûsuf; Hz. İbrâhim, İshak ve Ya'kūb gibi doğru bir yol üzere olan ataların izinden gitmenin meşruluğunu ve Allah'a şirk koşmanın yanlışlığını vurgulamaktadır. Ardından da hapishane arkadaşlarını tevhid dinine davet etmektedir. Tevhid dininin önemi ve şirk eleştirisi, Hz. Yusuf'un tebliğinde merkezi bir konumdadır ve bu mesaj, Müslümanlar ve genelde de insanlar için önemli bir öğüttür. Hz. Yusuf'un tebliğinden ilham alarak, hakikatin izinde gitmiş ve hakikati tebliğ etmiş olan ataların yolu sürdürülmeli ve Allah'a şirk koşmaktan özenle kaçınılmalıdır.

YAZIYA YORUM KAT

1 Yorum