1. YAZARLAR

  2. Dr. Sivilay Genç (Abla)

  3. Anahtar deliği elitleri ve 27 Mayıs
Dr. Sivilay Genç (Abla)

Dr. Sivilay Genç (Abla)

Yazarın Tüm Yazıları >

Anahtar deliği elitleri ve 27 Mayıs

28 Mayıs 2009 Perşembe 15:00A+A-

Soru: Sevgili Sivilay Abla. Darbenin yıldönümünde sana çanak bir soru sorayım dedim. 27 Mayıs darbesini Cumhuriyet elitleri yaptı deniyor. Bakınca, ortada elit göremiyorum. Kim bunlar? (Gül Burak)

Cevap: Sevgili kızım. En iyisi sana 27 Mayıs darbesinin kısa tarihini anlatayım. Osmanlı zamanında saray soylularının yanında manikür-pedikür işleri yapan, içten içe saray hayatına özenen, hırsları kabaran müştemilat ahalisi, yeni Cumhuriyet kurulurken erken kalktılar ve aile fotoğrafına kafalarını soktular. Devletin cömert kollarında yüzlerine kan geldi. Sarayın müştemilatında yaşarken anahtar deliğinden gördükleri kadarını taklit ederek ‘elit’ oldular. Bir taraftan elit olmayı sürdürmek için memleketin geri kalanının da köylü kalması gerekiyordu. Köylü efendi efendi oturur, köylülüğünü bilir gibi veciz sözler söylediler. Bir de şarkı bestelediler: Orda bir köy var uzaktaaa lay lay lom...

Sonra bir gün o köyler o kadar uzak olmamaya başladı. Askere çağıran, hasadının yarısını alan devletin yönetimine ortak olmak istediklerini seslendirdiler. Dünyanın ileri memleketlerini görüp kıyas ettiler ve bizdeki elitlerin ne kadar çakma olduklarını anladılar. Böylece, kırk yıllık konforu bozulan ‘elit’ler, köylü halkın çocuklarından devşirdikleriyle birlikte 27 Mayıs sabahı ‘Yeter! Söz hep bizimdir!’ dediler.

Devlet sevilmez

Soru: Sevgili Sivilay Abla, bugün devlet düşmanlığı yapmayana kız vermiyorlar. Devletimi seviyorum demek kınanma nedeni oldu. Devlet sevilmez mi hiç? (Hakan Demir)

Cevap: Sevgili Hakan. Devlet sevilmez.

Devlete güvenebilirsin. Devleti çok işlevsel bulabilirsin. Önemli bir şeydir diyebilirsin ama seviyorum demen gerçekten tuhaftır. Şöyle açıklayayım. İnsanlar olarak her gün yemek yemek zorundayız. Yemekleri, sebzeleri de haliyle taze tutmak gerekiyor. Bunu aile fertleri olarak becermemiz mümkün değil. “Ekşiyen çorbalar ve çürüyen domateslerle dur diyecek biri yok mu?” dediğimiz bir anda birileri buzdolabı diye bir şey icat etti. Yemeklerimiz bozulmaktan kurtuldu. Kendi başımıza halledemediğimiz bir sorunumuz çözülmüş oldu. Şimdi sen buzdolabımı çok seviyorum desen komik duruma düşmez misin? Biz karanlıkta oturalım dert değil, yeter ki buzdolabımızın elektriği kesilmesin demek ahmaklık değil mi?

Hele bir de bizdeki gibi bir buzdolabıysa. İçine koyduğun on yumurtadan sekizini hüpletiyorsa, meyvelerin hepsini ısırıp ısırıp bırakıyorsa, daha da kötüsü içinden bir şey almak için kapısını açmaya çalıştığında ‘bugün git yarın gel’ diyorsa, kusura bakma ama o buzdolabına saydırırım da, tamir için yetkili servisi çağırırım da, yenisini almak için ileri teknoloji modelleri arasında kıyaslamalar yapmaya başlarım da.

Fetih kutlamalarını iptal edin

Soru: Sevgili Sivilay Abla, İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak 29 Mayıs İstanbul’un Fethi yıldönümünü her yıl daha coşkuyla kutluyoruz. Bu yılki kutlamalar için bize önerileriniz olur mu? (Rumuz: Başkan)

Cevap: Sevgili Başkan, derhal fetih kutlamalarını iptal etmenizi ve bir daha da fethin adını ağzınıza almamanızı şiddetle tavsiye ederim. Siz her kutlamada aslında şunu söylüyorsunuz: “Biz buraların yabancısıyız abla. Burası başkalarınındı. Sonra biz çok uzaklardan geldik ve şehri zorla ellerinden aldık.”

Yahu kardeşim! Bir insan 550 yıl geçmesine rağmen kendini hâlâ mı yerli görmez? Ne tükenmez bir göçmenlik halidir. İnsan bu hikâyeyi unutturmaya çalışmak yerine kendi ağzıyla kendini ele verir mi? Bu kutlamaların yapıldığı gün, Atina’da ‘İstanbul’u geri alacağız’ yeminleri edilse, anma törenleri yapılsa bizden daha çok mu ayıp etmiş olurlar?

TARAF

YAZIYA YORUM KAT