1. YAZARLAR

  2. Mahmud El Mubarek

  3. Siyaset yasağı İslamcılara vız geliyor
Mahmud El Mubarek

Mahmud El Mubarek

Yazarın Tüm Yazıları >

Siyaset yasağı İslamcılara vız geliyor

20 Mart 2008 Perşembe 08:42A+A-

Türkiye AB kapısındayken, laik kesim İslamcılara karşı bu kez askeri darbe yerine 'yargı darbesi'ne başvurmak zorunda kaldı. Fakat, geniş halk desteği bulunan İslamcıların her darbe sonrası yeniden iktidara geldiği biliniyor

Belki de Türkiye'yi diğer İslam ülkelerinden ayıran en önemli özellik, zıtları bir arada toplaması. Zira Avrupa'yla Asya'yı buluştururken, Batı demokrasisiyle İslamcı partileri de birarada bulunduruyor. Böyle bir durum birçok İslam ülkesinde kabul görmemekte.
AKP'nin Türkiye'de iktidara gelmesinden bu yana aldığı halk desteği, İslamcı deneyim-in Türk siyasetinde başarısız olmasına bel bağlayan birçoklarının düşüncelerini boşa çıkardı. Türkiye'deki İslamcı çalışmanın inatçı tarihi içinde maruz kaldığı bütün uzaklaştırılma girişimlerine rağmen, hali hazırdaki deneyim hayatta kalabildi. Görü-nen o ki, İslamcılar geçmişteki hatalardan dersler çıkararak siyasi ustalık kazandı.
Ne var ki, siyasi, ekonomik ve askeri alanlarda İslamcı eğilimlere sahip olan AKP'nin elde ettiği parlak başarı, partiyi laik ülkenin temelleri için tehdit olarak gören laikler açısından yeterli değil. Bu nedenle Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, İslamcı katılımı Türkiye siyasetinden uzaklaştırma girişimi mahiyetinde partiye kapatma davası açtı. Bu dava, meclisin başörtülü öğrencilerin üniversitelere girmesine karar vermesinin ve cumhurbaşkanının da bu yasayı onaylamasının, Atatürk'ün belirlediği laik temellerle çeliştiği düşünüldüğü için açıldı.

'Batılı demokrasi' İslam'a karşı
Halk hükümetin başörtüsüyle ilgili çalışmasından hoşnut ve hükümet de halkın birçok talebini ve umudunu gerçekleştirdi. Belki, Türkiye'nin AKP yönetimi altında laikliği teoride ve pratikte muhafaza ettiğini söylemek nafile. Keza, AKP'nin 'İslamcı' diye tanımlanmayı reddetmesi, dini söylemleri kullanmaktan uzak durması, dini özgürlükleri tanıdığını ve demokrasinin kurallarına saygı duyduğunu açıklaması da öyle. Fakat birçok-larının zihninde dolaşan soru şu: Türkiye'de demokrasinin kurallarına kim saygı göstermiyor? İslamcılar mı yoksa laikler mi?
Demokrasi esasında azınlığın, çoğunluğun görüşünü kabul etmesi değil mi? O halde laik azınlık niçin Türkiye'de çoğunluğun görüşünü reddediyor? Bu uzaklaştırıcı düşüncenin sahipleri kim? Çoğunluğun görüşüne dayananlar mı, yoksa her zaman ve mekânda İslamcılarla savaşanlar mı? Batılı liderler Müslüman halklar için demokrasi istediklerini iddia ederken, bütün ülkelerdeki destekçileri kanalıyla onlarla savaşmaktan utanmıyor mu?
Acaba seçim sandıklarıyla gelen 'meşruiyete yönelik darbe', Müslüman bir ülkedeki laik bir partiye karşı İslamcı bir mahkeme tarafından yapılsaydı, laiklerin ve onları destekleyen Batılı ülkelerin tutumu nasıl olurdu? Batı'da ve Müslüman ülkelerdeki yandaşlarına göre, demokrasinin ne zaman nerede olursa olsun İslamcı çalışmayı siyasetten uzaklaştırma anlamına geldiği konusunda şüphe kalmadı.
Fakat görünen o ki, Türkiye'de siyasi rejim geçmişteki gibi değiştirilemiyor artık. Türkiye, geçmişteki gibi askeri müdahalede bulunma rahatlığına artık sahip değil çünkü hâlâ AB'ye üye olmayı düşünüyor ve ordunun bugün gerçekleştireceği bir müdahale, Türkiye'nin AB üyeliği ihtimallerine olumsuz etkide bulunur.
Bu nedenle, doğrudan askeri darbe yöntemine alternatif olarak, dolaylı 'yargı darbesi'yle siyasi yönetimden kurtulmaya yönelik bir dönüşüm yaşandı. Bu davanın türü itibariyla ilk olmadığını bilmekte de fayda var. Türkiye'de, geçmişte kurulan bütün İslamcı partileri de kapsayan yargı kararlarıyla, onlarca siyasi parti kapatıldı.
Anayasa Mahkemesi 1998'de Refah Partisi'ni kapattı, 2001'de de Fazilet Partisi'ne siyaset yasağı getirildi. İşin ilginç yanı, önceki iki partinin üyeleri arasında Başbakan Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de vardı.

Laikler müdahele etmeyi bırakmalı
Bugün Anayasa Mahkemesi, başsavcının, aralarında Erdoğan ve Gül'ün de bulunduğu 71 siyasetçiye siyaset yasağı getirilmesi ve AKP'nin kapatılması yönünde sunduğu davayı inceliyor. Fakat Türkiye'deki laiklerin bilmesi gereken şey şu ki, uzaklaştırma düşüncesi demokrasiye fayda değil zarar getirir. Uzaklaştırma düşüncesini savunanlar, İslamcı çalışmayı geçmişte bir dönem uzaklaştırmakta başarılı olsalar da, bugün İslamcılar döndü ve hem başbakanlığı hem de cumhurbaşkanlığını üstlenebildiler.
Türkiye'de, İslamcıların siyasetten çıkarılması için bugün artık çok geç. Bu bağlamda Türkiye'de bugün sorulan soru, hukuk yoluyla veya başka yollarla siyasetten uzaklaştırıldıklarında, İslamcıların iktidara dönüp dönmeyecekleri değil. Asıl soru, laiklerin Türk demokrasisine karışmaktan ne zaman çıkacaklarıyla ilgili! (Londra'da Arapça yayımlanan Hayat gazetesi, 17 Mart 2008)

Radikal gazetesi

YAZIYA YORUM KAT