1. YAZARLAR

  2. Roni Margulies

  3. Açılım, AKP ve Marx
Roni Margulies

Roni Margulies

Yazarın Tüm Yazıları >

Açılım, AKP ve Marx

21 Ekim 2009 Çarşamba 12:34A+A-

Gelenlerden beşi tutuklandı, 29’u bırakıldı. Bardağın yarısı boş mu, yarısı dolu mu?

Aynı gün, Diyarbakır’da 18 aylık bebek Mehmet Uytun yaşamını yitirdi. Polisin attığı gaz bombası, annesinin kucağında uyuyan Mehmet’in başına çarpmıştı. Bardağın yarısı boş mu, yarısı dolu mu?

Gelenlerin Habur kapısına ulaşmalarından üç gün önce, Erzincan Üniversitesi’nde 23 öğrenci “PKK üyeliği” kuşkusuyla gözaltına alındı. Bardağın yarısı boş mu, yarısı dolu mu?

Gelenlerin gelmesinden üç hafta önce, Lice’ye bağlı Şenlik köyü Xambaz mezraında 14 yaşındaki Ceylan Önkol karnına isabet eden patlayıcı nedeniyle hayatını kaybetti. Bardağın yarısı boş mu, yarısı dolu mu?

Boş olduğunu düşünenler çeşit çeşit. Ve çeşitli nedenlerle böyle düşünüyorlar.

En başta Kürtler. Çok anlaşılır nedenlerle, her gözaltı, her tutuklama, her ölüm, açılımın boş laf olduğunu, ketenpereye getirildiklerini düşünmelerine yol açıyor. Öfkelenmekte haklılar elbet, ama açılımın boş çıkacağını düşünmekte yanılıyorlar bence.

Sonra MHP ve CHP. Gelenlerin hepsinin tutuklanması gerektiğini, meselenin tümüyle Genelkurmay’a bırakılıp savaşa devam etmek gerektiğini düşündükleri için, bardağı bomboş görüyorlar. Kendi açılarından haklılar.

Sonra da, TKP, ÖDP gibi “sol” partiler var. Onlara göre bardak boş, çünkü zaten her şey emperyalizmin bir oyunu, herkes emperyalizmin maşası. Ve emperyalizmin habis emellerini boşa çıkarmak için Türklerle Kürtlerin savaşmaya devam etmesi, kimse kalmayana kadar birbirlerini kırması gerek. Ne var ki bunu anlamayacak?

Ben bardağın dolu olduğunu düşünüyorum.

Aranızda belki Marksist olmayanlar vardır. Niye böyle düşündüğümü anlatayım.

İki şeye çok güveniyorum.

Birincisi, Kürt halkının mücadelesine güveniyorum. Bu mücadele, Kürt sorununun silah zoruyla çözülemeyeceğine Türkiye devletini ikna etti ve etmeye devam edecek.

İkincisi, Türk egemen sınıfına güveniyorum. Bu dediğim biraz garip karşılanabilir. Açayım.

İster burjuvazi deyin, ister büyük sermaye veya TÜSİAD. Bu sınıf, Kürt sorununa barışçı bir çözüm istiyor. Kürtler açısından sınırlı bir çözüm, ama çözüm.

Bu sınıfın hükümeti olarak, AKP hükümeti sorunun çözülmesi için gerekli bütün adımları atıyor ve atmaya devam edecek. Yavaşça atacak, her aşamada TÜSİAD’ın desteğini sağlamca arkasına aldıktan sonra atacak; atarken “vatan, millet” edebiyatını eksik etmeden, ulusal çıkarlardan söz ederek atacak, ama atacak.

Egemen sınıfa duyduğum güven, bu sınıfın demokrasiye, insan haklarına, azınlık haklarına ve uluslararası yasalara önem verdiğini düşünmemden kaynaklanmıyor. Hiçbirine zerre kadar önem vermiyorlar elbet. Ama kendi çıkarları bu sorunu çözmelerini gerektiriyor. Ve kendi çıkarlarını benden daha iyi bildiklerinden kuşkum yok.

Avrupa Birliği’ne girmek istiyorlar, bir. Kendi kullanabilecekleri devasa ekonomik kaynakların savaşa akıtılmasını istemiyorlar, iki. Kürt illerine rahat rahat yatırım yapıp kâr etmek istiyorlar, üç. Dünya egemen sınıfı içinde saygın bir yer işgal etmek istiyorlar, dört. Sorun çözüldüğünde kaybedecekleri hiçbir şey yok, kazanacakları çok şey var.

Hükümete güvenim de, kezâ, AKP’nin demokratlığına inanmamdan değil. Bu hükümet, seçildiği günden beri tüm icraatlarıyla büyük sermayenin hükümeti olduğunu kanıtladı. Allah’la, cinler ve perilerle, şeriatla hiçbir ilişkisi olmadığını birkaç on bin Cumhuriyet okuru ve birkaç yüz İşçi Partili ve TKP’li dışında herkese kanıtladı. Artık Silahlı Kuvvetler ve Genelkurmay Başkanı bile, millî istihbarat ve derin devlet bile buna ikna oldu. İkna olmadıkları yerde, hiç şaşmam, TÜSİAD istişare kurulundan bir delegasyon gidip generallerin kulağını çekiyordur.

Kısacası, bu hükümet büyük sermayenin tüm ihtiyaçlarına şu ana kadar cevap verdi, bundan sonra da vermeye devam edecek. Sermayenin kârlılığının önündeki saçma sapan sorunları çözecek.

Marx’tan öğrendiğim kadarıyla, bir ülkede, sınıflar arasındaki güç dengesinin izin verdiği ölçüde, egemen sınıfın istedikleri olur. Türkiye de nihayet Marksizm’e uygun, doğru dürüst bir ülke olmaya başladı. Generallerin, mafya babalarının, hortumcuların, korucuların yönettiği bir ülke olmaktan çıkmaya, Koçların, Sabancıların, TÜSİAD’ın yönettiği bir ülke olmaya başladı. Ve ülkeyi bunların adına, bunların çıkarına AKP yönetiyor. Kürt açılımı bu nedenle oyun değil, gerçek.

Peki, benim gibi düşünenler ne yapmalı? Açılımı desteklemek yeterli mi? Hayır, değil. Geri adım atılmasını önlemek, çözümün yarım yamalak olmasını engellemek için, Kürtlerle birlikte sokaklara dökülmeliyiz, hükümete sürekli tabandan basınç uygulamalıyız.

TARAF

YAZIYA YORUM KAT