1. YAZARLAR

  2. Tamer Korkmaz

  3. Velev ki “Yargıtay Cumhuriyeti” Başsavcısı'na selam verdin: Penaltı!
Tamer Korkmaz

Tamer Korkmaz

Yazarın Tüm Yazıları >

Velev ki “Yargıtay Cumhuriyeti” Başsavcısı'na selam verdin: Penaltı!

17 Mart 2008 Pazartesi 06:18A+A-

Yargıtay Başsavcısı Yalçınkaya'nın AK Parti'ye açtığı kapatma davasının iddianamesinde, “AKP'nin laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğunu gösteren” eylemleri bulabilmek mümkün değil!

Başsavcının gerekçeleri temelsiz, yalınkat, derme çatma…

CHP'nin iktidar partisine yönelik “rejim krizine oynayan” siyasal eleştirilerini bir araya getirmiş de…

Sonrasında tutup “odaktan” kapatma davası açmış gibi duruyor, Yalçınkaya'nın iddianamesi…

* * *

İddianamede yer alan “Türkiye'deki ılımlı İslam'ın şeriat devletine dönüşmesi, bu yolda İslami terörün kullanılması uzak bir olasılık değildir” şeklindeki akla ziyan cümle Yalçınkaya'nın mevhum ithamlarından en çarpıcı olanı…

Bu tümüyle gerçek dışı ifade, yıllardır milletinin değer yargıları ile “irticai kalkışma” safsatasını kullanarak mücadele eden Statüko'nun artık tamamen tükenmiş söylemidir…

İddianamenin birçok yerinde hedef tahtasına oturtulan ve “ifade hürriyeti” kapsamında değerlendirilmesi gereken görüşler…

“Suç!” olarak görülmüş…

Buradan hareketle de AKP'ye “bu suçları üreten odak” muamelesi yapılarak tam anlamıyla zıvanadan çıkılmıştır!

* * *

Başsavcı, iktidar partisi üyelerinin üniversitelerde türbana özgürlük istemesine bile penaltı çalıyor…

Anayasa'daki laiklik tanımının daha açıklayıcı olmasını isteyenleri de bir kalemde “laiklik karşıtı kişiler” haline getiriveriyor…

“AKP'yi laiklik ilkesini Anayasa'dan çıkarmaya kalkışmakla” suçlayarak hiç olmamış bir hadiseyi varmış gibi gösteriyor…

Faşizan bir yaklaşımın izlerini taşıyan “Selam verdin, penaltı!” refleksi, Başsavcı'yı yargı adamı olmaktan çıkarıyor.

* * *

Yargıtay Başsavcısı'nın AKP'ye oy veren 16.5 milyon seçmeni de “laikliğe aykırı eylemlerin odağı” kabul etmesi gerekiyor!

Yalçınkaya'nın zihnindeki vahim tablo, bir diğer söyleyişle “Başsavcı'nın kafa sesi” şu olmalı:

“-Bu milletin yarısı laikliği yıkmaya çalışıyor!”

* * *

“Yargıtay Cumhuriyeti” Başsavcısı…

Hiç vakit kaybetmeden, AKP'ye oy vermiş veya verme ihtimali bulunan seçmenlere kapatma davası açmalı…

Ardından da, seçimleri iptal edecek ve bir daha da yaptırtmayacak “sihirli bir formül” bulmalıdır!

* * *

Başörtüsüne özgürlük getiren anayasa değişikliği Anayasa Mahkemesi'nde…

Oradan türban lehinde bir karar çıkarsa…

“Yargıtay Cumhuriyeti Başsavcısı”nın bu defa Anayasa Mahkemesi hakkında kapatma davası açması gerekecek!?

O vakit, Anayasa Mahkemesi de tutar, çat kendisini kapatır, değil mi?!

* * *

Kapatma davasının, Anayasa Mahkemesi'ndeki türban kararını etkilemeyi amaçlayan bir tarafı olsa da…

Biz “arzın merkezindeki” sebebi işaretleyelim:

Artık hakimiyetini kaybetmiş Eski Statüko'nun yargı içinde yer tutmuş kimi etkin parçalarının “Ankara'nın Washington'dan Bağımsız Yeni Gidişatı”nın tekerine çomak sokmak için…

Son bir gayretle “laiklik kisvesi altında” yaptığı ümitsiz bir “siyasi operasyon”dur, bu kapatma davası…

Türkiye'nin istikrarına zarar vermeyi hedefleyen bu laikçi “yargı atraksiyonu”nun akıbeti de aynen 367 ve 27 Nisan operasyonlarının malum sonuna benzeyecektir…

Kimileri son hadiseyi “Devlet, hükümete dur, dedi” şeklinde yorumluyor. Böyle bir bakış açısı onların içlerini ferahlatıyor olsa da; asla gerçeği yansıtmıyor…

Dikkat buyurunuz, bu tür değerlendirmeler Abdullah Gül'ün bütün laikçi-statükocu engellemelere rağmen Çankaya'ya çıkmış olduğu gerçeğini -hiçbir biçimde- izah edemez…

Yargıtay Başsavcılığı Eski Statüko'nun kalıntısı olmak marifetiyle bir “siyasi hareket” çekebildi diye…

Bu laikçi “panik atak” Statüko'nun değişmediği anlamına gelmez!

Son iki yıl içinde bu refleksin benzer örneklerini görmedik mi? Sonuçta ne olduğunu hepimiz biliyoruz!

Dünkü Vatan'ın manşetinde New York Times'taki şu ilginç yorum öne çıkarılmıştı: “Laik kesim sandıkta yenemediği Erdoğan'ı mahkeme kararıyla devirmeye çalışıyor. Çünkü Türk yargısı şu anda laiklerin devlet içinde kontrol edebildiği tek kurum…”

Yıllar yılı siyaseti de, iktidarları da yöneten gizli gücün sahipleri artık bu ülkeye hakim değiller…

Onların devlet kurumlarının içinde yer tutmuş kalıntıları, iki yıldır çeşitli yollarla “güç hâlâ bizde” gösterisi yapıyorlar…

Ama, hepsi beyhude…

Bugüne kadar sonuç alamadıkları gibi…

Bundan sonra da alamayacaklar!

Yeni Şafak Gazetesi

YAZIYA YORUM KAT