1. HABERLER

  2. BASIN AÇIKLAMASI

  3. Yargının Hizb-ut Tahrir’e Dönük Haksız Kararları Kınandı
Yargının Hizb-ut Tahrir’e Dönük Haksız Kararları Kınandı

Yargının Hizb-ut Tahrir’e Dönük Haksız Kararları Kınandı

Mazlumder Genel Merkezi’nde genelde 28 Şubat mağduru Müslümanlara ve özelde Hizb-ut Tahrir üyelerine verilen 500 yıla yakın cezanın Yargıtay’ca onanması üzerine bir basın toplantısı düzenlendi.

29 Aralık 2017 Cuma 15:34A+A-

Basın toplantısının açış konuşmasını Mazlumder Genel Sekreteri Avukat Kaya Kartal yaptı. Toplantıya Hizb-ut Tahrir Türkiye MB Başkanı Mahmut Kar, Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya ve Mustazaflar Cemiyeti İstanbul Şubesi Başkanı Mehmet Eşin katıldı.

Kaya Kartal’ın Hizb-ut Tahrir’in mücadele metodu ve muhatap kaldığı yargısal süreç hakkında kısa bilgilendirmesinin ardından sözü Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Mahmut Kar aldı.

Hizb-ut Tahrir’in çalışma metodu, Türkiye’deki tarihsel süreci hakkında detaylı malumat veren Mahmut Kar, Yargıtay’ın 78 kişi hakkında verdiği 450 yıllık cezanın onanmasının ardından 25 kişi hakkında da onanmış olması muhtemel cezaların bulunduğunu, böylece toplamda 100’ün üzerinde kişi hakkında 700 yıla yakın bir cezanın onanmış olacağını söyledi. Yeniden yargılanmanın yapılması suretiyle yapılan haksızlıkların da rahatlıkla görüleceğini söyledi.

Mahmut Kar, Emniyetçe verilen bilgi notları da dâhil olmak üzere mahkemelere sunulan tüm bilgi ve belgelerin de gösterdiği gibi Hizb-ut Tahrir’in şiddete bulaşmadığına ve mahkemelerin de bu yönde verilmiş kararlarının olmasına rağmen Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin içtihat kararlarıyla Hizb-ut Tahrir üyelerinin mahkûm edildiğini ifade etti.

Mahmut Kar’ın ardından sözü alan Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya da Müslümanların muhatap kaldığı yargısal süreçlere değindi ve “FETÖ” yargısı gibi bir bahanenin artık tutarlılığını yitirdiğini söyledi. “İster “Kemalist yargı” denilsin isterse de “FETÖ” yargısı denilsin, ne şekilde ifade edilirse edilsin dünden bugüne Müslüman kardeşlerimizin çeşitli yargısal zulümlere maruz kaldığının görüldüğünü ifade eden Kaya, mağduriyetlerin sürekli devam ettiğini, 28 Şubat sürecinde yaşanan mağduriyetlerin sona ermesini beklerken -Hizb-ut Tahrir örneğinde olduğu gibi- yeni mağduriyetlerin yaşandığını dile getirdi.

İktidar sahiplerinin mağduriyetlerin giderilmesi noktasında bir inancının olmadığını söyleyen Kaya, aslolanın İslamî camianın olayları örtbas etme tavrından vazgeçip vicdanla, hak, hukuk ve adalet anlayışıyla bu olayları gündemleştirmesi ve bu dünyada da ahirette de hesap vereceklerini kendilerine hatırlatmaları gerektiğini söyledi.

Mehmet Eşin ise konuşmasında; “Bugün Hizb-ut Tahrir’i konuşuyoruz, dün Hizbullah’ı konuştuk, ondan önce İslamî Hareket’i konuştuk, seneler önce İstiklal Mahkemeleri’nin kararlarını konuştuk tartıştık. Ardından askeri mahkemeler DGM’ler, Ağır Ceza Mahkemeleri, Özel Yetkili Mahkemeler… Sağcısı geldi, solcusu geldi fakat hiçbiri bağımsız olmadı-olamadı” diyerek başladığı konuşmasını bu haksız soruşturmaları yapan polislerin, yargılamayı yapan hâkimlerin şuan tutuklandığını ve bu kararın verildiği mahkemelerin kapatıldığını zira haksız kararlar verdiğinin anlaşıldığını, fakat kapatılan mahkemelerce verilen bu haksız kararların devlet hafızası silinmediği için infaz edildiğini, onandığını dolayısıyla en azında adaletle hüküm verilebilmesi için önceden gelen devlet hafızasının silinerek yeniden yargılanmaların yolunun açılması gerektiğini ifade ederek konuşmasını sonlandırdı.

