1. YAZARLAR

  2. Kazım Sağlam

  3. BOP Bir Dayatmadır

BOP Bir Dayatmadır

Ocak 2004A+A-

Irak'ın ABD tarafından işgal edilmesi ve arkasından gelişen olaylar emperyalistlerin emellerinin asla değişmediğini gösteriyor.

Irak'a özgürlük, demokrasi getireceğini iddia eden ABD'nin şapkası düştü keli göründü.

İslam coğrafyasını yeniden şekillendirmeye çalışan ABD ve yandaşlarının ileri sürdüğü BOP (Büyük Ortadoğu Projesi)'nin nasıl bir proje olacağını son Felluce, Basra, Necef, Kerbela, Bağdat ve Filistin'de meydana gelen olaylar açıkça ortaya koyuyor. ABD ve koalisyon güçlerinin niyetlerinin, Müslüman insana ve kutsal değerlere nasıl baktıklarının da belgeleri niteliği taşıyor.

Daha önce Batılılar üçüncü dünya ülkelerini "Medenileştirmek" için çaba harcıyorlardı. Medeniliğe direnenleri barbar addedip insanlık için zararlı olduklarına hükmederek bertaraf edilmesi gereken mahluklar olarak görüyorlardı.

Emperyalistler hep kendilerini merkeze koyarak işe başlıyorlar. Batı emperyalizmi için insanlık; Batı- Hıristiyan-Yahudi insanın anladığı insanlıktır. Allah telakkisi, gene Batılı anlayışlara göre şekillenirse bir anlam ifade eder. Özgürlük Batılıların anladığı manada kabul edilirse özgürlüktür. Batılı kalıplara sığmayan özgürlük, itikad, düşünüş ve yaşayış insani ve evrensel değildir. Dahası Batılı yaşam biçimi de evrenseldir ve insanlığın ta kendisidir (!) Giyim-kuşamdan yemek yeme biçimine, evin dizayn edilmesi ve okunacak kitaplara kadar her şey Batılı normlara uyarsa insani, evrensel, klasik, kalıcı ve geleceğe ışık tutucudur.

Tahrif edilmiş Yahudi-Hıristiyan dinlerine bile -son ve muhkem din olan ve aslında bütün ilahi dinlerin özü ve esası olan- İslam'dan daha evla ve uyulması gereken manzumelerdir hükmüyle bakılıyor. İslam -geçerli dünya anlayışına göre- geri kalmış insanlara hitap eden dindir.

Onlar coğrafyayı da kendileri isimlendirir ve tasnif eder. Doğu-Batı, Ortadoğu, Yakın Doğu, Uzak Doğu gibi kavramlar İngiliz merkezli tanımlamalardır.

Batılı olmayan insanların kendi kaderlerini tayin etme hakları yoktur. Çünkü daha emekleme dönemindedirler. İslam coğrafyasında yaşayan insanların kendi idarecilerini ve idare biçimlerini seçme hürriyetleri de yoktur. Onu da Batılılar belirler. Kıstaslar koyarlar ve o kıstaslara uyulursa geçerliliği olur.

Çatışma ve muhalefet kültürünü bütün insanlara dayattılar ve kabul ettirdiler.

BOP da bu anlayışın, Batılı olmayan insanlara tepeden bakışın bir tezahürüdür. Kendini insanlığın merkezine koyup diğer insanları kenarda kalmış kabul ederek onları 'adam etme' ruh halinin dışa yansımasıdır. Bunda da sadece emperyalistler suçlu değil, suçun ortakları, bunlara bu zemini hazırlayanlar ve vazifesini yeterince yapmayanlardır.

Fas'tan Endonezya'ya kadar İslam coğrafyasını şekillendirmeye soyunan ABD-İsrail-İngiltere ve diğerleri, Müslüman insanı hesaba katmadan bu projeyi uygulamaya koyma niyetinde ve azmindedirler.

Önce insanımızı hazır hale getiriyorlar. İslam coğrafyasında yürütülen eğitim reformu bunun alt zeminini oluşturuyor. Ardından sosyal yapıyı buna göre şekillendirecekler. Sonra üst çatıyı istedikleri gibi çatacaklar.

Burada muhayyel bir Batıdan söz edilmiyor. Daha önceleri Fransa-İngiltere-İtalya gibi kıta Avrupa ülkeleri bu işi üstlenmişti. Dünyanın merkez ekseni değişince bu işi fiili olarak ABD üstlendi. Ancak düşünsel ve kültürel olarak Kıta Avrupa -buna Rusya da dahildir- halâ İslam ülkelerini ve geri kalmış ülkeleri 'adam etme' misyonunu sürdürüyor. Dünyanın siyasi durum alışı, AB'nin merkez ülkelerini ABD'ye karşı koymaya zorluyor ve bunun tezahürü olarak bazı olumlu adımlar atılıyor. ABD'nin emperyalist mantığını Kıta Avrupa'sından aldığını herkes bilir. Barbar ve şirket devlet ABD'nin zihin yapısı Batılı emperyalistlerle aynıdır. İslam düşmanlığını, insanlık anlayışını Batı anlayışından almıştır. Şimdi AB'nin ABD-İsrail (kısmen İngiltere ) hattına muhalefeti ezilen ülkeler için geçici bir nefes almasına yarar.

