1. YAZARLAR

  2. Osman Özsoy

  3. Merak etmeyin, ordu var...
Osman Özsoy

Osman Özsoy

Yazarın Tüm Yazıları >

Merak etmeyin, ordu var...

01 Mayıs 2012 Salı 14:46A+A-

Bir gazeteci olsaydınız, üçü hükümette koalisyon ortağı olan Meclis'te grubu bulunan beş partinin tamamı seçimlerde barajı aşamayıp Meclis dışında kalsaydı, nasıl bir yazı kaleme alırdınız?

Ya da önemli bir gazetenin o sırada yöneticisi olsaydınız, aklınıza gelen ilk manşet nasıl olurdu?

Üstelik seçimlerden birinci çıkan partinin önde gelen siyasetçileri, sadece birkaç yıl önce iktidardan tank paletlerinin çıkardığı uğultu ile uzaklaştırılan, ardından partileri kapatılan, yetmedi, onun yerine kurdukları parti de çok geçmeden kapatılan bir siyasi hareketin önde gelen isimlerinden oluşuyorsa...

Kısa zaman dilimi içinde sosyologların bile şapka çıkartacağı birbiri ardına inanılmaz olaylar zincirinin yaşandığı bir ülkede böyle bir seçim sonucuyla karşılaşsaydınız, ilk refleksiniz ne olurdu?

Aşağıda sizlere öyle bir örnek vereceğim ki, 'yahu daha dün gibi taze olan olayları ne kadar da çabuk unutmuşuz' diyeceksiniz...

İnsan başkasını kendi gibi bilir derler ya...

Doğrusu o günlerde yazılıp çizilenlerden bir kısmını ben de unutmuşum.

Başbakan Erdoğan hafta sonu AK Parti Gençlik Kolları 3. Olağan Kongresi'nde yaptığı konuşmada, 'Türkiye'de darbeler dönemi geri gelmemek üzere kapanmıştır' deyince, anlık sevinç duyguları ile ülkenin reel politiği arasında gelgitler yaşıyorsunuz.

Darbelerin sadece askerden kaynaklanan bir durum olmadığını, çok boyutlu yönleri olduğunu, askerden çok daha fazla darbeye hevesli insanlar olduğunu düşününce, bu tür bir zihniyetin bu topraklardan ne ölçüde ebediyyen silindiği konusunda tereddütler yaşıyorsunuz.

Başbakan Erdoğan konuşmasında, 10 yıla yaklaşan AK Parti iktidarında ülkenin nereden nereye geldiğine konusunda öyle örnekler verdi ki, hafızalarımız tazelendi...

Başbakan Erdoğan tarihe tanıklık eden canlı örneklerle hafızalarımızı tazeleye dursun, 'sahi, AK Parti'nin sandıktan birinci parti çıkmasını medya nasıl karşılamıştı?' diye kısa bir araştırma yapma ihtiyacı duydum.

İnternetteki arama motorlarının iyi tarafı da var kötü tarafı da...

Aramak istediğiniz bir konuyu saliseler içinde bulup önünüze getirmesi hoş...

Buna karşılık, unutup gitmek istediğiniz ya da hiç hatırlanmamasını arzu ettiğiniz eski defterleri karşınıza çıkarması da o kadar kötü.

İnsan bu... Hatadan hali değil ki...

Ama bazı durumlar var ki, sadece bireyin kendisini ilgilendiren basit bir ayrıntı olmaktan çıkıyor, toplumların da kaderini de etkileyen yönü oluyor. İşte o zaman siz, sadece siz olmaktan çıkıyorsunuz.

3 Kasım 2002 seçimlerinde sandıklar açılıp sonuçlar üç aşağı beş yukarı büyük ölçüde belli olduktan sonra, Hürriyet gazetesinin yazıişleri toplantısında, 4 Kasım tarihli Hürriyet için nasıl bir manşet atılması gerektiği konusunda neler konuşulduğunu, gazetenin genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök, 'Bir şakanın ardındaki duygular' başlıklı 4 Kasım tarihli köşe yazısında şöyle anlatıyor:

'Dün manşeti hazırlarken, bir arkadaşım şöyle bir espiri yaptı: Önce, 'Yarın herkesin içinden geçen sözü manşet yapmamızı ister misiniz?' diye sordu.

Biz 'evet' deyince de esprili manşet önerisini patlattı:

'Merak etmeyin Ordu var...'

Ertuğrul Özkök yazısına şöyle devam ediyor: 'Hiç kuşkusuz sadece bir şakaydı. Hatta eşek şakası. Ama yine hiç kuşkusuz olmasın, birçok insanın içinden geçen duyguyu da yansıtıyor.'

Şimdi sizlere sormak isterim; Türkiye'nin kaderini kısa, orta ve uzun vadede her haliyle etkileyeceği belli olan bir seçimin ardından, Türkiye'nin en büyük gazetesinde çalışan gazetecilerin aklına gelen ilk manşet böyle mi olmalıdır?

O gazetenin genel yayın yönetmeni seçimin hemen ardından kaleme aldığı ilk yazısının girişinde, 'Merak etmeyin, ordu var' mı demelidir?

Ben de o satırları okuyunca sadece bir şaka olmasını arzu ederdim ama, bu ülkede bir seçim oldu mu, ülkenin üzerinde bulunduğu jeo-stratejik konum nedeniyle dünya da seçim sonuçlarını yakından takip ediyor ve medyamıza göz atıyor.

Özkök'ün 'şaka' dediği konunun dünyada nasıl algılandığını da, dönemin ikinci büyük gazetesi Sabah'ta, bir gün sonra yer alan bir yorumdan okuyalım.

Erdal Şafak imzalı 'Sabah Diyor ki' başlıklı sütunda, 'Şaka mı, yoksa...' başlıklı yazıda şunlar aktarılıyor:

'Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'ün bir yazısı, Avrupa'da hem AKP'ye, hem orduya, hem de Türkiye'ye zarar verebilecek yorumlara yol açtı.

Özkök öneri için 'Hiç kuşkusuz bir şakaydı, hatta eşek şakası' diyor ama elalem öyle anlamadı. Fransız 'Le Monde' gazetesi 'Asker güç denemesine hazır' başlığıyla verdiği haberde bu 'şaka'yı aktardı.'

Erdal Şafak yazısını şöyle bitiyor:

'AKP istediği kadar 'Anayasa'ya, laiklik ilkesine bağlıyız' desin, 'Kadrolaşma hareketine girişmeyeceğiz' güvencesi versin.

Etkinliğini herkesçe kabul edilen Le Monde'daki bu yorumu okuyan Avrupalılar'ı ve AB bürokratlarını inandırmak mümkün mü?'

Sözün kısası şu: Darbeleri önlemek için askerin kışlaya çekilmesi yetmez. Davetkar çevrelerin de zihinlerinin halk iradesine saygı ve demokrasiyi içselleştirme noktasına evrilmesi gerekir.

Ne dersiniz?

YENİ ŞAFAK 

YAZIYA YORUM KAT