1. YAZARLAR

  2. Selçuk Gültaşlı

  3. Yunanistan, darbecileri ile nasıl hesaplaştı?
Selçuk Gültaşlı

Selçuk Gültaşlı

Yazarın Tüm Yazıları >

Yunanistan, darbecileri ile nasıl hesaplaştı?

29 Ağustos 2010 Pazar 03:51A+A-

Yunanistan ve Türkiye, aynı coğrafyayı ve 500 yıllık ortak tarihi paylaşan iki ülke olarak siyasi tarihlerinde de benzerlikler gösteriyor.

Yunanistan'ın üye olduğu ama kendisinin olmadığı milletlerarası birliklerden çekinen Türkiye ilke olarak Atina'nın girdiği her kulüpte yer almak istiyor.

İki ülke 1952'de beraber NATO'ya üye oluyor. Yunanistan'ın 15 Temmuz 1959'da o zamanki ismi Avrupa Ekonomik Topluluğu'na müracaat etmesinin hemen ardından Türkiye de 31 Temmuz 1959'da, 10 ay sonra darbeyle devrilecek merhum Başbakan Adnan Menderes'in ısrarlı gayretleri neticesinde AB'ye ilk müracaatını yapıyordu.

Yunanistan 1981'de AB'ye üye oluncaya kadar ülkedeki asker-sivil ilişkileri de Türkiye'dekini andırıyor. Ülkede vaziyetin iyi gitmediğine hükmeden askerî yetkililer durumdan vazife çıkararak, yönetime el koyuyordu.

Yunanistan'da asker en son 1967'de yönetime el koyup, 1974'te geride perişan bir ülke bırakarak zilletle kışlalarına dönerken, Avrupa Birliği de kapılarını ardına kadar Yunanistan'a açıyordu. Avrupa Komisyonu'nun aksi görüşüne rağmen, o zaman 9 üye ülkenin başbakan ve devlet başkanlarından mürekkep AB Konseyi, demokrasinin beşiği gördükleri Yunanistan'ın tekrar askeri darbe tehdidine maruz kalmaması için derhal müzakerelere başlanmasını emrediyordu. O gün bugündür Yunan askerleri darbenin modernine de post-modernine de, muhtıranın mektuplu olanına da e-mektuplu olanına da tövbe etmiş durumda.

Türkiye ise Yunanistan'da albaylar cuntası ülkeyi yönetirken 12 Mart muhtırasına, Yunanistan AB ile üyelik anlaşmasını imzalamak üzereyken 12 Eylül darbesine, Yunanistan Rum Kesimi'nin AB üyeliği için zemin hazırlar ve Türkiye'nin AB yoluna mayınlar döşemekle meşgulken 28 Şubat post-modern darbesine ve en nihayet Yunanistan-Rum Kesimi ikilisi birbiri ardına müzakere fasıllarını dondururken 27 Nisan e-muhtırasına muhatap oldu.

Yunanistan darbeci askerlerin kökünü kuruturken, Türkiye'de darbelerin anası 27 Mayıs 1960'la başlayan cuntalar her dem yepyeni musavver düşmanlarla hayatiyetlerini muhafaza etti. Peki Yunanistan 1974'te kökünü kuruttuğu darbecilere karşı ne yaptı da, askerler darbe yapmaya tövbe etti? İlk cevabı biliyoruz, az önce değindiğim gibi AB üyeliği darbe ile yatıp kalkan askerlere karşı en büyük panzehir.

İkincisi ise Yunanistan'ın darbecilerle nasıl hesaplaştığı meselesi. İkinci cevap bizi yakından ilgilendiriyor.

Nasıl mı? Geçtiğimiz hafta Yunanistan'da 21 Nisan 1967'ın darbesinde aktif görev aldıktan sonra 25 Kasım 1973 ara darbesiyle ülkenin yönetimini kısa süreli de olsa tamamen eline geçiren önce yarbay daha sonra Tuğgeneral Dimitrios Ioannidis hayata gözlerini yumdu. Cuntanın 1974'te çökmesi üzerine diğer darbecilerle yargılanan Ioannidis önce ölüm cezasına çarptırıldı, sonra ölüm cezası müebbete çevrildi. Öldüğünde hâlâ cezasını çekiyordu.

21 Nisan müdahalesi Türkiye'nin zengin darbe tarihiyle mukayese edildiğinde en fazla 27 Mayıs'ı andırıyor. 12 Eylül'le benzerlikler gösteriyor.

İstikrarsız bir dönemden sonra Yunanistan 28 Mayıs 1967'de sandık başına gitmeyi planlıyor. Darbe planlarını yapmış olan subaylar seçimin oyunlarını bozacağını bildiklerinden 21 Nisan'da hükümeti kansız bir darbeyle deviriyor. Aynen Menderes'in darbeden iki gün önce 25 Mayıs Eskişehir konuşmasında yakında seçimlerin yapılacağını ilan etmesi gibi.

27 Mayıs'a çok benzer şekilde darbecilerin ilk tutukladığı kişilerden biri Yunanistan Genelkurmay Başkanı Korgeneral George Sipantidakis oldu. Bizdeki Orgeneral Rüştü Erdelhun'un darbeden sonra emrindeki subaylar tarafından tutuklanması gibi. Bir farkla. Tutuklanan Sipantidakis, ikna edildi ve o da darbe planının uygulaması için emirler yağdırmaya başladı. Vekaleten başbakanlığı yürüten Panagiotis Kanellopoulos, anamuhalefet lideri George Papandreu, 10 bin kişiyle birlikte tutuklandı.

27 Mayıs nasıl albaylar seviyesinde icra edilmiş bir darbeyse, Yunan darbesinde de rütbeler genelde albay düzeyindeydi. Ioannidis ve arkadaşlarının yaptığı ilk işlerden biri en kıdemli 5 generali derhal emekli etmek oldu. Bizdeki darbeciler ise "himmetlerini âli tutup" tam 235 generali emekliye sevk ettiler. 27 Mayıs'la bir benzerlik de anayasa meselesinde yaşandı. Yunan darbecileri de mevcut anayasayı ilga edip, yerine 15 Kasım 1968'de yeni bir anayasa yürürlüğe koydular.

ABD'nin cuntayı ne kadar desteklediği ya da darbeden haberi olup olmadığı meselesi hâlâ tartışılıyor. Birçok Yunanlı entelektüel, ABD'den habersiz bir darbenin mümkün olmadığını, ABD'nin çok kısa süren bir kararsızlığın ardından darbecileri kucakladığını ve Yunanistan'daki iflah olmaz Amerikan düşmanlığının buradan kaynaklandığını savunuyor. Bu iddiaları destekleyen anekdotlar mevcut. Darbe sırasında ABD'nin Atina büyükelçisi olan Philips Talbot, askeri müdahaleyi takbih ederek, "Demokrasinin ırzına geçildi." dediğinde, beraber olduğu CIA Atina Bürosu Şefi Jack Maury'nin "Bir fahişenin ırzına nasıl geçilebilir ki?" karşılığı verdiği biliniyor.

Yunanistan askeri polisi ESA'yı yöneten ve on binlerce insana işkence yaptığı bilinen Ioannidis, 1967'de iki albay tarafından darbeye destek vermek için davet edildiğinde 44 yaşında bir yarbaydı.

Atina'daki Politeknik Üniversitesi'nde darbe karşıtı öğrencileri dağıtmak için tanklara emir veren Ioannidis, 17 Kasım 1974'te en az 22 öğrencinin katledilmesine sebep oldu. Kanlı baskından 8 gün sonra, darbe lideri Papadopulos'un fazla liberalleştiğini düşünerek yine genç subayların desteği ile bir darbe daha gerçekleştirdi. 27 Mayıs darbesinden kısa süre sonra Milli Birlik Komitesi de birbirine düşmüş, ardından aralarında Alparslan Türkeş'in de bulunduğu 14'ler tasfiye edilmişti.

Bir cumhurbaşkanı ve başbakan atayan Ioannidis, TIME dergisi tarafından "Avrupa'da Muammer Kaddafi'nin Libya'sını inşa etmeye çalışan adam" olarak nitelendirildi. Atina'daki darbe hızını kesemeyince Ioannidis, Kıbrıs'ın Yunanistan'ın bir parçası olması gerektiğini düşünerek Ada'da 15 Temmuz darbesini örgütledi. Bülent Ecevit'in emri üzerine harekete geçen Türk ordusu ilki 20 Temmuz, ikincisi 8 Ağustos olmak üzere iki askeri harekatla Ada'daki Türklerin emniyetini temin etti.

