1. YAZARLAR

  2. Ali Bulaç

  3. AB, seçimler ve kaygılar
Ali Bulaç

Ali Bulaç

Yazarın Tüm Yazıları >

AB, seçimler ve kaygılar

23 Nisan 2011 Cumartesi 21:57A+A-

Dün İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) ve Türkiye Avrupa Vakfı (TAV) öncülüğünde bir araya gelen 100'ü aşkın sivil toplum kuruluşu, AB üyelik sürecinin tıkanma noktasına geldiğine ilişkin önemli bir bildiri yayımladı.

TOBB Yönetim Kurulu Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu tarafından okunan ortak açıklamada, platformda Türkiye'de sivil toplumun farklı kesimlerinin, iş dünyasının, emeğin, küçük işletmelerin, zanaatkârın, esnafın, çiftçinin ve bilim çevrelerinin temsilcileri olarak Türkiye'nin AB katılım sürecine ilişkin geniş bir mutabakatının temsil edildiği vurgulandı. Açıklamada AB üyelik sürecinin canlandırılması isteniyor. Bu toplantıyı ve açıklamayı nasıl okumalı?

Ekonomik açıdan baktığımızda makro dengeleri itibarıyla Türkiye Avrupa'nın hiç de gerisinde değil. 27 ülke içinde büyüme hızı birinci sırada. Sanayiciler ve iş çevreleri, Avrupa ile entegrasyon sürecinin tamamlandığını, rekabet gücünü kazandıklarını söylüyorlar. Birçok alanda önemli mesafeler kat edilmiş durumda. Buna rağmen sivil toplumu kuruluşları kaygılı.

Bana sorarsanız, sorunun gerisinde siyasi kaygılar söz konusu. Türkiye bazı alanlarda kaydettiği iyileşmelere rağmen, asıl bürokratik merkezin sistem üzerindeki vesayetine son veremiyor. 100 yıllık sistemin mayınlarla döşeli tehlikeli bir araziye benzediğini son YSK marifetiyle yaşadıklarımız bir kere daha bize göstermiş oldu. Askerî bürokrasinin tamamen kendi asli alanına çekildiğini düşünenler yanılıyor; daha birkaç gün önce Genelkurmay Başkanlığı, Ergenekon mahkemelerinin verdiği tutuklama kararıyla ilgili görüş belirterek yargıya müdahale etme teşebbüsünde bulundu. Anayasa ve buna bağlı temel yasalar ile diğer yasalarda köklü bir değişiklik olmadığından yargının ne yapacağını kimse kestiremez. Sağ-muhafazakâr kesimler 12 Eylül referandumuyla HSYK ve AYM'nin değişen kişi profiline güveniyorlar, bu büyük bir yanılgıdır. En güvendiğiniz kişiler, en kritik zamanlarda öyle kararlar 'almak zorunda kalır' ki, küçük dilinizi yutarsınız. Güvenmemiz gereken, metinlerin gerektiği gibi değişmesidir. Önce hukukun ruhuna dayalı metin, sonra hukuk bilinci yüksek şahısların göreve getirilmesi.

YSK'nın 12 adayı veto eden kararından sonra tam dört gün ülkenin altı üstüne geldi. Dış dünyanın medyasında Libya, Suriye, Yemen ve Bahreyn'le Türkiye'deki çatışmalar, gösteriler, kundaklanan otobüsler, binalar peş peşe verildi, aralarında hiç fark yoktu.

Besbelli önümüzdeki haziran seçimleri çok zorlu geçecek. "Derin yapılanma", AK Parti'ye anayasayı kendi başına değiştirecek kadar milletvekili çıkarma şansı vermek istemiyor. Hedeflenen bir CHP-MHP koalisyonu. Pekiyi, bunun yolu nasıl açılacak? Üç büyük oy deposu var, bu depolara ulaşabilen iktidar olur: Yoksul kesimler, muhafazakâr dindar çevreler ve Kürt seçmen. Bu zaviyeden bakalım: AK Parti, Kürt seçmene yönelik aday profilini düşük tuttu. BDP ise son derece rasyonel ve kuşatıcı bir listeyle seçmenin karşısına çıktı. Altan Tan ve Gani Şavata ile İslamcılara, muhafazakâr Kürtlere; Şerafettin Elçi ile aşiretlere ve Barzani sempatizanlarına; S. Süreyya Önder ve Ertuğrul Kürkçü ile Türkiye soluna ulaşma stratejisini takip etti. Bu çok akıllıca idi. Zaten bu liste ile başarı kazanacaktı, son YSK kararı ile oyları biraz daha arttı.

Varoşlarda 1991'den 2007'ye kadar süren "Milli Görüş-AK Parti kuşatması" şimdilerde zayıflamış bulunuyor. Büyük şehirlerde CHP görece durumunu düzeltiyor. Muhafazakâr-dindar çevrelerde ise AK Parti'nin yumuşak karnı "malum sorun" ile gedikler açılması planlandı. Görebilenler görüyor, ortada yoksul kesimleri, muhafazakâr-dindar çevreleri ve Kürt seçmeni AK Parti'den uzaklaştırmayı hedefleyen bir "siyasî mühendislik" devrede.

Bu, sadece AK Parti'nin iktidardan edilmesiyle sınırlı olsa, iyi! Ötesi var, o da bir kere daha askerî/bürokratik vesayetin geri getirilmesidir. Sivil toplum kuruluşları, kurtuluşu AB üyelik sürecinin canlandırılmasında buluyor, belki daha önemlisi kaygılarını dile getiriyorlar.

NOT: Mahçupyan'ın eleştirilerine pazartesi devam edeceğiz.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT