Atilla Özdür

Atilla Özdür

Yazarın Tüm Yazıları >

Yemleme...

26 Eylül 2010 Pazar 05:24A+A-

Bombayı patlatan fünyenin bir diğer adı da ‘yemleme’dir...

Yemleme ateşi de, genellikle bir kıvılcım... Kıvılcımı çakarsın, fitil aldığı ateşi fünyeye taşır ve tahrip topu yemlendiğinde de ortalığı hercümerç kaplar...
İstenilen de bu değil mi...
İdeolojik anlamda erişilecek hedefler için hazırlıklar aylar yıllar ve belki de asırlar öncesinden başlar... Kıbrıs’da bir cami yakılırsa, devrimi, darbeyi, kısacası karanlığın faşizmini yemlesin için, yakılırmış... Selanik’de Atatürk’ün doğduğu ev de 6 – 7 Eylül’ün yemlenmesi amacıyla yakılmıştı...
28 Şubat’a ‘bin yıl’ ömür biçildi... Tophane’lerdeki sanat galerileri, seri yemleme zincirlerinden bir bakla intibaını veriyor... Müslüman mahallesine salyangoz tezgahı kurulduğunda, fünyeyi ateşlemek için iki tek atmak yeter, yemlesin için...
‘Karafatma ne kelime, güneş görmemiş kaymak gibi kalça göbek’ ile kıvılcımı çaktın mı, gerisi tamamdır Şomağızlar anında yemlenirler... Çakılan kıvılcımın karşılığı gelmiştir, zira...
Müslüman mahallesinde salyangoz satışına başka bir mahalle adres gösterilince, yemleyiciler de ilk raundu kazanırlar...
‘Referandumdan şımararak güç alan şeriat, azı dişini göstermeye başladı... Bundan sonra sıra, Ramazan’da sigara içenlere meydan dayağı’, gibi ...
¥
‘Ramazan’da sigara içenlere meydan dayağı’ 28 Şubat’a has stratejik amacın sözel yemlemesidir... Yemleyicinin el takımıyla gerdeğe girmeye heveslenen yavşak takımınca Ramazan’da Anadolu içlerinde akşamları iki tek atacak bir meyhane ile gün içinde karın doyurabilecek açık bir köftecinin, iktisadi mantık gereği bulunamamasını, irticai baskıya bağlanması gibi...
Ulan deyyus, aydınlıkçıysan, gerçekten Cumhuriyet’e sevdalı ve Atatürk’e de tutkuluysan, çık ortaya, dök paranı ve aç oniki merkezde birer düzine aşçı, çorbacı ve köfteci dükkanlarını... onikişer çeşit yemek ile de mutfaklarını tam gaz hizmete hazır beklet, otuz Ramazan boyunca da göreyim seni...
¥
Kültür Bakanımızın ‘Hiç kimsenin Anadolu’nun bir kasabasında yaşadığı hayat tarzını İstanbul’a dayatmaya hakkı yoktur. Amma hiç kimsenin de buradaki insanların örfünü, adetini, geleneğini, göreneğini yok saymaya görmezden gelmeye hakkı yoktur... Biz birbirimizle anlayış içinde yaşamaya devam edeceğiz. Hiçbir mazeretle kimsenin kimseye şiddet kullanmaya hakkı yoktur’ biçiminde konuşması; Tophane kapışmasını, mahalle sakinlerinin tesbih tutan ellerinden ötürü ‘Referandumdan şımararak diş göstermeye kalkışan şeriatçı azgınlığı’ olarak lanse edenlere destek anlamı verir...
Bakanın da hiçbir şekilde taraf tutmaya, bilerek bilmeyerek taraf tutar görüntü sergilemeye hakkı yoktur...
Kültür Bakanımız, ‘Yemleyici’ pozisyonuna düşmemeye gayret, düşürülmemeye dikkat etmeli...
¥
İstanbul’dan Mardin’e geçelim... 28 Şubat’ın ömrüne ömür katıcı ‘yemleme’ pratiklerinden birisi de burada, medrese camiinde ‘defile’ biçiminde hayat buluyor...
Ne diyor Kültür Bakanı, ‘Kimsenin kimseye kendi hayat tarzını dayatmaya hakkı yoktur’...
Aslında defilecinin hayat tarzına da medresede namaz kılanların kendi tarzlarını dayattıkları görülmüş değil...
Moda yaratıcısı bayımız açık açık söylesin. Hiç kimse, cami ehlinden olmak kaydiyle hiç kimsenin tacizine, saldırısına maruz kalmış mıdır... Peki, niye Mardin ve Mardin’in bir namaz niyaz mekanı...
Niye susuyor Kültür Bakanı...
Faks: 0224 331 89 66...
¥
Hamiş: Reklamlarda adamın birisi, nitelik itibarıyle hemen ekserisi aynı kökten ya, kanatlanıp uçuyor ve uçarken de avaz avaz bağırıyor...
Bizim paşakızı da, programlar arasında gebelere düşük yaptırtacak derecedeki aniden başlayan bu gürültü kirliliğinin kulaklarına çarptığı an, açıyor ağzını ve sıralıyor,
‘Allah hepinizin belasını versin, aldıklarınız yedikleriniz haram sıkım olsun’lara...
Kültür Bakanımızın, reklamlardaki bu huzur eşkıyalığı dayatmasına karşı hayat tarzı değerlendirmesi gerçekten meraka değer...
Bendenize gelince, hiçbir şeye aldırış etmiyorum. Kalendervari, rindmeşrep bir hayat tarzım var. Diyorum ki,
Kapitalizmin piyasa aktörleri, para edeceği bilseler analarının uçkurlarını da, tıpkı meşhurların donlarını takozlarını çıkardıkları gibi, mezata çıkarırlardı...

VAKİT

YAZIYA YORUM KAT