Basın mensuplarının konuşmacılara sorularını yöneltmelerinin ardından basın açıklaması sona erdi.

*

Hizb-ut Tahrir üyelerinin maruz kaldığı yargı zulmüyle ilgili Mazlum-Der bir de yazılı basın açıklaması yaptı.

Ne hizb-ut Tahrir’in ne de kendilerine bu cezaların öngörüldüğü kişilerin Türkiye’de herhangi bir silahlı eyleme girişmedikleri ve dolayısıyla kendilerine reva görülen bu muamelenin açık bir yargı zulmü olduğu belirtilen açıklamada, derhal bu yanlıştan dönülmesi çağrısında bulunuldu.

Mazlum-Der’in konuyla ilgili yaptığı açıklamanın tam metni şöyle:

YARGI ZULMÜ DEVAM EDİYOR!

Yargıtay 9. Ceza Dairesindeki oluşumun dağıtılması sonrasında siyasi dosyalara bakmakla görevlendirilen Yargıtay 16. Ceza Dairesi son 3-4 ayda başta Hizb-ut Tahrir dosyaları olmak üzere (78 kişiye toplamda 450 yıl ceza) birçok siyasi dosyada cezaların ONANMASI yönünde kararlar verdi. Özel Yetkili Mahkemelerin kapatılması ve yaşanan darbe teşebbüsü sonrası oluşan yoğunluk nedeniyle uzun süredir Yargıtay'da bekleyen kumpas niteliğindeki dosyalar, ne hikmetse, hızlı bir şekilde ONANMAYA ve ceza alan insanlar hapsedilmeye başlandı.

28 Şubat Brifingli Yargı Kararlarının İptal edilmesini beklerken gelen bu kararlar Müslüman Siyasi Mahpuslar yönünden yargı uygulamalarında değişen bir şey olmadığını göstermiştir.

Yargının son 30 yılı incelendiğinde, Terörle ilişkilendirilmesi düşünülemeyecek çok sayıda kişi ve kurum gerek 28 Şubat sürecinin brifingli yargı kararları, gerekse bugün FETÖ üyeliği iddiasıyla tutuklu bulunan emniyet personeli, savcılar ve hakimlerce hazırlanıp cezalar yağdırılan dosyalar dolayısıyla yıllarca cezaevlerinde tutuldu, yıllardır cezaevlerinde tutuluyorlar…

Hizb-ut Tahrir özelinde yargının durumuna baktığımızda bugüne kadar hiçbir şiddet eylemine bulaşmamış, 60 yılı aşkın bir süredir aynı düşünceyi aynı yöntemlerle savunan ve siyasi bir mücadele yürüten bir parti ile karşı karşıya olduğumuzu görebiliriz. Bu partinin çalışma metodu ve fikirleri değişmemiş olmasına rağmen son 30 yıl içerisinde  bir dönem “yasadışı örgüt”, daha sonra “silahsız terör örgütü” ve nihai mahkeme kararlarında ise “silahlı terör örgütü” olarak anıldığını görebiliyoruz. Bu durum ortada ne kadar keyfi ve sübjektif bir süreçle karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir.

28 Şubat soğuğunda ve paralel yargı kumpas süreçlerinde bir şekilde düşman ceza hukuku çerçevesinde yargının bu zulmü belli bir mantıkla açıklanabilirdi. Ancak geldiğimiz noktada yaşadığımız sorun; bütün değişim ve dönüşümlere, 28 Şubatçıların müebbet hapis cezasıyla yargılanıyor olmalarına, paralel yargıyı inşa edenlerin tutuklu ya da firari olmalarına rağmen bu süreçlerde verilen kararlara halen itibar edilmesidir. Bugün çok sayıda insan kendisine operasyon yapan, ceza isteyen ve ceza veren polis, savcı ve hakimlerle aynı cezaevlerinde yatmaktadırlar.

MAZLUMDER olarak yaşanan çelişkiyi basının, siyasilerin ve toplumun dikkatine çeker, herkes için adil bir yargılama talebimizi tekrar ederiz.

Kaya Kartal

MAZLUMDER Genel Sekreteri

 

HABERE YORUM KAT