1. YAZARLAR

  2. Muhammed Nureddin

  3. AKP'nin Kürt sorununa yaklaşımı samimiyetten yoksun
Muhammed Nureddin

Muhammed Nureddin

Yazarın Tüm Yazıları >

AKP'nin Kürt sorununa yaklaşımı samimiyetten yoksun

30 Nisan 2009 Perşembe 20:33A+A-

Başbuğ'un konuşmasının Kürt meselesi konusunda yaydığı olumlu hava, DTP'ye yönelik tutuklamaların gölgesinde kaldı. Bu tutuklamalar AKP'nin çözüm konusundaki samimiyetine dair soru işareti yarattı

Türkiye’de Kürt sorununun çözümü yönünde bir umut ışığı varken, ‘gizli bir takdir’ gidişatı raydan çıkarmak için müdahale etti. Şöyle ki, bu sorunun ‘Irak yöntemi’nden başka çözümü olmadığı kanaati oluştu. Bu sözlerimin sebebi, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un konuşmasının yaydığı ve Türkiye’de Türk olmayan başka ırkların, özellikle de Kürtlerin varlığını tanıdığı olumlu havanın tersine çevrilmesi. Bu konuşma sadece Türk halkının varlığını tanıyan resmi görüşe bir darbe olarak görüldü. Fakat Başbuğ’un konuşmasına darbe öncelikle bizzat kendi kanadından geldi. Genelkurmay Başkanlığı Başbuğ’un ‘Türkiye halkı’ ifadesini açıklayan bir bildiri yayımladı ve Genelkurmay Başkanı’nın ‘Türkiyelilik’ten söz etmediğini, Türkiye’yi kuran ve orada yaşayan herkese Türk denileceğini belirtti.
Olumlu havaya yönelik ikinci darbeyse, ülkenin güneydoğusunda ve İstanbul’da PKK terörüyle mücadele gerekçesiyle kapsamlı tutuklamalar gerçekleştirilmesiydi. Tutuklamalar bir başka önemli olayın ardından meydana geldi. Bu olay, ABD Başkanı Barack Obama’nın Kürtlere kültürel haklarının verilmesi, sorunlarının terörist PKK’yla mücadelede işbirliği yapılarak barışçıl yolla çözülmesi çağrısıydı. Tutuklamalar esasında DTP’ye uzandı; parti başkanının iki yardımcısı, iki merkez yürütme kurulu üyesi
ve birçok Kürt belediye başkan yardımcısını tutuklandı. Bu olay, Ergenekon örgütüyle ilgili tutuklamaların 12. dalgasıyla aynı zamana denk geldi.
Bu zamanlamanın amacı belki de DTP saflarındaki tutuklamalara yönelik medya ilgisini hafifletmekti. İyimser havayla çelişen tutuklamalar Türkiye’deki iktidarın Kürt sorununa çözüm bulma noktasındaki samimiyetine dair soru işareti yaratıyor. AKP yapması gerekenler karşısında ikilem içinde.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 2005’te Kürt sorununu tanıması ve barışçıl çerçevede çözme vaadi sonrası çözüm fırsatı doğmuştu. Fakat işler bu noktada durdu. Hükümetin sonradan Kürtçe bir televizyon kanalı açması DTP’yi ikna etmedi. Kürtlerin rahatsızlığı, yerel seçimde DTP’ye verilen oyların artışında ve AKP’nin Kürt bölgelerindeki oy oranındaki büyük gerileyişte görüydü.
AKP’nin Kürt politikalarının oylaması aynı zamanda PKK ve lideri Abdullah Öcalan’ın oylanmasıdır. Ankara’nın karşılaştığı sorun buradan kaynaklanıyor, ancak trajedi onlarca yıldır sürüyor. Türkiye başlangıçta Kürt kimliğini tanımadı ve Kürtleri Türkmen veya ‘dağ Türkleri’ olarak gördü. İkinci süreçteyse, terör örgütü olarak gördüğü için PKK’yla diyaloğu nihai olarak reddetti. Aynı zamanda Türk yetkililer pratikte hiçbir adım atmadı. Bugün Kürt halkının veya Kürt asıllı Türkiye vatandaşlarının gerçek temsilcilerinin seçilmesinin ardından bu gerçeklerin aşılması mümkün değil. Türkiye’nin dış politikada başarılı olması ve başta Kürt sorunu olmak üzere iç sorunlarının çoğunluğunda başarısız olması şaşırtıcı. AKP’nin mücadele ettiği trajedi belki de reformlar yapmaya yönelik tereddüdü. Acaba bu parti modern devletin inşasını tamamlamak istiyor mu, yoksa Ortadoğu’daki kazanımları Ankara’yı reformlardan uzak durarak önceliklerini yeniden düzenlemeye mi sevk ediyor?
AKP 2006 sonunda reform politikalarından uzaklaşma-sından bu yana daha fazla iç sorunla karşılaştığını unutma- malı. Ayrıca desteğinin gerilemesi ve son seçimler bir dersti. (Birleşik Arap Emirlikleri gazetesi Haliç, Beyrut Stratejik Araştırmalar Merkezi Direktörü, 22 Nisan 2009)

RADİKAL

YAZIYA YORUM KAT