1. YAZARLAR

  2. KENAN ALPAY

  3. Vesvese ve Tahakküme Karşı İslamcı Siyaset
KENAN ALPAY

KENAN ALPAY

Yazarın Tüm Yazıları >

Vesvese ve Tahakküme Karşı İslamcı Siyaset

22 Temmuz 2013 Pazartesi 18:57A+A-

İslam coğrafyasının son üç yılda yaşadığı alt üst oluşların hepimize öğrettiği ve bundan sonra da daha fazlasıyla öğreteceği şeyler var. Her ne kadar büyük acılara kaynaklık etse de Suriye’deki katliam ve yıkımlardaki en büyük pay sahibi İran ve Hizbullah’ı daha iyi tanımak İslam toplumları için zaruretti.

Emperyalizmin ABD-AB ve İsrail’den ibaret olmadığını ve İran-Hizbullah gibi Rusya paralelinde Esed-Baas cuntasının bekası adına siyaset üretmenin de en az emperyalizm kadar çirkin bir günah olduğunu teorik yanı biraz zayıf büyük kitleler geç de olsa sahada öğrendi.

Bakın şimdilerde hemen herkes Mısır’daki askeri darbenin nasıl da ABD ve Rusya’yı, Suudi Arabistan ve İran’ı İslamcı siyaset karşısında ortak bir noktada birleştirdiğini izliyor. İlaveten Esed-Baas çetesiyle Siyonist İsrail çetesinin de bütün düşmanlık rollerine rağmen asli misyonları ve ortak noktasının da “Siyasal İslam’ın” çökertilmesi olduğunu gözlüyor.

Akıl Tutulması Değil Kalplerin Taşlaşması!

Türkiye’deki Kemalist-ulusalcı solla Cengiz Çandar-Murat Belge-Şahin Alpay gibi Ak Saçlı liberal-demokratların da Gezi ve Tahrir Ruhu’ndan hareketle askeri darbeler üzerinden İslam toplumlarının yeniden terbiye edilmesinin zaruretine dair söylemlerini de İslami talepler karşısında konumlanan bu ortak paydadan ayrı düşünmemek gerek.

Cumhuriyet kuruldu kurulalı işletilen ve kelimenin tam anlamıyla emperyalizme hizmette kusur etmemeyi kendine ilke edinen Kemalist siyasetin dogması “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh”tur.

Hem Türkiye’de hem de dünyadaki statükonun korunup kollanmasından başka hiçbir anlamı ihtiva etmeyen bu perspektifin terk edilmesine ilişkin arayış ve pratikler bu sebeple ciddi bir baskıyla muhatap oluyor. İnsani, ahlaki, İslami, hukuki olana hiç ama hiç önem vermeyen bu mantık hemen her şeyi ulusal menfaat adındaki kirli bir çarkta ezip çiğnemeyi marifet biliyor.

Bu kirli çarkın devamı adına rol alan ve her türlü pislik üreterek piyasada mide bulandırıcı faaliyetlerde bulunan Perinçek-Çölaşan gibi müseccel markalara değil de daha akıllı ve tutarlı, daha vicdanlı ve hakkaniyetli diye bilinen Cengiz Çandar’ın temsil ettiği çizginin Mısır aynasındaki pozisyonuna bir bakalım isterseniz.

Perinçek-Çölaşan yani Aydınlık-Sözcü diyorsak da siz bu çizginin farklı tonları olarak Cumhuriyet, Sol, BirGün, Yeni Çağ, Yeni Mesaj hatta operasyon sonrası Taraf’ı da statükoya ait bu çarkın birer dişlisi şeklinde okuyabilirsiniz. Hep birden nasıl da alkış tuttular Mısır’daki askeri darbeye. Nasıl da askeri darbeyi meşrulaştırmak adına Müslüman Kardeşler’e karşı yoğun bir psikolojik harekâta giriştiler el birliğiyle.

Şimdi bakın mezkûr psikolojik harekât dilini Taksim Gezi Parkı vesilesiyle yazılarının merkezine yerleştirip alenen yalana dayalı provokatif yorumlarda bulunanlardan birisi olarak Cengiz Çandar siyaset ve topluma nasıl bir yol haritası sunuyor: “Tayyip Erdoğan kendisini Muhammed Mursi ile Ak Parti ise Müslüman Kardeşler’le ‘özdeşleştirme’den kurtaramazlarsa ‘akıl tutulması’ndan da çıkış yolu bulamazlar.” (17 Temmuz, Radikal)

Tahakkümü Besleyen Entelektüel Vesvese

Çandar’ın akıl tutulması tarifi ve örneği ne kadar da veciz değil mi? Çıkış yolu besbelli ki Mursi ve Müslüman Kardeşler’den hızla ve olabildiğince uzaklaşmak, askeri darbeyi görmezden gelip ABD’nin tayin ve tespit ettiği ulusal menfaatlere göre konuşlanmak, Sisi ve Baradey’le işbirliğini hızla arttırmak gibi liberal-demokrat prensiplere sarılmaktan geçiyor.

Fazlasıyla münasebetsiz bir şakaya benziyor ama Çandar ısrar ediyor ve ekliyor: “… bizi Türkiye’de asıl ilgilendirmesi gereken, Ak Parti’nin kaderini Müslüman Kardeşler’le özdeşleştirip özdeşleştirmeyeceği… Şu gün için, Türkiye’deki demokrasi mücadelesinin bir boyutu, Ak Parti’yi Müslüman Kardeşler’in kuyruğuna takılmaktan kurtarmak olmalıdır.”

Anlaşılan sadece Türkiye’de değil İslam coğrafyasının tamamında köşe tutan liberal-ulusalcı ama mutlaka askeri darbe siyasetiyle ayakta durabilen yüzü Batıya dönük iktidar sınıflarıyla özdeşleşmek ve onların kuyruğuna takılmakta hiçbir beis görmeyen siyasete liberal-demokrat duruş deniliyormuş. Fakat Ak Saçlı liberal aydınlar Başbakan Erdoğan ve Hükümetini Müslüman Kardeşler, Selefiler, İslami hareketlerle yollarını kesin bir biçimde ayrıştırmaya davet ederken acaba yerel ve küresel istikbarın yol haritasını bize tercüme ediyor olmasın sakın.

Mısır’ın manzarasını ABD ve İsrail’in hizmetine koşulmuş bir dizi İslam düşmanı kapı kulu aydından malumat toplayıp asla askeri darbe değil ‘ikinci devrimci dalga’ diye takdim etmekle Çandar hakikati açıkça inkâr ediyor. İslami duygu ve siyasetle ilgili bütün toplum ve aktörlere vesvese veriyor. Bu durum mevcut iktidar sınıflarının hemen her yerde İslamcı siyasete karşı tahakkümünü devam ettirmesi için seferberlik görev ermininin ifa edilmesinden başka bir şey değildir. 

 

YAZIYA YORUM KAT