1. YAZARLAR

  2. Selçuk Gültaşlı

  3. 'Uslanmıyorlar hakikaten'
Selçuk Gültaşlı

Selçuk Gültaşlı

Yazarın Tüm Yazıları >

'Uslanmıyorlar hakikaten'

15 Haziran 2009 Pazartesi 22:39A+A-

Türkiye kamuoyunun çok yakından tanıdığı, oldukça üst düzey bir Avrupalı ile Taraf'ın manşetini konuşuyorduk. Türkiye'yi çok yakından tanıyan Avrupalı birden "hiç uslanmıyorlar hakikaten" demez mi?

Ben de kendisine hadiseyi ortaya çıkaran gazetenin genel yayın yönetmeninin hemen hemen aynı ifadelerle meseleyi tahlil ettiğini aktardım.

Avrupalının algılaması da pek farklı değil. Türkiye'nin demokratikleşmesinin önündeki en mühim engellerden birinin demokratik yollardan seçilmiş hükümetlerden emir almayı içine sindiremeyen ordu olduğunu düşünüyor.

Haksızlık mı ediyorlar acaba?

Tam da Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Türkiye düşmanlığı tavan yapmışken, Geert Wilders, "Türkiye 10 değil, bir milyon yıl geçse de AB üyesi olamaz." diyerek Hollanda'da en büyük ikinci parti olmuşken, Fransa'da iktidardaki UMP adaylarından Türkiye muhalefeti yapacaklarına dair taahhütler alırken Brüksel'in hiç mi suçu yok yani?

Fransa Devlet Başkanı sözde ırkçılıkla mücadele ediyor gibi görünüp Türkiye üzerinden çok daha tehlikeli ve sinsi bir ırkçılık üretirken, bütün suçu Türkiye'ye yüklemek doğru olur mu? Temsil ettikleri devletlerin sözlerine ihanet eden Sarkozy ve Merkel'ler Avrupa siyasetinin başköşesine oturmuşken, Hitler'in memleketi Avusturya'da "Batı Hıristiyanlarındır" sloganı ile oylarını patlatan ırkçı partiler ellerinde haçlarla Müslüman dernekleri hedef gösterirken sürekli Ankara'yı sigaya çekmek hakkani mi?

Bütün bunları münazara etmek isterdim Avrupalı siyasetçi ile ama Taraf'ta yayımlanan belge böyle bir tartışmanın benim için ağır bir mağlubiyete dönüşeceğini ortaya koyuyordu.

Avrupa'yı, oyunun kurallarını maç devam ederken değiştirmekle itham ediyoruz. Peki Avrupa da dönüp, "oyunun kurallarını toptan reddeden, hatta oyunun oynandığı platformu sürekli tekmeleyen bir takımla nasıl maç yapılır?" dese nasıl cevap vereceğiz?

Wilders'a kızıyoruz; İslam, Türk, Arap, Roman ve etnik olarak Hollandalı olmayan herkese karşı olduğu için. Le Pen'e, De Winter'e, partisine beyaz olmayanları üye bile kaydetmeyen İngiliz Milli Partisi (BNP) lideri Nick Griffin'e lanetler okuyoruz.

Peki ama Türkiye'nin müzakere sürecinin tıkanması için bütün bu ırkçı liderlere, Merkel-Sarkozy gibi popülist liderlere ihtiyaç var mı, yoksa bizim kendi "ürünlerimiz" zaten bu işi hakkıyla ifa ediyor mu?

Ermenilere özür kampanyasında bir milletvekili, Cumhurbaşkanı "burası demokratik bir ülke, herkes istediğini söyler" dediği için bütün Ermenilere hakaret edebildi ve hâlâ "sol" olduğunu iddia eden bir partide "milletin vekilliğine" devam ediyor.

'Aykırı' vatandaşları temizlemekten mayın temizleyemeyen ordusu, bıkmadan usanmadan darbe tertipleri ile uğraşıyorsa bir memleketin Wilders'lara, Le Pen'lere ne ihtiyacı var?

Genelkurmay eski başkanlarından biri "28 Şubat, 1.000 yıl sürecek" demişti. Türkiye karşıtı Wilders'ın "Türkiye 1 milyon yıl geçse de üye olamayacak." sözlerini duyunca eski başkanın bu sözleri aklıma geldi. Bu sözler birbirinin devamı gibi. Ümidimiz, Genelkurmay Başkanı'nın, soruşturma sonucunda bu belgelerin Türk Ordusu'nu hiçbir şekilde temsil edemeyecek tıynette insanlar tarafından üretildiğini ve çöpe atıldığını açıklaması, ardından sorumluları cezalandırmasıdır.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT