Yabancılaşmaya karşı yalınkılıç bir mütefekkir: Mehmet D. Doğan
Cumhuriyet’in kuruluşunun üzerinden 100 sene geçti. Bir asırlık devlet bir asrı aşan problemlerini hala aşabilmiş değil. Aşabilmek bir yana bazı sorunların katmerlenerek büyüdüğünü söylemekte ne yazık ki mümkün. Türkiye’nin kurucu ideolojisi olan Kemalizm ve onun siyasi partisi olan CHP uzun yıllardır iktidarda olamasa dahi altı oku ile devletin üzerindeki sahiplik mührünü koruyor.
Devlet ile toplum ilişkilerini kendi düşünce pratiği etrafında inşa eden Kemalizm’in ortaya çıkış mantığı ve icraatları üzerine akıl yürütmek Türkiye’nin problemleri anlamanın da ilk evresini oluşturuyor. Ancak bu konu üzerinde düşünmek devletin oluşturduğu atmosfer sebebiyle gerçek anlamda mümkün değil. Türkiye’de birçok mesele her bir zerresine kadar gereksiz denebilecek bir detaycılıkla tartışılırken Kemalizm’i konuşmak ise hala oldukça zor. Kemalizm’i Kemalistlerin izin verdiği kadar tartışabiliyoruz…
100 yıllık bir devletin sorunlarının olmaması düşünülemez. Her organizma doğma ve gelişme evrelerinde problemler yaşamaya başlayacaktır. Esas problem var olan sorunların üzerine düşünmeyi imkânsız hale getirecek bir baskı atmosferinin inşa edilmiş olmasıdır. Türkiye’yi kuran aklın pozitivist teamülleri kabul etmiş olması Türkiye’nin bugün yaşadığı açmazların birçoğunun temelini teşkil etmektedir. O halde kendisini içinde yaşadığı toplumun meseleleriyle alakalı olarak gören herkesin öncelikle Kemalizm’i rahatlıkla eleştiriye tabi tutabilecek bir Türkiye gerçekliğini talep etmesi gerekiyor. Aksi halde kanserli hücrelerin vücuda yayılarak organizmayı ele geçirmesi kaçınılmazdır.
Herkesin çekindiği, linç edilme kaygısıyla geri durduğu bir tartışmayı yürütmek şüphesiz ki yürek isteyen bir iştir. Yürekli insanlar deniz feneri misali karanlıkta bir alamet-i farika olarak oradan oraya sürüklenen insanlara yol gösterirler. Geçtiğimiz günlerde ahirete yolcu ettiğimiz D. Mehmet Doğan, Batılılaşma İhaneti isimli eseriyle herkesin susturulmaya çalıştığı bir meselede konuşmayı tercih etti. O kadar sarih ve beliğ bir şekilde konuştu ki on binlerce baskı yapan bu eser sorduğu sorulara muarızları tarafından hala cevap verilemeyen bir hüviyete sahiptir.
Yabancılaşma ihanetinin zemini olarak Batılılaşma
Mehmet Doğan, Batılılaşmayı Cumhuriyet ile birlikte başlayan bir olgu olarak ele almayıp Tanzimat Fermanı’yla başlatmış ve daha kapsamlı bir çerçeveye oturtmuştur. Türkiye’de Batılılaşma sömürgecilik faaliyetlerinin uzantısı olarak iş görmüştür. Emperyalist devletler sömürgeciliği işgal ile sınırlandırmadan “kendi haline terk ettikleri” ülkelerde yabancılaştırılmış batı yanlısı bir yönetici sınıfı bırakacaklardır.
Bu bağlamda Batıcılık Türkiye’de ve İslam coğrafyasında yönetici elitlerin temel ideolojisi olarak tebarüz eder. Bunların kendilerini Arap, Türk, Kürt milliyetçisi olarak tanımlamaları Batıcı oldukları gerçeğine engel değil hatta milliyetçi, ulusçu hareketlerin mahiyetine dair de oldukça önemli bir noktaya işaret etmektedir. Batıcılık bir düşünme biçimi olarak Batı dışı dünyaya zorla giydirilen bir deli gömleğidir. Bu gömleği giymek istemeyenler ya zindan ya ölüm tercihleri arasında kalmaktadır. Garplılaşma, medenileşme, çağdaşlaşma ne denirse denilsin Batıcılık yukarıdan inme, dayatmacı uygulamalarıyla bir kimlik sorununa sebep olmaktadır. Bu sebeple Batılılaşmanın zemin oluşturduğu en büyük problem bulanık, huzursuz, tekinsiz özetle yabancılaşmış kimliklerin ortaya çıkmasıdır.
Rahmetli Mehmet Doğan bu sebeple kitabının adını Türkiye toplumuna yapılan bir ihanetin portresini çıkarmak adına Batılılaşma İhaneti şeklinde tercih etmiştir. Batılılaşmak için ortaya konulan onca çaba, harcanan paralar, yıllar yılı dayatmayla kabullenilmesi beklenilen zorbalıklar büyük bir ihanetten başka bir şey değildir.
İlk baskısı Türkiye gerçekliğinde oldukça erken sayılabilecek olan 1975 tarihinde yapılan Batılılaşma İhaneti’nin bugün çok daha önemli bir yerde durduğunu söylemek mümkün. Zira bugün artık bahsedilen kimlik problemleri son yıllarda içinden çıkılamaz bir hal aldı. Türkiye toplumun geniş kesimlerini oluşturan muhafazakâr, dindar ve İslamcı kesimleri saran korku hali Türkiye Batılılaşmasının ideolojik pratiği olarak Kemalizm’e kaybedilen nesiller gerçeğinden güç alıyor. Batılılaşma İhaneti ise Türkiyeli Müslümanlara kendilerini var eden geçmişi, geleneği hatırlatarak karanlıkta deniz feneri misali yol gösterici olmayı sürdürüyor.
Mehmet Doğan’ın eserine haberleşme ağları ve bu ağı elinde bulunduran kültür-iktisat çevrelerini inceleyerek başlaması Doğan’ın TRT ve basın-yayın okulu geçmişiyle yakından ilgili muhakkak. Batılılaşma ve Kemalizm’e dair yapılan incelemelerin çoğunlukla siyasal, tarihi bağlam içerisinde ele alınıldığı düşünüldüğünde Doğan’ın çizdiği çerçevenin özgünlüğü de daha iyi anlaşılacaktır. Haberleşme araçları üzerindeki bürokratik vesayetin varlığına dikkat çeken Doğan, yıllardır süregelen kültürel iktidar tartışmalarına da büyük katkı sunarken hep görmezden gelinen bir zemine dikkat çekiyor. Harf devrimi ile yaşatılan büyük yıkımdan önce komünikasyonda var olan tekelleşme sorunun çok daha köklü olduğunu gösteriyor.
Cami, tekke, zaviye gibi geleneksel haberleşme kurumlarının Cumhuriyet ile birlikte hedefe konulmasıyla toplumun bir arada bulunmasına anlam kazandıracak zeminler de ortadan kaldırılmıştır. Bir şekilde herkes radyo başında “ajanslardan” gelecek haberlere kulak kesilmiş ve haber almanın mantığı ve mahiyeti tümüyle değiştirilmiştir. Devlet dışında uzun yıllar boyunca kimsenin bu tekeli kıramadığı da düşünüldüğünde devletin şehirden taşraya kadar ulaştığı egemenlik alanı ve gücü daha evvel hiçbir zaman olmadığı boyutlara ulaşmıştır. Batılılaşma cereyanı bu bağlamda devletin kurucu ideolojisi olan Kemalizm’in bütün bir toplumu tepeden tırnağa yeni baştan düzenlemek için kullandığı harekete geçirici güçken araçlar da bu bağlamda oldukça önemlidir.
Kemalizm’in toplumla diyalog kurma biçimlerinden birisi de şiirlerdir. “Şiirlerin Cumhuriyeti” başlığı altında sonradan farklı araştırmacıların da alıntılayacağı şiirler Mehmet Doğan tarafından tarih raflarından çıkartılarak unutulması engellenmiştir. Cumhuriyet ile birlikte başlayan modernleşme hamlesi dönemin hâkim akımlarının da etkisiyle maddeci bir arka plana sahipti. Cumhuriyetin kurucu aklı kendi ideallerini “yeni bir din” gibi görmekten çekinmemiştir. Toplumun birlikteliği sağlayan şey artık İslam değil Kemalizm dini olmalıdır. Bu açıdan bakıldığında Kemalizm’in dini-mistik teamülleri ibadeti marşlar ve “milli bayramlar” olan bir ritüeller silsilesi içinde topluma dayatılmıştır. Mehmet Doğan, Yaşar Nabi’nin “Yeni din ezanları” şiirinden aktarıyor:
Motorların şarkısı olsun yeni bestemiz,
Yeni din ezanları minareler yerine
Bulutları püskürten bacalardan okunsun
Ceddimiz nasıl önce tapardıysa ateşe
Öyle Cumhuriyetle doldurduk kalbimizi [1]
Geçtiğimiz 30 Ağustos kutlamalarında Gaziantep’teki şehit Heniyye posterlerine CHP’li grubun saldırısı aradan geçen yıllara rağmen değişen hiçbir şeyin olmadığının delilidir. Zira Heniyye posteri indirilirken yerine Atatürk posteri asılmıştır. İslam ile ilişkili olan her şey düşmanlaştırılırken Kemalist sembol ve simgeler yüceltilir. Sol-Kemalistlerin sebep olduğu faciayı görmek için Gaziantep’teki saldırı bu yönüyle de önemli işaretler taşıyor. İsmail Heniyye’ye duyulan öfke Heniyye’nin dindar kişiliği ve temsil ettiği değerlerle yakından ilgiliyken Kemalistlerin aylardır kadın ve çocukları katleden işgal rejimine böylesi bir öfke duyduğunu kanıtlayacak bir delil ise yoktur!
Türkçenin katli ve dil devrimi
D. Mehmet Doğan denilince akla gelen ilk konulardan birisi şüphesiz dil meselesidir. Büyük Türkçe Sözlük [2] çalışmasıyla Türkçenin yaşadığı değişimi gözler önüne seren ve Türkçeyi var eden kökenlere yönelik abidevi bir eser ortaya koyan Doğan’ın yoğunlaştığı problemlerden birisi de dil devrimidir. Dil devrimini de Tanzimat’tan bu yana gelen değişimin bir devamı olarak[3] değerlendiren Doğan, Batılılaşma İhaneti’nde Türkçenin Arapça ve Farsça ile birlikteliğinden oluşan beynelmilel yapısının “özleştirme” faaliyetleriyle nasıl kıyıma tabi tutulduğunu detaylı bir şekilde inceler.
Aşağılık duygusuyla hareket eden Cumhuriyet aydınları Batıya karşı duydukları ezikliği tatmin etmek için Türkçenin gücünü ispat etmeye çalıştılar. Bu akıl dışı fikirlerden ilhamla oluşturulan “Güneş Dil Teorisi” Sümerlilerin dahi Türkçe konuştuğunun iddia edecek kadar ileri gitmişti. Şimdilerde mizah malzemesi olarak kullanılan bu teoriler Cumhuriyetin ilk yıllarda devlet politikasıydı. Devletin aydınları da her platformda bu tezleri savunuyor ve yeni ulus devletin İslami kökenlerinden sıyrılarak Batı ile birlikte yürümeye hazır olduğunu kanıtlamaya çalışıyorlardı. Doğan, Hz. Adem’in cennetten kovulmasına dair “arı Türkçe” ile yazılmış bir metni de kitabına ekleyerek belgeleriyle yaşanan vahameti gözler önüne serer. Yazının başlığı şu şekilde:
“Adam yalvacın uçmaktan kovulması”
Dil devrimi batıcılık ve batılılaşmanın en sert uygulandığı dünyada eşine benzerine az rastlanır bir süreçtir. Musîki ve dildeki batılılaşma çalışmaları birlikte yürütülmüş ve Atatürk “arı Türkçe” ile ilk demecini İsveç veliahdının önünde sarf etmiştir. Aynı zamanda Nurullah Ataç gibi dil devriminin ateşli savunucuları devrimden sonra Latincenin okullarda zorunlu ders olarak okutulması çağrısında bulunmuşlardır. Bu adımlar “arı Türkçe” ile hedeflenen şeyin Türkçeyi var eden İslami bağlarından arındırılmış Batılı değerlere uyum sağlamış yeni bir dil olduğunu göstermektedir.
Dil devrimi aslında Cumhuriyet aydının şahsiyet buhranını da özetleyecek örneklerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Dönemin gazetelerinden haberlerle yaşanan buhranı aktaran Doğan, öncelikle işin Atatürk’le başladığını ifade eder. Mustafa Kemal’in Kemal olan ikinci ismini Kamal olarak değiştirmesi bilindiği üzere Kemal’in Arapça olmasından duyulan rahatsızlığın sonucudur. Ancak iş bununla sınırlı değildir. Ulus Gazetesi’ndeki 1934 ve 1935 tarihli iki haberde de benzer örneklere rastlanır. Yozgat Mebusu Ali Avni, Atatürk’e gelerek kendisine öz Türkçe bir isim vermesini rica etmiş ve Atatürk
tarafından adı “Sungur” olarak değiştirilmiştir. Çeşme’de ise dördüncü sınıf öğrencileri haberde aktarıldığına göre kendi istekleriyle mahkemeye başvurarak Arapça olan isimlerinin öz Türkçeleriyle değiştirilmesini talep etmişlerdir. [4]
Batılılaşma İhaneti’ni neden yeniden okumalıyız?
11 Ağustos tarihinde aramızdan ayrılan D. Mehmet Doğan, Türkiyeli Müslümanlara misal olacak bir hayat yaşadı. Son yıllarda özellikle görünürlüğü artan şahsiyet buhranı örnekleri karşısında Mehmet Doğan, Kemalizm ve Batılılaşma söz konusu olduğunda hiçbir şekilde taviz vermedi. Her insan gibi onun da muhakkak ahirete götürdüğü eksikleri vardı ancak bugün o ölümüyle esas önemli olanın ne olduğunu hepimize hatırlatıyor:
Müslümanca yaşayıp Müslüman olarak can vermek!
Mehmet Doğan zalimlere meyletmedi ve birilerine yaranmak, hoş görünmek için lafı eğip bükenlerden olmadı. Doğru bildiğini söylemekten ve daha önemlisi yaşamaktan geri durmadı. Batılılaşma İhaneti kitabı onun durduğu yerin nişanesidir!
Muhafazakar-dindar camiada kimlik krizlerinin konuşulduğunu bir zaman diliminde Batılılaşma İhaneti yeniden okunup üzerine uzun müzakerelerin yapılması gereken bir eser olarak önümüzde duruyor. 200 yıllık kimlik bunalımını aşmamız için buralara nasıl geldiğimizin bir fotoğrafını çekmek zorundayız. Ne yazık ki bu konuda hala nitelikli eserlerin bolluğundan bahsetmek mümkün değil. Mehmet Doğan’ın mütevazı bir insan ve şahsiyetli bir Müslüman olarak kaleme aldığı eseri ve hayatıyla ortaya koyduğu şahitlik nitelik söz konusu olduğunda kendisine verilen payeyi hak ettiğini gösteriyor.
Allah ondan razı olsun, Allah hepimize Müslümanca yaşayıp yine o şekilde can vermeyi nasip etsin!
Umran Dergisi, Eylül 2024
[1] Batılılaşma İhaneti, D. Mehmet Doğan, Dergah Yayınları, İstanbul, 1976, s.32
[2] Doğan Büyük Türkçe Sözlük 2 ciltlik bir eser haline geldi. Sözlüğün söz varlığı 130 bine ulaşırken 8. baskısına kelimelerin Osmanlıca yazılışları da eklendi. Doğan Büyük Türkçe Sözlük’ün çocuklar için hazırlanmış “İlk Sözlük” adında özel bir baskısını da bu vesileyle hatırlatmak isteriz. Bu kitap çocukların kelimelerle sağlıklı irtibatlar kurması için resimlerle desteklenmiş oldukça kıymetli bir çalışmaydı. Uzun yıllardır baskısı bulunmayan eser yayıncılar tarafından tekrar fark edilmeyi bekliyor…
[3] Batılılaşma İhaneti, D. Mehmet Doğan, Dergah Yayınları, İstanbul, 1976, s.97
[4] Batılılaşma İhaneti, D. Mehmet Doğan, Dergah Yayınları, İstanbul, 1976, s.125
YAZIYA YORUM KAT
Allah razı olsun kardeşimizden, bu topraklarda uzun süredir yaşanan toplumsal huzursuzluğun temelindeki sorunlara değinen çok kıymetli bir yazı kaleme almış. Mehmet Doğan hocamızada Rabbim rahmetiyle muamele etsin, mekanı cennet olsun inşallah
Yanıtla (0) (0)