1. YAZARLAR

  2. Rasim Ozan Kütahyalı

  3. Başbakan, milliyetçilik ve Taraf
Rasim Ozan Kütahyalı

Rasim Ozan Kütahyalı

Yazarın Tüm Yazıları >

Başbakan, milliyetçilik ve Taraf

04 Haziran 2011 Cumartesi 23:35A+A-

Çarşamba günü yayımlanan “Başbakan ve milliyetçilik” başlıklı yazıma Markar Esayan bir cevap verdi... Bu cevap biraz da gazete adına yazılmış bir cevap izlenimi veriyordu. Ben bizim gazetenin manşetlerinden de yansıttığı “Başbakan MHP’lileşiyor” diye özetlenebilecek genel analizini yanlış ve isabetsiz bulduğumu daha evvel de belirttim...

Öte yandan Markar’ın atıf yaptığı “Tayyip Erdoğan ve Ahmet Altan” yazılarımda Başbakan’ın gazete ve Altan aleyhine açtığı tazminat ve ceza davalarını da yanlış bulduğumu ve bu davaların geri alınması gerektiğini de belirttim. Üstelik bunu sadece yazmadım, söylenebilecek her yerde de ısrarla söyledim, kendimce çabaladım. Bunu Markar da iyi bilir. Aynı şekilde şu an Başbakan’ın bizim gazeteye ilan boykotu uygulaması da doğru bir tutum değildir. Eyyamcılığın kralını yapan, bu hükümetin devrilmesi için her tezgâhı çeviren sonra da hükümet üyelerini karşısında görünce yağdanlık yapan gazetelerde her gün tam sayfa AK Parti ilanı var, bizimkinde yok... Sabah hükümetin bir bakanıyla konuşurken “Yarın manşetimi siz atın sayın bakanım” diyen, öğleyin konuştuğu bir Ergenekon paşasına da “Bugünler geçecek Tayyip gidecek paşam, az kaldı” diye konuşan insan modellerinin yönettiği gazetelere ilan var; bu ülkenin demokratikleşmesi yolunda verdiği mücadele şimdiden efsaneleşmiş, Ergenekoncuların jargonunda adı “yandaş”a çıkmış ama ekonomik sıkıntılarla cebelleşen bu gazeteye ilan yok!.. Fakat kim ne derse desin “Kof kabadayı” tartışması bana göre içi dolu bir tartışma değildi, sonrasında da işler tahmin ettiğim gibi gelişti. O iki yazımdan hem başyazarımız hem de başbakanımız rahatsız oldu, ama çok sevdiğim bu iki isme dair ortak tahlillerimde de ben ısrarlıyım, kusura bakmasınlar... O yaşananın siyasi olduğundan daha fazla “nefsanî” bir tartışma olduğunu düşünüyorum...

Dönelim şu “Başbakan ve milliyetçilik” konusuna... Türkiye toplumuna yerleşmiş milliyetçilik olgusunu hafifsemeye yönelik genel entelektüel tavır Markar dostumda da var... Bu milliyetçilik illa saldırgan ve faşizan bir kimliğe bürünecek diye bir şey yok. Bu toplumun milliyetçilik algısına ilişkin derinlikli bir bakış bu algının vicdanlı ve özgürlükçü bir zemine evrilebileceğini de gösteriyor ama aynı şekilde faşizan ve totaliter bir şekle dönebileceğini de. Ferhat Kentel’in TESEV için yaptığı çalışma da bu açıdan çok değerli bulgular önümüze koyuyordu... Milliyetçilik başlığı altında çok geniş bir duygu spektrumuna sahip bir halkız biz. Bu noktada zemin faktörü çok önemli... Sekülerist zeminden hareket eden milliyetçiliğin “insanileşme” ihtimali epey zayıf ama Müslümanlık zemininden hareket eden bir milliyetçiliğin ne kadar olumlu yönde dönüşebileceğini, İslam’ın evrensel mesajıyla nasıl vicdanlı bir noktaya gelebileceğini son 10 yılda Türkiye çok iyi gördü... Bu noktada sivil alanda Fethullah Gülen Hareketi’nin, siyasi alanda AK Parti’nin özellikle de Tayyip Erdoğan’ın olumlu anlamda öncü bir rol üstlendiğini her dürüst gözlemci kabul edecektir...

“Bu hareketlerin toplumsal tabanı böyleydi, tavan da o yüzden öyle davrandı” demek gerçekçilikten uzak bir popülizm olacaktır... İstatistik işinde başarılı olduğunu defalarca ispatlamış Tarhan Erdem’in KONDA’sının son yaptığı “Kürt meselesinde algılar ve beklentiler” araştırmasının sonuçları çok açık... Bu çalışmaya göre şu an AKP tabanının yüzde 47’si bir Kürt komşu ya da iş ortağı istemiyor. Evet sonuçlar bu kadar feci! MHP tabanında durumun ne olduğuna girmiyorum bile... Kürt meselesi bugünün Türkiye’sinde “siyasal mesele” olma boyutunu çoktan aşmış ve bir “toplumsal mesele” haline gelmiştir. “Toplumda hiç ayrı gayrı yok, etle tırnak gibiyiz” sözleri açık bir palavra haline gelmiştir... Bu polarizasyon ortamından Türkçü ve Kürtçü siyaset güdenlerin memnun olması mümkündür ama bu ülkenin vicdanlı hiçbir bireyi bu gidişattan mutlu olamaz... Öte yandan aynı toplum, Osman Can ve ekibinin çalışmasındaki gibi çok net şekilde değişim de istiyor, Ergenekon ve Balyoz gibi davalardaki gelişmelerden çok memnun artık askerî vesayetin bitmesini de istiyor... Bu iki tabloyu beraber ve doğru yorumlamak ve iki temel prensipten ayrılmamak gerekiyor... Hem tam anlamıyla özgürlükçü-demokrat tavrı almak, hem de bunu toplumun çoğunluğunu ikna edebilecek yerli ve etkili bir dille yapmak... Ne birinci prensipten, ne ikinci prensipten taviz verilmeli... İlk prensip noktasında AKP’nin, ikinci prensip noktasında ise liberal/sol aydınların (ve elbette bizim gazetenin) özeleştiri yapması şart...

[email protected]

TARAF

YAZIYA YORUM KAT