1. YAZARLAR

  2. Yasemin Çongar

  3. Yeter artık!
Yasemin Çongar

Yasemin Çongar

Yazarın Tüm Yazıları >

Yeter artık!

05 Şubat 2010 Cuma 15:18A+A-

“Orada kendisine hak ettiği cevap verilmiştir.”

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 22 Aralık 2002’de başbakanken, dönemin Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Emekli Orgeneral Tuncer Kılınç’ın nezaketsizliğini sineye çekmeyip layıkıyla yanıtladığını bu cümleyle anlatmış.

Gül, o gün Kılınç’a ne söyledi, bunu bilmiyoruz.

Ama Yıldıray Oğur’un dünkü yazısı, Kılınç’ın Gül’e ne söylediğini hatırlatıyordu:

“Ben senin yerinde olsam, karının örtüsünü çıkarırım.”


Yıldıray’ın, Mustafa Balbay’ın günlüklerinden aktardığı diyalog, Gül’ün “Kendi kararıdır” sözüyle devam ediyor ve Kılınç’ın tıynetini teşhir eden “İnsan karısına hâkim olamaz mı” tepkisiyle sonlanıyordu.

Yıldıray, bu diyalogu yazarken, Abdullah Gül’ü de, “Kılınç’ın hak ettiği cevabı vermediği için” eleştirmişti.

Cumhurbaşkanı, işte bu eleştiri üzerine, Başdanışmanı Ahmet Sever aracılığıyla bir açıklama yaparak, hem yedi küsur yıl önceki bu diyalogu doğrulamış, hem de eşine ve kendisine yapılan saygısızlığın altında kalmadığını kamuoyuna aktarmış oldu.

Gül’ün açıklamasını bugün sürmanşete koyduk zira bu açıklamayı bir “onur cümlesi” sayıyoruz.

Bu ülkede yıllardır devam eden, son dönemde de, Cumhurbaşkanı’nın ve Başbakan’ın eşleri dahil başörtülü kadınlara saygısızlığın ordunun en üst kademesince sürdürülmesi şeklini almış bir onursuzluk ve utanç tablosu var.

Milletçe, sessizce sineye çektiğimiz bir tablo bu...

Emine Erdoğan’a “Hasta ziyaretine gelmesin” mesajı yollatan Gülhane Askerî Tıp Akademisi erkânı da bu utanç tablosunun parçası...

Abdullah Gül Çankaya’ya çıkınca, Hayrünnisa Gül’den nasıl kaçacakları konusunda, 14 Ekim 2007 tarihli özel bir protokol emri hazırlatan Genelkurmay Başkanlığı da...


Hayrünnisa Gül ve Emine Erdoğan’la biraraya gelmemek, türbanlı kadınlarla aynı kareye girip tokalaşmamak gibi gayrımedeni bir davranışı kendilerine ve muhataplarına reva gördükleri için sağda solda köşe kapmaca oynayan komutanlar da...

Ve tabii, komutanların bu gayrımedeni tavrını sineye çekip, devletin tepesini “damsız girilen” bir erkekler kulübü protokolüne mahkûm eden siyasetçilerimiz de.

Utanç tablosu, sadece Çankaya Köşkü’ndeki davetlerle, havaalanındaki karşılama törenleriyle, orduevleriyle sınırlı değil, tabii. Utanç tablosunun mağdurları da sadece eşleri önemli mevkilere gelmiş kadınlar değil.

Başörtüsü nedeniyle, yüksek öğrenim hakkı elinden alınan her genç kadın, en az Hayrünnisa Hanım ve Emine Hanım kadar mağdur...


Başbakan Erdoğan’ın, önceki gün, o vahim GATA olayını hatırlatarak “Eşimin gözyaşlarına mahkûm kaldık” diye isyan etmesi, bir yandan, başörtülü kadınlara yönelik bu korkunç ayrımcılığın artık canlara tak ettiğini yansıtıyordu.

Ama Başbakan, aynı cümlede, “yaşadıkları benzer olayları anlatsa, Türkiye’nin bunu kaldıramayacağını” da söylemekle, devlet protokolünü kadınsızlaştırmaya boyun eğdiren çekingenliği aşma noktasına hâlâ gelmediğini/gelmediğimizi ima etti.

Kıpkırmızı kesilmiş bir halde, Meclis kürsüsünden MHP’lilere “Eşimin GATA’ya alınmamasına destek verecek kadar da izansızsınız” diyen Erdoğan’ın haklı öfkesinde, bu boyun eğiş, bu çekingenlik nedeniyle kendi kendisine kızıyor olmasının da payı vardı bence.


Cumhurbaşkanı Gül’ün Yıldıray Oğur’un yazısı üzerine yaptığı, “Tuncer Kılınç’a hak ettiği cevap verilmiştir” açıklamasını, biraz da bu yüzden önemli buldum.

Bu açıklamanın arka planında, “o kadar da değil” isyanını işittim zira; “o kadar da boyun eğmeyiz...”

Ve bu isyana hak verip umutlandım.

Ama sonra, 22 Aralık 2002’de Gül’den “hak ettiği cevabı alan” Kılınç’ın, bu cevaptan gerekli dersi çıkarmadığını hatırladım.

2003’te emekliye ayrılan Kılınç, 2007’de Gül’ün cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda “Siyaset yapmak isteyen bir kişinin eşi, türbanı çıkarmıyorsa o eşi boşamak gerekir” diyebilmişti çünkü.

Başörtülü bir kadını “ikinci sınıf” bir vatandaş olarak görmekte ısrar edenlerin hak ettikleri cevap, şahsi “had bildirme”lerle sınırlı kaldığında pek de işe yaramıyor anlaşılan.

“Artık yeter” demek gerekiyor...

Başörtülü kadınlara eşit vatandaş muamelesi yapma zamanının çoktan geldiğini askerî zevata anlatmak ve yasalara yansıtmak gerekiyor.

TARAF

YAZIYA YORUM KAT