Bazı ülkeler, ABD'ye karşı başka bir gücün  varlığının ortaya çıkmasıyla belki kendi iradelerini ortaya koyabilme cesaretini gösterirler. Dünyada ABD dışındaki sahici varoluşlar ABD'nin biraz düşünmesine vesile olur. Şimdi dünyanın karşı konulmaz gücü olarak kendini gördüğü için her şey onunla başlayıp onunla bitiyor. Bu yönüyle Almanya ve Fransa'nın söz sahibi olması şerrin önünü kesme veya hızını yavaşlatmaya yarayabilir. Moskova-Tahran-Tokyo-Berlin hatları güçlenirse, ABD başka ülkelere ve anlayışlara biraz daha sempatiyle bakabilir, bakmak zorunda kalabilir. ABD dışındaki her uluslararası oluşum ve güç ezilenlerin ağır yükünü hafifletir.  

Yıllardır İsrail'in Filistin ve komşu ülkelere yaptıkları ABD sayesindedir. BOP bir bakıma İsrail'in güvenliğini merkeze alan ve ABD'nin dünya hakimiyetini pekiştiren bir yapılanmadır. BOP, eğitimden mimariye, sanayiden kültüre, din anlayışından kılık-kıyafete uzanan bir toplumsal mühendislik projesidir. Bunu da Türkiye üzerinden ve Türkiye eliyle yapma temayülü vardır. Anlaşılan Türkiye de buna hazır görünüyor. İslam'ı Hıristiyanlaştırma (Allah'ı kamusal alandan kovma) misyonu TC'ye verilmiştir. Diyanet İşleri Başkanı'nın ABD Savunma Bakanı ile görüşmesi masum bir ziyaret sayılamaz. Yıllardır dinler arası diyalog, "çok dinlilik, çok kültürlülük" tezleri bugüne zemin hazırlamıştır.

Herkes kendi dinini istediği gibi yaşar veya dinsiz kalır, bu başka bir durum. Burada İslam coğrafyasında Müslüman halka nasıl bir İslam'a inanmaları gerektiğini dikte etmek vardır. Yani dinin anlaşılmasının genel hatlarını ABD çizecek, altını da Türkiye'deki din adamları ve düşünürler dolduracak. Müslümanların zaafları ve halkı kâle almayan idare biçimleri BOP'u yürütenlerin işini kolaylaştırıyor. Kendi zaaf ve açmazlarımızı kendimiz görmeliyiz. Birilerinin Müslümanların Kur'an'ın  herhangi bir ayetini nasıl anlaması gerektiğini söyleme hakkını elde etmesi affedilemez. Kur'an'ı anlama, yorumlama ve yaşama hakkına öncelikle Müslümanlar sahiptir. Başkası yorum yapabilir ama bu uygulanması gereken bir zorunluluk değildir.

ABD işgal ettiği İslam topraklarından çıkıp kendi ülkesine döneceğine, bizim kendisine sempatiyle bakmamızı bekliyor. Ülkesi işgal edilmiş hangi toplum istilacıya ve işgalciye alkış tutabilir. Bunu yapmak için insanlığımızı yitirmemiz gerekir.

Irak'ta, Afganistan'da, Filistin'de ABD-İsrail ve koalisyon güçleri varoldukça Ortadoğu-İslam coğrafyası sükun bulamaz. Bunun temel sebebi ise işgaldir. İslam terörü, geri kalmışlık gibi yaftalarla işgali ve istilayı örtmeye çalışıyorlar.

Bugün Filistinlilerden 77 ülkeye dağılmış 5 milyon 400 bin göçmen vardır. Ülkesinin yüzde 87'si işgal altındadır. Her gün İsrailli Siyonistlerce devlet terörü uygulanmaktadır. Son bir ay içinde, İsrail'in devlet terörü uygulayarak tüm dünyanın gözü önünde Filistinli iki halk liderini ve özgürlük savaşçısını şehid etmesi ABD'nin izni ve desteğiyle olmuştur. Irak'ta bir haftada 850 bin sivil insan öldürülmüştür. Böyle bir atmosferde 'dini anlayışınız bozuk, İslam'ı terörize ediyorsunuz' demek ne kadar gerçekçi olur acaba?

Kimse işgaline kılıf bulmaya çalışmasın. Bizim Hıristiyan ve Yahudilere dinlerini öğretme hakkına sahip olmadığımız gibi onlar da bize nasıl inanmamız ve yaşamamız gerektiğini dikte edemezler. Kendi problemlerimizi kendimiz çözeriz. İlk ve en önemli problem emperyalistlerin topraklarımızı işgalidir. Bu işgal, talan ve bize tepeden bakış sürdükçe, haklı-haksız eylemlerin önü alınamaz. Topyekün bir ümmetin teslimiyetini ve dinden çıkmasını istiyorlar. Bu, asla mümkün değildir.

İşgalciler, yerli işbirlikçilerle İslam coğrafyasına hakim olabilirler ama orada asla tutunamazlar. Tarih her zaman kurtuluş mücadelesi verenlerin sonunda başarıya ulaşacaklarının şahididir. Irak, Filistin vs. de öyle olacak, yalnız bu ne zaman gerçekleşir ve nelere mal olur o bilinmez. Tüm dünyanın, dolayısıyla Ortadoğu'nun sükun bulması, adil bir dünya düzenine bağlıdır. Zulüm ve işgalle adalet sağlanacağına inananlar sonunda hüsrana uğrarlar. Top yekun İslam coğrafyasını hiçe saymak ve görmezlikten gelmek sonun başlangıcı olur.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR