1. YAZARLAR

  2. Mehmet Altan

  3. ‘Yaltaklanan, kuyruk sallayan kaniş’
Mehmet Altan

Mehmet Altan

Yazarın Tüm Yazıları >

‘Yaltaklanan, kuyruk sallayan kaniş’

16 Temmuz 2009 Perşembe 14:53A+A-

‘Çanağına yağ konulunca ve etli kemik vaadini duyunca yaltaklanan, kuyruk sallayan kaniş... Uyanık geçinen şapşal... Salak...

Tescilli hain... Zavallı...

T.C. devletine, milletimizin birliğine kalleşçe ihanet hançeri sokan...’

Bu ‘ifadeleri’ Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 20’ye karşı 23 oyla ‘hakaret’ saymamış...

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu üyesi 23 kişi için bu ifadeler ‘düşünce açıklaması’ imiş...

Konuyu dün tüm detaylarıyla Eser Karakaş kendi sütununda anlatıyordu...

* * *

Meseleyi ‘yargı’daki Ergenekonculara’ getireceğim, ama önce bir sorum var:

Acaba aynı hakaret sözcükleri bunu ‘düşünce’ sayan üyeler için ya da örneğin Genelkurmay Başkanı için kullanılsa, gene karar ‘aynı’ mı olurdu?

Şüphesiz ki, olmazdı...

Demek ki, yargı sistemi ‘hukuksal bir objektiviteye’ göre değil, ‘kişisel yaklaşımlara’ göre karar veriyor...

Bu durumda, ‘hukuktan yana’ dört dörtlük yargı sisteminden söz etmek pek mümkün değil.

O halde ‘yargıdaki Ergenekoncular kim’ diye sormak da hiç yersiz değil...

* * *

Üstelik...

Bir ay öncesine göre düştüğü halde halen çok ürkütücü bir seviyede seyreden ‘işsizlik rakamlarının’ açıklanmasına rağmen, siyasal gündemin ilk sırasında hákim ve savcıların yaz dönemi kararnamesinin görüşüldüğü ‘Hákimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’ toplantısı vardı...

Hákimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Haziran ayında açıklaması gereken kararnameyi bir türlü açıklayamıyordu...

Ve krizin Ergenekon savcıları nedeniyle patlak verdiği epeyce önceden ayyuka çıkmıştı...

Gazeteler, Ergenekon Savcıları’nın ayağını kaydırarak, ‘Ergenekoncu bir zihniyetin’ militan unsurlarını onların yerine ikame etmek isteyenleri ad ad sıralıyordu...

Bunun için ısrarlı olanların geçmiş kariyerlerinde ise, hukuk açısından çok fazla kara delik bulunmaktaydı...

Zaten başka türlü olsa, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bugüne kadar Türk Yargı sisteminin karar verdiği 1700 dosyadan 1500’ünde Türkiye’yi mahkûm eder miydi?

* * *

Cumhuriyet kurulurken, ‘meslek’ sahiplerini devlete aldıklarını düşünmek çok yanlış olur...

Daha ziyade ‘devlet görevlilerine’ bir takım ‘meslek’ etiketleri iliştirmişler...

Zor zamanlarda ‘meslek’ etiketli kişilerin, mesleklerine ihanet ederek ‘görevli’ kimliklerine rücu etmeleri, bizim kuruluş hatalarımızdaki reflekslerden...

Yoksa eğitimden hukuka, evrensel kriterler açısından yapılan her sınavda fena halde çuvallamanın bir başka izahı olabilir mi?

* * *

Dünyanın hiçbir yanında bizimki gibi bir ‘askeri yargı’ yok...

Zaten pek çok ülkede ‘askeri mahkeme’ yok...

Olanlar da sadece ‘askeri disiplin’ suçuna bakıyor...

Biz de ise maşallah askeri Yargıtay’dan Askeri Danıştay’a kadar, emir-komuta zincirine göre işleyen ve hukukun özüne aykırı bir sistem var...

Gerçek bir hukukçu, dünyada eşi menendi olmayan bu sisteme, ‘bizdeki askeri yargıya’ karşı çıkmaz mı?

Bizim darbe anayasasının ‘demokratik, laik ve sosyal bir hukuk’ devleti tanımıyla, askeri yargının bağdaşamayacağına mı vurgu yapar, doğrudan bu temel tanımla çelişen ‘askeri yargı’ maddesine mi sahip çıkar?

* * *

Bir ülke için asıl felaket hukukun kaybolmasıdır...

Maalesef öyle bir süreçten geçiyoruz...

İttihat ve Terakki’nin hoşuna gitmeyen her gelişmeyi kaba kuvvetle önleyen anlayışı bu ülkeyi mahvetti, hukuku da bitirdi... Ergenekon da bu anlayışın doğal bir devamı zaten...

Evrensel standartlarda ‘hukuktan’ yana bir hukuk sistemi kuruluncaya kadar da, toplumsal zemin, ortak güvence olan adalet duygusunu yok ederek tehlikeli ve vahim bir şekilde kaymaya maalesef devam edecek...

* * *

Düşünün ki, Türk Ceza Kanunu’nun 312. maddesine göre tutuklanan sanığın, bir üyenin değişmesiyle ‘delil yetersizliğinden’ serbest kaldığı...

‘Yaltaklanan, kuyruk sallayan kaniş’ ibaresinin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda 20’ye karşı 23 oyla ‘düşünce’ olarak kabul edildiği bir anlayıştan söz etmekteyiz...

STAR

YAZIYA YORUM KAT