1. YAZARLAR

  2. Ferhat Kentel

  3. Ara renklerin gücü ya da Suruç
Ferhat Kentel

Ferhat Kentel

Yazarın Tüm Yazıları >

Ara renklerin gücü ya da Suruç

10 Temmuz 2010 Cumartesi 13:24A+A-

Kürt meselesinde, bir yandan, derin bir kutuplaşma yaşanmaya devam ediyor. Artan ölümler savaş seslerini çoğaltıyor. Sanki bütün toplum kendini bir tarafta devlet ve onun silahlı kuvvetleri, diğer tarafta PKK vasıtasıyla anlatacak şekilde ikiye bölünmüş durumda. Mesela, gayet “İslâmî” referanslarla konuşan bir Türk, “kan tahlili” yapan paşalara ya da değme milliyetçilere taş çıkartacak şekilde Türk kimliğine sarılırken, aynı şekilde referanslarını ayet ve hadislerden derleyip, seferber eden bir Kürt, Kürt kimliğini tahkim ediyor.

Ancak bu kutuplaşmış dünyaya karşı, diğer yandan, bambaşka bir dünya hemen burnumuzun dibinde duruyor. “Çok güçlü” görünen ve her biri “tek” bir boyuta ya da sıfata inmiş iki ucun arasındaki alanda muhteşem bir renkler yelpazesi yer alıyor. Ve bu iki uç, çok güçlü görünmesine rağmen, aslında aradaki renkler derin bir güç taşıyor. Aradaki renklerin birbirleri arasındaki geçişleri bize aslında insanlık halinin “çok” boyutluluğuna, yani sahip olduğu güç potansiyeline işaret ediyor.

Kutuplaşmayı yaşarken, aynı anda bizi kutuplaşmalardan çıkaran hayatın ve insanlığın çoğulluğunu tecrübe ediyoruz.

Çünkü şimdiye kadar bu toplum çok acı çekti ve hafızalara kazınmış bu tecrübeden ötürü, daha fazla acı yaşamak istemiyor. Alabildiğine tartışıyor; şimdiye kadar konuşulmamış, tabu sayılmış konular, kelimeler dile geliyor. Düşünsenize, en basitinden, bir zamanların kutsal, anlaşılmaz olduğu için dokunulmaz olan kalesi yargı dünyası “gündelik” bir mesele oldu; neredeyse her birimiz “hukukçu” olduk; yarım yamalak anlasak da Anayasa değişikliği meselesi tepedeki “kast”ın elinden alındı, hepimizin meselesi oldu. Artık biliyoruz ki, “teklik” ifade eden, yekpare olduğunu varsaydığımız hukuk alanının içine girdik; toplumun seslerinin orada bile çok boyutlu bir mücadeleyi ürettiğini gördük.

Kutupların dışında, ara alandaki arayışların taşıdığı güç potansiyeline geçtiğimiz hafta sonu gittiğim Urfa ve Urfa’nın ilçesi Suruç’ta da bir kere daha şahit oldum. “Urfa küçük Millet Meclisi”nde biraraya gelen sivil toplum kuruluşlarının “şiddetsizlik” için yaptıkları tartışmalar, daha sonra süren sohbetler, her şeyi “güvenlik sendromu” cephesinden gören milliyetçiliğin aklının alamayacağı kadar karmaşıklık, farklılık ve hareket taşıyor. Çünkü aradaki bu çoğul sesler (mesela PKK’lı olmayanlar) bile, Kürt meselesinin çözümünün, bilgiç beyaz adamın, “ekonomik ve sosyal haklar bahşedilirse” ya da savaşkan bembeyaz adamın “terör ezilirse” Kürt meselesinin çözüleceğine dair verdikleri vaazların tersine, şimdiye kadar yok sayılmış ve sırf bu nedenle Kürt kimliğine sıkışmış insanların bütünlüklerine ve haysiyetlerine saygı gösterilmesinden geçtiğini biliyorlar.

Üstelik bu farklılıklar ya da yorumlardaki zenginlik “sabitlenmiş” bir fotoğrafa ait değil; akan bir film var ortada... Her geçen gün yeni sesler, yeni tartışmalar devreye giriyor. Film gibi akanlar, bir oğlu dağda, bir oğlu askerde olanların yaşadığı derin anlamı ve acıyı anlamayan, hâlâ 90 sene öncesinin sararmış fotoğraflarıyla idare eden ve kutuplarda güç bulanları fersah fersah aşıyorlar.

Nüfusunun tamamı Kürt olan Suruç da böyle bir yer... Son yıllarda susuzluktan ötürü, ekonomik olarak göçmesine rağmen, yelpazedeki çoğul seslerini duyurmaya, kasap mantığının şekil verdiği ulus-devletlerin sıkışmışlığını ve dar politikaları aşmaya çalışıyor. Mürşitpınar (Ayn-el Arab) sınır kapısı 12 Eylül işgüzarları tarafından kapatıldığı için, on kilometre ötedeki akrabalarını görmek için yüzlerce kilometre mesafe kat etmek zorunda kalan Suruçluların bu kapının açılması için yükselttikleri ses, hem kimlik meselesinin hem de sosyo-ekonomik meselenin ne kadar içiçe olduğunu gösteriyor. Çünkü Suriye ile vizenin kaldırılmasının getirdiği psikolojik rahatlamaya ek olarak, bu kapı açıldığı zaman, zihinlerdeki hareketlilik ve çoğulluk hayatın kendisine de yansıyacak. Sadece Kürt kimliğine ya da bir kutba sıkışma riskine karşı, Suruçlular ulus-devletin dar kalıplarının ötesinde, hem Kürtlüğü hem Türkiyeliliği, hem yereli hem de bölgedeki doğal devamlılık sayesinde küreseli kucaklayabilecek o renkli potansiyeli taşıyorlar.

Bekledikleri tek şey, bütün Kürtler gibi, bütün Türkiye gibi biraz duyulmak...

TARAF

YAZIYA YORUM KAT