1. YAZARLAR

  2. Recep Korkut

  3. Silah tüccarları Ortadoğu ve Afrika'ya minnettar
Recep Korkut

Recep Korkut

Yazarın Tüm Yazıları >

Silah tüccarları Ortadoğu ve Afrika'ya minnettar

31 Mart 2011 Perşembe 03:55A+A-

Uluslararası bir sorun haline gelen Libya'da ihtilaflı durumun uzamasını birilerinin istediğine dair güçlü bir hissiyat var.

Yani birileri sivil katliamlarının korkunç boyutuna karşın bu 'uzama'dan hiç de rahatsız değil. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, Libya'da şu ana dek olan bitenin tek ve gerçek mağdurunun siviller; kazananın ise silah tacirleri olduğu su götürmez bir gerçek. Ortadoğu ve Afrika, 100 yılı aşkın bir süredir dinmeyen savaşların, anlamsız kavgaların, yapay ihtilafların ağırlığı altında ezilen, dünyanın en çok kan dökülen çekişme bölgeleri. Bu durum tam bir silahlanma doyumsuzluğunu beraberinde getirirken buralar, bugün silah tüccarlarının en çok rant elde ettikleri bölgelerin başını çekiyor. Afrika'nın büyük bölümünde ve Ortadoğu ülkelerinin çoğunda artık yerleşik hale gelen gerginlikler, çatışmalar, güvenlik zafiyetleri, terör faaliyetleri ve etnik gruplar arası ihtilaflardan en çok silah tüccarları yararlandı.

Silah tüccarları insan gereksinimi için malzeme değil ölüm pazarlarlar. En çok da sivilleri hedef alan bu durum insan hakları önünde en büyük tehdit. Güvenlik ve silahlanma ihtiyacının tavan yaptığı bir zeminde, insan hakları askıya alınır ve en temel haklar dahi bu endişeye feda edilmek durumundadır. Ortadoğu'da uzun bir dönem bu endişe kaynağı İran'dı. Bunu fırsat bilen ve gerginlikten beslenen silah tüccarları ve onların ilintileri, İran kaynaklı gerilimi tırmandırmak için de elinden geleni yapıyor. Ortadoğu ufkunda yeni bir savaş belirtileri olduğunun zihinlere yerleştirilmesi ise ülkeleri kaçınılmaz biçimde ve vatandaşlarından tepki görmeden silahlanmaya itiyor, yine kazanan silah tüccarları oluyor.

Ortadoğu'daki silahlanmada İsrail'in payına değinmeden geçmek olmaz. Zira bu ülke, bölge ülkelerine ve Filistin'e karşı kullandığı silahlar kadar İran tehdidi yayarak diğer ülkeleri de silahlanmaya zorunlu kıldı. İsrail, Ortadoğu'da olduğu kadar Afrika'da da silah pazarı açısından kritik ülke. Zira İsrail'in Afrika ajandası silah tüccarlarına ayrılan sayfalarla dolu. İsrail için Afrika defterini ise 1950 ve 60'larda Kara Kıta ülkeleriyle tarımsal ve teknik yardım adı altında sıkı ilişkiler geliştiren eski başbakan Golda Meir açmıştı. O dönem İsrailli silah tüccarları Afrika pazarını tekellerine almıştı. Bugün de durum farksız. İsrail Dışişleri Bakanı Lieberman da geçen yılki Afrika açılımı kapsamındaki Afrika çıkarmalarında yanından silah tüccarlarını ayırmamıştı. Ziyaret ettiği ülkeler ise bugün tam anlamıyla alev topuna dönen, sivil katliamlarına sahne olan ülkeler. Silah talebi, azalmak bir yana her geçen gün artıyor. Son dönemde Kuzey Afrika ve Ortadoğu'daki halk hareketlerine yöneticilerin sert tepki vermesi sonucu akan kandan nemalanan silah tüccarları bölgeyi adeta ateş topuna çevirdi. Birbiri ile rekabet içinde olan Fransız, Amerikan, Rus ve İngiliz silah şirketleri, zaman zaman bazı ülkeler için tehdit oluşturan veya sivil muhalefete izin verilmeyen ülkelerde gayri-resmi muhalefet olarak örgütlenen direnişçileri de silahlandırarak, silaha gereksinimi artırmayı ve kendilerine bağımlı hale getirmeyi hedefliyorlar ki mevcut tabloya göre bunu büyük oranda da başarıyorlar. İşte bu açıdan Libya örneği son derece manidar. Libya operasyonu öncesinde de saldırı esnasında da aktif bir rol oynayan silah pazarlayan şirketler, değerlerini kat kat artırdılar ve Libya'da akan kan ve gözyaşı adeta savaş ekonomisini canlandırdı. Ayrıca şirketler sadece saldıran ülkelerle ortaklık ederek değil diğer yandan da Kaddafi'ye silah satarak oyunda her cepheden kazanan taraf oluyorlar.

Öte yandan Ortadoğu ve Afrika ülkelerinin silahlanma konusundaki sicili ekonomik yapısıyla akıl almaz bir tezat teşkil eden bir durum. Ortadoğu'da ve Afrika ülkelerinin çoğunda halk tam bir sefaletin içinde yaşıyor olmasına rağmen silahlanma doyumsuzluğu bitmek tükenmek bilmiyor. Kriz dönemlerinde dahi silahlanma gereksiniminde azalma olmuyor. Silahlanma, bölge ülkelerinin kaynaklarını da tüketiyor. Silah ticaretinin, eğitim ve sağlığa ayrılan kaynakların düşmesine yol açtığını uzun uzadıya açıklamaya gerek yok.

Silah tüccarları terör kaygılarının, savaşların ve çekişmelerin son bulmasını istemez. Bu nedenle hiçbir dönemde Ortadoğu'nun ve Afrika'nın yakasını bırakmamışlar, en ufak kıvılcımdan yangın çıkmasına çaba harcamışlardır. Bu gayedeki oluşumlar dün diktatörleri kendilerine bağımlı hale getirdiler; bugünse hedeflerinde halklar var. Son olarak, Batılı güçler, değerleri ile çıkarları arasında ikilemde kaldığı bu gibi durumlarda olduğu gibi yine çıkarlarına yenilmekte ve silah gereksiniminin artmasına giden yola göz yummaktadır. Çünkü silah ticaretindeki artışlar, silah üretenlere ev sahipliği eden menşe ülkelerin ekonomik krizden bir çıkış yolu olarak görülmektedir.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT