1. YAZARLAR

  2. Mustafa Ünal

  3. Yeni dönem sancılı başladı
Mustafa Ünal

Mustafa Ünal

Yazarın Tüm Yazıları >

Yeni dönem sancılı başladı

24 Haziran 2011 Cuma 00:04A+A-

YSK dün kesin sonuçları ilan etti. Milletvekilleri salı günü yemin edecek. Daha Meclis açılmadan sıkıntı baş gösterdi. Önce Hatip Dicle krizi... YSK son dakikada 'adaylık şartları' oluşmadığı için Hatip Dicle'nin milletvekilliğini düşürdü.

Beklendiği üzere BDP hemen ayağa kalktı. Zaten başından beri kriz için fırsat kollayan parti görünümünde. Bir ara yemin konusunu gündeme getirdiler. Yemin etmeyeceklerini söyleyen BDP destekli bağımsız milletvekilleri oldu.

Kamuoyunda bir süre tartışıldı. Ardından geri adım attılar. 'Yemin edeceğiz ama yemine uymayacağız' noktasına geldiler. Nasıl olacaksa. Ama önemli değil maksat kriz olsun...

Hatip Dicle olayı BDP'ye beklediği fırsatı verdi. Bölgeden tehdit dolu açıklamalar yükseldi. Demokratik Toplum Kongresi, BDP'ye boykot, bölge halkına direniş çağrısı yaptı. BDP de çağrıya uydu. Dün toplanarak bağımsız milletvekillerinin Meclis'e gitmemesi yönünde karar aldı.

Ve krizi derinleştirdi.

Hatip Dicle olayının hukukî ve siyasî boyutu var... Hukuken adaylığının önünde engeller varsa yapılacak bir şey yok. YSK'nın süreci iyi yönetemediği de gerçek. Başarısız yönetim seçim öncesinden başladı.

Adaylık sürecinde yaşananları hatırlayın... Eksik evraktan BDP destekli bazı bağımsız isimlerin adaylıklarını iptal etmesi sonucu büyük kargaşa yaşandı. Kamuoyundan gelen tepkiler üzerine yeniden değerlendirme yaptı ve eksik evrakların tamamlanmasına imkân tanıdı. Oysa aynı sonucu suhuletle de alabilirdi.

Eğer Hatip Dicle'nin adaylık şartlarında problem varsa, bunu seçimden sonra değil, çok önce görebilmeliydi. Bu nasıl süreç yönetimi; adaylığa 'vize', milletvekilliğine 'ret'... Ne yazık ki YSK da tıpkı BDP gibi krizin bir tarafı... Süreci yönetemedi. Basiretli davranamadı. Yüzüne gözüne bulaştırdı.

Dicle'nin milletvekilliğinin iptali hukuken yerinde olabilir ancak siyaseten doğru değil. On binlerce Diyarbakırlının oyunu almış bir ismin milletvekilliğini düşürmek demokrasinin ruhuyla bağdaşmaz.

Bu tablo BDP'nin boykot kararını kesinlikle haklı kılmaz. BDP yangına körükle gitmeye hazır bir parti... Şimdi yangını körüklüyor. BDP sözcüleri 'Sorunu Meclis çözsün' diyor. Nasıl çözecek? Recep Tayyip Erdoğan gibi. Dün AK Partili Bekir Bozdağ da söyledi. İkisi arasında büyük fark var.

Burada asıl sorulması gereken soru: Geçen dönem anayasa değişikliği yapılırken BDP neredeydi? Böyle bir problemi o gün niye öngöremediler? BDP milletvekilleri oylamalar sırasında Genel Kurul'dan dışarıya kaçtı.

Olay Hatip Dicle ile sınırlı değil. KCK'dan tutuklu milletvekillerinin durumu var.

Peki, şimdi ne olacak? Bugün söylendiği gibi 35 BDP milletvekili Meclis'e gelmezse... Ne olacağı sorusunun net cevabı yok. Bu yeni bir durum çünkü, bugüne kadar benzeri yaşanmadı.

İş ara seçime kadar gider mi? Ara seçim şartları oluşmuyor. Boşalma ancak istifa veya ölümle mümkün. Ayrıca milletvekili istifası tek taraflı değil, Genel Kurul'dan geçmesi gerekli. Ara seçim de sorunu çözmez. BDP'nin aynı sayıda milletvekiliyle gelmesi mümkün değil. En az üçte birini kaybeder.

Bu tartışma siyaseti gölgelese de TBMM'nin meşruiyetini ortadan kaldırmaz. Ancak 35 eksikli Meclis'in siyasî ve demokratik açıdan şık bir görüntü oluşturmayacağı da açık.

Hatip Dicle ve BDP'nin boykot kararı tartışılırken dün bir başka gelişme daha yaşandı. Mahkeme, CHP'den milletvekili seçilen Ergenekon tutuklusu Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay'ın tahliyelerini reddetti. Aslında bu da öncesinde öngörülen bir sonuçtu. Sabih Kanadoğlu, CHP yönetimini adaylık sürecinde uyardı.

Şu sözler Kanadoğlu'nun: 'Mahkeme 'tutukluluk nedenleri ortadan kalkmıştır' demediği müddetçe Ergenekon tutuklularının herhangi biri milletvekili seçilse dahi tahliye edilmeyebilir.' CHP tepkili. Evet, siyaseten hoş değil. Ancak Kanadoğlu'nun dediği gibi hukukta yeri varsa mahkeme ne yapsın...

Türkiye yeni döneme sancılı başladı. Ancak krizden beslenen BDP gibi partilere rağmen siyaset bu krizleri aşacak dinamizme sahip. Bütün bu krizler 'yeni anayasa'ya olan ihtiyacı göstermiyor mu?

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT