1. YAZARLAR

  2. Akif Emre

  3. Yarasalar ve mikroplar
Akif Emre

Akif Emre

Yazarın Tüm Yazıları >

Yarasalar ve mikroplar

21 Haziran 2011 Salı 16:08A+A-

Suriye devlet başkanı ülkesindeki isyanın başlangıcından bu yana halka yaptığı nadir konuşmalardan birini dün yaptı. Dış baskının gittikçe ağırlığını hissettirdiği, başta Türkiye tarafından olmak üzere çemberin iyice daraltıldığı bir ortamda daha fazla kan dökülmesini engelleyecek bir adım atacağı beklentisini taşıyan dinleyenleri pek tatmin etmedi. Muhalefetin öfkesini dindireceğini de sanmıyorum.

Esad konuşmasında seçimlere gideceğini, reformlar için komisyonlar kurulacağını, genel affı daha da genişleteceğini söyleyerek "değişim talepleri"ni yine komisyona havale etti. Esad Baasçı derin devlet, muhalefet ve uluslararası baskı unsurları arasında sıkışık bir görüntü veriyor. Bir yandan talepleri dikkate alır gibi yaparken diğer taraftan gücüne ve statükoya halel getirmek istemeyen bir dil. Mesela, Baas Partisinin devleti yönetme yükümlülüğü değişmedikten sonra birkaç yıl içinde çok partili bir sistemle seçime gidilmesinin anlamı olabilir mi?

Nitekim daha konuşma biter bitmez, AB dışişleri bakanları Suriye'ye uygulanacak ambargonun genişletilmesi yönünde karar aldı. Konuşma metninin içeriğine genel olarak bakıldığında Türkiye'nin üzerinde durduğu konularda fazla bir gelişme görülmüyor.

Suriye Baas yönetiminin hissettiği dış baskıyı nerdeyse aynı oranda Türkiye de hissediyor. Hatta Türkiye kendi üzerindeki baskıdan kurtulmak için Suriye'ye baskı yapıyor bile denilebilir. Bölgedeki iddiası açısından, kilit rol oynayan Suriye olayları karşısında Türkiye siyaseten ve ahlaken doğru olandan birini tercihe zorlayan bir sürece itiliyor. Bakalım siyaseten doğru, ahlaken yanlış formülünü Ankara aşabilecek mi?

Esad'ın konuşması sırasında küçük bir ayrıntı dikkatimi çekti. Muhalif göstericileri mikroba benzettiği, bilim adamları mikropları nasıl yok ediyorsa (bilimsel yöntemlerle) kendilerinin de muhalifleri öyle yok etmeleri gerektiği yönündeki ifadesi... Esad'ın bir doktor olarak mikrop metaforunu kullanması mesleği ile ilişkilendirilebilir belki. Ama bence mikrop metaforunun kullanımı başka örneklerle karşılaştırıldığında bilinçaltını ele veren bir azınlık refleksi olarak okunmalı diye düşünüyorum.

Nitekim Esad, siyaset literatüründe bu metaforu kullanmakta hiç de yalnız değildir. Karşılaştırma yapmak gerekirse bir zamanlar bu ülkede başbakanlık yapmış zat da kahir çoğunluk için yarasalar benzetmesi yapmaktan kaçınmamıştı... Yarasa ve mikrop metaforları arasındaki benzeşim rejimlerin karakteri farklı da olsa elitist kibir açısından birbiriyle çok benzeşiyor. Mikroplara karşı bilimsel çözümden dem vuran Esad'ın modernliği ile yarasalar metaforuna sığınan eski başbakanın aydınlanmacı çağrışımını birleştiren ortak nokta seçkinci azınlık psikolojisi...

Muhtemelen bunca kan dökülmesine rağmen ülkenin tüm ekonomik, askeri, siyasi gücünü tekeline alan Baasçı azınlığın bilimsellik, çağdaşlık, modernlik iktidar tutkusunu meşrulaştıran bir söylem oluyor. Nitekim ülkeyi karanlığa götürmek isteyenlere yapılan gönderme de aynı içeriğe sahip. İrtica ile mücadele adına darbecilere destek çıkan, hem de sağcı ve muhafazakar bir siyasetçinin yarasa benzetmesi de aydınlık, çağdaşlık gibi bir yığın retorikten ibaret. Ancak bu retorik Baasçı gelenekle Türk tipi laikçiliğin meşruiyet söylemlerinin kodlarını ele verir. Görüntüde biri askeri diktatörlük diğeri demokrasi olsa da ve iktidarların şeklen değiştiği bir yönetimi temsil etseler de bu retorikler iktidar erkinin bilinçaltını ele veriyor. Aynı zamanda sosyolojik konumlarının siyasetle kurduğu büyük çelişkiyi kapatma çabasını resmediyor.

Aslında bir zamanlar iktidar partisinin başına geçen siyasetçinin yarasalar sözüyle aksettirdiğini zaman zaman vatandaş-yurttaş ayrımı üzerinden yürütenler olsa da daha ilkel dille ifade edildiği de oldu. Kaçıncısı ve isminin ne olduğunu bile artık karıştırmaya başladığımız darbe planlarına dair davalardan birinde sanık olan generallerden biri de keneler tabirini kullanmıştı... Kene benzetmesinin çağrıştırdığı aşağılayıcı, tahkir edici anlam muktedirlere özgü ama hırçınlaşmış bir kibrin eseriydi. Oysa Esad hala bilimsel çözümlemelere başvuracak kadar sakin hissediyor kendini! Henüz kaybetmedim diyor belki de. Kene metaforuna başvuranların kaybetmişlik duygusu Esad'dan daha derinmiş...

Esad'ın bir siyasetçi olarak muhalefeti kanla bastırmasına yönelik bulduğu bilimsel yöntemle yarasalara karşı kanlı darbe planlarının arkasındaki zihinsel yapı arasında fark var mı?

YENİ ŞAFAK

YAZIYA YORUM KAT