Ioannidis'in 8 ay süren iktidarında gazeteler sansürleniyor, yabancı gazeteciler sınır dışı ediliyor, "vatanı satmaya teşne" siyasetçiler yargılanıyor ve bütün muhalifler "komünist" olmakla itham ediliyordu. Erkeklerde uzun saç, kadınlarda mini etek yasaklanmış, pazar günü kiliselere gitme mecburi kılınmıştı. Darbeciler işi o kadar abarttılar ki zaman zaman bu kuralları turistlere de uygulamaya çalıştılar.

Ioannidis'in kurduğu polis devletinin en mühim özelliği kritik yerlere atanan son derece genç subaylardı. İzmir'den Ankara'ya alelacele getirilen Cemal Gürsel'in, darbeci albayları bütün kritik mevkilere ataması gibi.

Muhalifleri susturmak ve cezalandırmak için neredeyse sınırsız yetki verilen bu gençler zaman zaman normalde amirleri olan generalleri de hedef alıyor ve sindirebiliyorlardı. Cemal Madanoğlu, Harbiyelilerin 27 Mayıs'tan itibaren çok sayıda generali tutukladığını hatıralarında anlatıyor.

Müdahalenin ardından birkaç gün Türkiye ile savaşa girip girmemeyi tartışan darbeciler savaşı göze alamayınca iktidarı da terk etmek mecburiyetinde kaldılar.

HESAPLAŞMA

Cuntanın devrilmesiyle Fransa'dan Cumhurbaşkanı Valery Gisdard D'estaing'in özel jetiyle Atina'ya dönen Konstantin Karamanlis'in yaptığı ilk iş darbe anayasasını ilga etmek ve 1952 anayasasını tekrar yürürlüğe koymak oldu. Seçimlerin ardından yeni darbe teşebbüslerinden endişe eden Karamanlis, Ocak 1975'te 24 askerin yargılanması için Meclis'ten karar çıkarttı. Bu kararın hemen ardından şubatta Ioannidis'e sadık askerlerin yeni bir darbe teşebbüsü içinde oldukları ortaya çıktı. Bizde Talat Aydemir ve Fethi Gürcan'ın 22 Şubat 1962 ve 20 Mayıs 1963 darbe teşebbüslerini andıran bu olaydan sonra soruşturmalar genişletildi.

Temmuzda şubat ayında darbeye teşebbüs eden askerler, ağustosta tutuklulara işkence eden subaylar ve ekimde Politeknik Üniversitesi'ndeki katliamı yapanlar için davalar açıldı. 24 askerden 18'i mahkûm olurken, 3 kişi idam cezası aldı. Davaların en ilginç yönü Ioannidis'in art arda açılan bütün mahkemelerde hüküm giymesiydi. Bu cezalar hemen müebbet hapse çevrildi.

"Görünmeyen diktatör" unvanlı Ioannidis, 35 yılını geçirdiği hapishanede hiçbir zaman nedamet getirmedi. 67 darbesinde görev alan, Yunanistan'da 73, Kıbrıs'ta 74 darbesinin mimarı olarak bilinen Ioannidis öldüğünde gazeteler "iki darbenin mimarı, bir darbenin destekçisi ve Kıbrıs'ı bölen diktatör" yorumları yaptılar.

1967 darbesinin önde gelen 3 komutanı Albay George Papadopulos 1999'da hâlâ tutuklu iken kanserden öldü. Nikolaos Makarezos sağlık sebepleri ile 1990'da ev hapsine alındı, geçen yıl vefat etti. Stylianos Pattakos yine sağlık sebeplerinden 1990'da serbest bırakıldı ancak hâlâ yaşıyor. Ioannidis hapiste kaldığı 35 yıl boyunca vatanperver oldukları için darbe yaptıklarını savundu. Yaptıklarına darbe denmesine kızıyor ve yaşananın bir devrim olduğunda ısrar ediyordu.

Peki bizde ne oldu? Yunan "27 Mayıs'ının" tersine bizdeki cunta "bebek davası", "köpek davası" gibi gülünç bir süreçten sonra Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu'yu astı. 1961'de yeni anayasa kabul edildi. Milli Birlik Komitesi üyeleri yani cuntacılar yeni anayasa gereği kurulan Cumhuriyet Senatosu'nun kayd-ı hayat şartıyla "tabii üye" oldular.

Darbenin lideri Cemal Gürsel, cumhurbaşkanı oldu. Yassıada mahkemelerinin ölüme mahkûm ettiği 15 kişinin durumu için kritik görüşmeler yapılırken "Ölüm cezası çıkmazsa orduda hoşnutsuzluk olabilir." diyen dönemin Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay, Gürsel'in ardından yeni cumhurbaşkanı seçildi.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT