1. YAZARLAR

  2. SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

  3. Çarşamba Sohbetleri, -Okuyucularla Hasbihal-
SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

Yazarın Tüm Yazıları >

Çarşamba Sohbetleri, -Okuyucularla Hasbihal-

08 Ekim 2015 Perşembe 01:59A+A-

[email protected]

-Huseyn Türk: Emperyalistlerin âlem-i İslam’ın kalbine sapladıkları hançerlerden ayrı olarak, onların yerli resmî / gayriresmi işbirlikçileri, evet canımızı acıtıyor ve asıl yönelmemiz gereken hedeflerden bizi uzak düşürmeye çalışıyor, ama, İslam düşmanları bilmeliler ki, özümüz üşüse de terliyeceğiz, sözümüz donsa da konuşacağız, kalemimiz kırılsa da, bundan dolayı asla ümidsizliğe düşmeyeceğiz.

İbrahim Milleti’ne, Hz. Peygamber’in Ümmet’ine karşı kurulan tuzaklar elbette bedel isteyecektir.. Biz bu bedeli ecdadımız gibi göstermeye âmadeyiz..  Hele de son 100 yılda bu coğrafyanın türküyle, kürdüyle, arabıyla, vs. etnik unsurlarıyla bütün halklarının inançlarına karşı, emperyalistlerin yönlendirmesiyle gerçekleştirilen saldırılar ruhumuzda elbette büyük sarsıntılar meydana getirmiştir, ama, yılmadık, ayaktayız..

Olan bitenleri aynelyaqîn gören bir yiğit çıktı meydana.. Tarıq bin Zeyyad’ın mantığıyla, Selahaddin Eyyubî’nin azmiyle, Murad Hüdavendigar’ın civanmerdliğiyle.. ‘One minute’ dedi, Filistin -Gazze dedi.. Kardeşlik dedi, her türlü ırkçılık ayağımın altındadır dedi.. Biz hangi etnik soya bağlı olursak olalım, iman temelinde kardeşiz. dedi.. Böylesine söylemleri dillendirenlerin başına belalar açmak isteyenler elbette çıkacaktı..

Bu açıdan türk kafatasçısı ile kürd faşisti birleştiler, karşısında...

Ama, aynı inanç kaynağından değişik etnik kökenlerden yiğitler 1071’deki Malazgirt’te, 1187’de Kudüs’de, 1914’de Çanakkale’de olduğu gibi, Rabbimizin nusreti ile tevhid bayrağını yine düşürmeyecekler, inşaallah.. 1 Kasım’ın,  hayırlı sonuçlar getirmesi niyazıyla.. 

*SEÇ: Yukardaki yorumun sahibi olan arkadaşın soyadındaki ’türk’ sözü yanıltmasın, o kürd kavminden bir müslümandır.

-İsmail: 05 Ekim, Muhterem yazar, 20. asrın başında Türk milliyetçiliği yapanlara bir az fazlaca yüklendiğiniz kanaatindeyim. Şunu görmek gerekir ki o devirde her yerde milliyetçilik vardı. Arnavut, Arap, Kürt vs kendi milli devletini kurmak istiyordu.  Müsaade ederseniz Türk milleti de ümmetin -haşa min’huzur- (!) kerizi değil. Onun da pratik şartlar gereği kendi hayat hakkını savunması gerekir.

Ha! Akif'in dedikleri dinlenseydi elbette daha iyi olurdu. Ama, kimse dinlemedi. Ne Türkler, ne Araplar, ne de Arnavutlar. Şu halde sadece Türk milliyetçilerini suçlamanın bence yararı yok. Suçlanacaksa bütün milliyetçiler suçlanmalı. Çünkü her şey karşılıklı oldu. Mesele bundan sonra o hatalardan dönülebilir mi? Ona bakmak lazım.

*SEÇ: Bu satırların sahibinin kaleminden, 40 yıla yakın zamandır, ’Bir yanlış, başka bir yanlışla giderilemez..’  idrakiyle her türlü kavmiyetçi fikir ve cereyanlara karşı çıkılmıştır. 

-Kemal İskilibî: Ağabey, Y. Mesaj isimli bir gazetede A. T. isimli birisi, birkaç yazısında sizi kalemine doladı, sizin ‘Irkçılık ifritinden kurtulmamız, imkansız değil..’  başlıklı yazınızdan türk düşmanlığı yaptığını iddia ediyor ve Abdulhamid döneminden örnekler vererek, o zaman bile türk’ün, türk ırkının üstünlüğünün esas alındığını iddia ediyor.

SEÇ: Irkçı -kavmiyetçi dünya görüşlerine sahib olanlar beni suçlayabilirler elbette.. Ama, hiç bir kavmi yüceltmem de, alçaltmam da.. Çünkü, üstünlüğün ancak taşınan değerlerden geldiğine inanırım. Taşınan değerler de, kişinin kendi özgür iradesiyle seçtiği değerler sistemi ve dünya görüşüne, inancına göre şekillenir.

*

Mücahid Sav: Sizi Diriliş Postası’nda yazmaya başlamanızla tanıdım. Ama, MillÎ Selamet ve MTTB geleneğinden gelen babam dahil bir çok kişiye sordum. Ve sorduklarımın hepsi sizi gayet iyi tanıyor, iyi biliyorlar..

-Kazım Kendir: 5 Ekim,  Selahaddin ağabey, seni yıllardır takib ediyorum. Senin de yandaşlardan olduğunu öğrendiğim gün şaşırmadım.. Çünkü tıfıllığımızın önde giden nice yiğitlerinin, reel politizmin kurbanı ya da çarkın dişlisi olduklarını gördümm.. ‘Bunlar bizi kandırdılar mı?’ diyorum.  (Okuyucu, burada örnek olarak, bir yığın isim sıralamış..)

Şimdi sizin gibilerin sorgulaması lâzım değil mi.. Allah adını kullanarak insanları kesenlerin desteklenmesini bana anlatabilir misiniz? Bir ülkenin iç işlerine karışmak için, onunla sınırdaş olmak yetiyor mu?  Ve siz harbiden huzurlu musunuz? Yandaşı olduğunuz kadrolar kutsalı sömürürken, siz de benim yaptığım bu ajitasyonlara katlanın biraz..

*SEÇ: Sözkonusu ettiğiniz isimler ya da bu satırların sahibi, yanlış yapmaz demiyorum, ama, birileri başkalarııyla aynı görüş noktasında buluşursa, mutlaka satılmış, kandırılmış ya da kandırmış mı olur? Yandaş /tarafdar demeye gelince, bir müslüman olarak, İslam’ın lehine gördüğüm her gelişmede, evet, tarafdarımdır.

Bunu günlük politik çerçeveye sokmaya çalışmanız size de yakışmamalı, herhalde..

Allah adına adam kesenleri destekliyorsunuz diyebilmek de, çok yakışıksız, haksız bir iddia.. Ya da, sınır komşuluğu şunu yaptırır mı gibi sorularınız..  Dünyanın hemen her güç odağının elinin bulunduğu bir ülkede, belli odaklardan yapılmış suçlamalar gibi, tek taraflı suçlamalara tutunmak yanlış değil mi?

Olan bitenlerden huzursuz olmamak mümkün mü ki, huzurlu musunuz diye soruyorsunuz.  

*

-Salih: 05 Ekim; (‘Aklımı Sen koru, Allah’ım..’ başlıklı yazı üzerine..) Her şeye hayır diyen birisi, ancak klinik bir vak’a diye açıklanabilir.

Tagûtî siyasi sistem içerisinde, sistemin ıslahı ve dönüşümü için sistem içi bir mücadelede yer alanları ve onlara oy verenleri müşrik olarak niteleyenler, kendi yorumlarını dinin birer nassı gibi görenlerdir. Kimin müşrik kimin Müslüman olduğuna karar verenler bu bilgiyi ve yetkiyi kimden almaktadır. Allah’tan kendilerine böyle bir bilgi mi ulaşmıştır. Allah kendine hiçbir şeyi ortak kabul etmez iken, kimin Müslüman, kimin müşrik olduğuna karar vermede de kendisine ortak kabul edici değildir.

Tagûtî siyasi sistem içerisinde, sistemin ıslahı ve dönüşümü için sistem içi bir mücadelede yer alanları ve onlara oy verenleri müşrik olarak görenlerin diğer bir diğer çelişki.  Bu gibiler, marketlerden hiç alışveriş yapmıyor mu? Alış-veriş yaparken tagûtî ekonomik sistemin para birimini kullanmıyor mu? Kullanıyorlarsa, tagûtî ekonomik sisteme, vergi de vererek destek olmuyorlar mı? Kendi alternatif siyasi yönetim sistemini teorik olarak bile oluşturamayanların, diğer insanları çağırdıkları ile aldatıyor olmaktan başka bir şey yaptığı söylenemez. Sistem içi elde edilen merhaleli kazanım ve tecrübeler küçük görülmemeli.

’Ya hep, ya hiç!.’ mantığı kumarcı mantığıdır.

-Cell: Allah aklınızı korusun bence de.. kazanımlar heba olmasın diye, tayyip kazansın hep..

*SEÇ: Temelde, filan kişi kazansın veya kaybetsin diye bir derdimiz olmamalı.. Derdimiz, müslüman halkımızın kazanımlarının kaybedilmemesi.. Bu kazanımları hafife almanıza üzüldüm.. Bu halkın bugünlere hangi acıları çekerek geldiğinden haberiz yok galiba..

Tayyib Bey’e gelince.. O, 5 senelik bir Cumhurbaşkanlığı dönemini zaten kazanmış, kazanacağı başka bir resmî makam da yok.. Onun derdi de, herhalde, müslüman halkın kazanımlarını yitirmemesi olsa gerek..  

*

-Rıza Ömür: 5 Ekim tarihli yazınızın girişinde, ‘Cumhurbaşkanı Tayyîb Erdoğan, Rusya‘nın Suriye’yle sınırı yokken, bu ülkeyle niçin bu kadar ilgilendiğini sormuş ve bunu Putin’le de görüşeceğini açıklamış..

Putin de,  ‘Suriye‘ye aylardır -yıllardır hava bombardımanlarıyla müdahale eden Amerika’nın, İngiltere‘nin, Fransa’nın, Almanya’nın, İspanya’nın, Hollanda‘nın, Kanada ve Avustralya’nın da sınır yok..‘ derse, Tayyîb Bey o zaman ne diyeceğini de biliyordur mutlaka ki, böyle bir cümle kurmuş olmalı..’ diyor ve ince bir eleştiri yapıyordunuz..

*SEÇ: Evet, kendi mantığıyla zor duruma düşeceğine dair bir eleştiri vardı..

-Salih: 05 Ekim, Ağabey, yazınızı okurken, "Bizim İçin İslâm’dan Başka Sınır da Yoktur, Vatan da.." başlıklı yazınızı hatırladım. Yazılarınız zihin ve düşünce dünyamı eğiten yazılar olması hasebiyle benim için ayrı bir önemi haiz. Coğrafi sınırlarla değerlendirme yapmanın olayları doğru okumamıza ve de anlamamıza engel olacağı ortada. Bunun için Rusya’nın ve de Suriyeye sınırdaş olmayan diğerlerinin orada neden tepiştikleri doğru bir değerlendirme ile çözümlenebilir.. Coğrafyamız, "uluslararası bir yağma sofrası ve güç gösterisi alanı"  tepişme sahası olmuştur. Zararı görenlerin kimler olduğu ortada. Doğru bir sınır değerlendirmesi yapmak,  esasında kimlerle sınırdaş olup olmadığımızın da cevabını ihtiva etmektedir. “Bizim İçin İslâm’dan Başka Sınır da Yoktur, Vatan da…”

*

-Alican: 03 Ekim 2015, Sizi 13-14 yıldan beri takip ediyorum. Yazılarınız çok buyuk oranda benim düşünce dünyamı yansitmaktadir. Sonra o zaman yazdığınız gazeteden ayrıldığınızda üzülmüştüm.. Ancak herhalde yerinizde olsam ben de aynı şekilde davranırdım.

Lakin, İran ile alâkalı yazilarinizda oldukca müsamahakâr yaklastiginiz kanaatindeyim. Belki İslam dünyasına saplanmış paslı bir hançer degiller. Amma, başta terör konusu olmak üzere ülkemize karşi müslüman bir devlet hassasiyeti ile maalesef hareket ettikleri söylenemez.

*SEÇ: Başka ülkelere dostluk veya düşmanlıkla değil, temel değerlerimiz açısından yaklaşır, yanlış bulduklarımızı eleştiririz; ama, toplumları birbirine karşı tahrik etmeyen bir uslûbla..
-bekir ziya: 02 Ekim, Yaklasik 6 ya da 7 yildir İran'in raydan cikmakta oldugunu gozlemliyordum. Bunun mezheble bir alakasi da yoktur. Bir de soru: Acaba Hamaney'in imamligina rahmetli Fadlallah'in karsi ciktigi iddiasi dogru mudur?

*SEÇ: Şahsî bir karşı çıkış yerine, takib edilen usûle bir itirazı vardı, sanıyorum. 

-Nurullah: 02 Ekim, Düşünce olarak herhangi bir devletin başına veya sonuna "İslâm" kelimesini getirerek devletin isimlendirilmesini uygun ve yakışık görmeyen biri olarak yazdıklarınızdan anladığım kadarıyla, "İslâmi Vahdet" olmuş "Şii Birliği".. "Merg ber Amerika" olmuş "Merg ber zıdd-i Baas".

Aynı zamanda yazılarınızda beyan ettiğiniz fikirlerin neredeyse tamamına katılmamak mümkün değil, hele hele "Hizbullah"ı "Hizbull.. şeklinde ifadelendirmeniz....

2 Ekim tarihli "Bu Eser Sizin.. Başardınız, 'Afferiiinler" başlıklı yazınızın sonuna dercettiğiniz Ruhani'ye aid sözlerden de şunu anladım: Geçmişte "Merg ber Amerika, Merg ber Şurevi (Sovyet Rusya), Merg ber Saddam (Baas), Mergber İsrail" diyen rejim; "Selam Amerika, Selam Rusya, Selam Beşşar Esed (Baas)". diyen bir rejime dönüşmüş.
Bu, İmam Humeyni'nin yolundan sapıldığının göstergesi. Afferiiin'ler. Eserleriyle övünsünler.

-Omer: 02 Ekim, Iran israilden daha tehlikeli der ve inanirken, bunu İran’in mezhebinden dolayi degil, katıldığı zulümlerden dolayı demekteyiz

*

-Ebu Abdullah: 01 Ekim 2015, ‘Şüphesiz kafirler,birbirinin velisi, yardimcisidirler, eger siz birbirininize yardimci olmazsaniz, yeryuzunde buyuk bir fitne ve fesad olur.’

Rabbimizin bu uyarisi kiyamete kadar ders ve ibret alinmasi gereken bir ornek teskil ediyor Kafir güçler bugün, kendi menfaatlerine comak sokan, itiraz edebilen ve halki müslüman  ulkelerdeki fakir halklara yardim eden birini, yani bugünkü Turkiye yönetimini  hizaya getirmek icin zorluyorlar ve halki hristiyanlastirmak ve sekülerleştirmek istiyorlar, resim bu..

-galip baş:01 Ekim, (‘Poker Partisinde ‘Artık Esed’le olmaz..’ başlıklı yazı üzerine..) İşlerin bu duruma döneceği hesaplanmadı da mı; suçsuz insanlara yüklendi.. ‘Bir toplum, kendi halini değiştirmedikçe, Allah onların halini değiştirmez.’ (Ra’d Sûresi, 11. âyet meali)

YAZIYA YORUM KAT