1. YAZARLAR

  2. Leyla İpekçi

  3. Başörtüsü halen tanıklık ediyor!
Leyla İpekçi

Leyla İpekçi

Yazarın Tüm Yazıları >

Başörtüsü halen tanıklık ediyor!

22 Mart 2011 Salı 13:56A+A-

Buluşan Kadınlar Platformu’ndan Yıldız Ramazanoğlu, Hilal Kaplan, Nihgal Bengisu Karaca, Emine Uçak, Cihan Aktaş, Hasibe Turan gibi ‘başörtülü kadınlar’ 12 Haziran’da yapılacak genel seçimlerde başörtülü kadınların da aday olması gerektiğiyle ilgili bir basın açıklaması yaptı: “Başörtülü aday yoksa oy da yok” dediler. Biz ‘başı açık kadınlar’ da bu açıklamayı destekledik.

Bazıları bu sloganı yanlış anlıyor maalesef. Bir ‘iddialaşma pratiği’ olarak görüyorlar. Belki buradaki ‘karşıt’ söylem bu yanlış anlamayı besliyordur. Ama bu saatten sonra bu sloganın ne anlam taşıdığını hepimiz gayet iyi anlıyoruz.

Ayşe Böhürler’in dediği gibi: “Sadece başörtülü oldukları için değil, siyasal temsili, eğitimleri ve liyakatleri ile hak ettikleri için aday olmalı kadınlar. Hiç kimse inancı ve kıyafeti nedeniyle siyasi temsil hakkından yoksun bırakılmamalı.”


Bu ülkedeki kadınların yarısından fazlasının başı örtülü olduğu gerçeği, salt sosyolojik verilerle dahi, milletvekilliğini çoktan hak etmiş kadınların mevcudiyetini işaret etmeye yeterli değil miydi zaten?

Şimdi “dünyanın her yerinde olduğu gibi, (mesela Belçika’da) bizim ülkemizde de başörtülü milletvekilleri olmalı parlamentoda” diyebiliyoruz rahatça. Ve memlekete irtica da gelmiyor.

Nerelerden geldik bugünlere... Daha bir iki yıl önce ana akım medyanın manşetlerinden inmeyen slogan şuydu: “Türban serbest olursa başı açıklara mahalle baskısı uygulanacak, yakında türbansız öğrenci kalmayabilir!”

Bu söylemin kendisi, yani bizzat bu hüküm hiyerarşik bir baskı oluşturuyordu. Başörtüsüne bir ‘mesele’ olarak bakanlar aslında örtünmeyi tartışacak bir metafizik şuura sahip olmadıkları için ‘mesele ettikleri şey’i siyasi alanda tartışmaya hapsettiler. Tanımadıkları kişileri, sayısını bilmedikleri canları, iç yüzünü bilmedikleri kalpleri pişkince sorguladılar durmadan. Acımasızlıklarını, umursamazlıklarını hiç fark etmeden...

‘Korkuyoruz’ şiarıyla beslenen nefret yüzünden ne çok ayrımcılık suçu işlendi, ne çok iftira atıldı. Vesayet rejimi kendini bunun üzerinden korumak ve konumlamak dışında bir varoluş imkanı bulmaya gerek dahi duymadı on yıllar boyunca. 28 Şubatlar’ın meşruiyet zemini dahi bu anlayıştan devşirildi kolayca.

Dilde daima nesne oldu başörtüsü. Durmadan nesneleştirildi başörtülüler. Yıllar içerisinde, bir keresinde bu nesneleştirmeyi tersine çevirerek bakmak için: “Başörtüsü de tanıklık ediyor” diye yazmıştım. Bugün de böyle diyorum.

Şimdi başörtülü öğrenciler nispeten daha rahat, eskisi kadar baskıyla karşılaşmadan giriyorlar okullarına. Bugünlerin layt söylemi korkudan tedirginliğe dönüşmüş bir söylem: Şimdi endişeli modernler var.

Onlar başörtüsüne kamusal alanda karşı olmamakla birlikte, tedirginliklerini orta vadede toplumca geri gitmemize, dini muhafazakârlığa teslim oluşumuza vardırıyorlar. Şimdi değilse bile ilerde karşılaşacağımız tehlikelere karşı teyakkuzda olmamız doğrultusunda hislerini döküyorlar...

 

Korkunun tezahürü olan nefret söylemi de boyut değiştirdi. Artık başörtüsünü onaylamayanlar kuşkuculuk, bilinmezcilik, tedirgincilik üzerinden aynı söylemleri farklı kelime terkipleriyle geliştiriyorlar. Ama en azından şiddet dozu azaldı, toplumsal alanda alenileşen ve meşruiyet zemini bulan tehdit söylemi de zayıfladı büyük ölçüde.

Bu süreç içinde başörtülüler ise bu ayrımcılığa son vermek için kendilerini özne olarak görmeyi, söylemlerini kendi dillerinde ifade etmeyi denediler. Büyük ölçüde de başardılar. ‘Başörtülü eş’ eşiğini geçmenin zamanı çoktan geldi. Eğitim, çalışma ve seçilme haklarının ellerinden alındığı hastahane ve mahkemelerden dışlandıkları zulüm dolu bir süreç geride kalmak üzere.

 

Artık başörtüsünü sorgulayanlar ile sorgulananlar bir arada, bir bütün olarak varolmalı. Bu kısırdöngüden başka çıkış yolu yok.

Söz, Buluşan Kadınların: “Kamuoyu önünde başörtülü kadınlara sosyal ve siyasal hakları ve itibarları iade edilmedikçe 28 Şubat süreci bitmiş olmayacak. İşte bu sebeple, Sayın Erdoğan’ı, 28 Şubat’ın son kalıntısı olan başörtüsü ayrımcılığına karşı çıkmaya ve AK Parti saflarında siyaset yapmak üzere başvuruda bulunan başörtülü kadın milletvekili aday adaylarına seçilebilecek sıralardan listelerde yer vermeye davet ediyoruz. Her fırsatta meydanlarda başörtüsü sorununu çözeceğini beyan eden tüm siyasi parti liderlerini, bu sözlerinin taahhüdü olarak parti örgütlerindeki başörtülü milletvekili aday adaylarını listelerinde seçilebilecek sıralardan aday göstermeye çağırıyoruz.”

Aday olmadığını açıklayan Böhürler şöyle diyor: “Tüm kadın adayları desteklediğimiz bu seçimlerde kadınları başörtülerinden dolayı kayırmayalım ama ayırımcılık yaparak engellemeyelim de.

Başörtülü arkadaşlarımın basın açıklamasını konu ederken buradaki ‘başörtülü kadın’ vurgusuna gerek kalmayacak günlerin bir an önce gelmesini diliyorum.


Not:
Twiter’dayım nihayet: Leyla_Ipekci

[email protected]

TARAF

YAZIYA YORUM KAT