1. YAZARLAR

  2. Sümeyye Demir

  3. Umuda Kanat Çırpmak
Sümeyye Demir

Sümeyye Demir

Yazarın Tüm Yazıları >

Umuda Kanat Çırpmak

09 Aralık 2009 Çarşamba 14:53A+A-

Bayram, sevinçle bir araya toplanma, heyecanı, coşkuyu, mutluluğu bir arada yaşama demektir. Kederin, üzüntünün, kırgınlığın ve hatta savaşın, birkaç günlüğüne de olsa ertelendiği, küslüklerin bitirildiği, barışın beyaz güvercinleridir. Ayrılıkların kavuşmayla, hüznün sevinçle takas edildiği, kalplerin en güzel duygularla hemhal olduğu çiçek bahçeleridir. Hastanın hastalığını unuttuğu, matemin gurur ve öğünmeyle yer değiştirdiği, çocuk cıvıltılarının, sırt sıvazlamalarının, gönül dostluklarının coşkuyla bir name tutturduğu nadide demlerdendir.

Lakin bozulmakta insanlık. Kıymetini bilememekte bu değerli günlerin. Yalnızlığa inatla kulaç atmakta. Bir bayram daha veda etti mahzun ve boynu bükük. Aradığını bulamamanın, İbrahimi teslimiyeti görememenin hüznüyle. Rab için kurban edilemeyen nefislerin, hırsların, ailelerin, evlatların, malların, makamların, ideolojilerin, fikirlerin ve menfaatlerin kıskacında ezilerek…

Zehirli okların bağrını delmesiyle irkildi yine bir bayram. Coşku yoktu, ümit yoktu, sevda yoktu gittiği memlekette. Elleri kanlı, beyinleri irinli, yürekleri taş kesilmiş insancıklardı onu karşılayanlar. Çocuklar şeker istemek, el öpmek, para toplamak için çıkamıyorlardı evlerinden. Bir korku girdabına teslim olmuştu memleket. Evleri dahi güvenli değildi pek çoğu için. Şeker yerine taş doldurmuşlardı yine ceplerine yavrular. Kahkahalar yerine ağıtlar yükseliyordu semaya. Bulutlar dolmuş, ağlamamak için zoraki sıkıyorlardı kendilerini.

Yüreği kocaman, nice sevgi demetleriyle çalsa da kapıları, hoş karşılanmadı bayram. Gidişi de, gelişi gibi hüzünlü oldu yine. Dostları barıştıramamış, kalpleri yumuşatamamış, toprakları sulayan kardeş kanını durduramamıştı. Korku bir kabus gibi kol geziyordu gökyüzünde. Tedirginlik, şüphe ve ihanet kasıp kavuruyordu ortalığı. Nefret ve öfke ağır basmıştı, sevgi ve hoşgörü ayaklar altındaydı.

Daha gelmeden, uzakta da olsa, bir ışık demetinin onlara kol açtığını görmüştü gerilerden. Bir takım kuşlar kanat çırpıp dövünüyordu. Sivrilmiş kalemler, kılıç olup yırtıyordu karanlıkların perdelerini. Sindirilmiş beyinler, ha gayret dercesine indiriyorlardı yumruklarını. Korkuyorlar, çekiniyorlar, geri adım atıyorlar ama yine de hamleler yapmaktan beri durmuyorlardı…

Yıllar yılı kan sıçramıştı yüreklere. Koyumsu benekler silinmiyordu dimağlardan. Memleketin pek çok köşesi kocaman postallar, silahlar, bombalar ve kurşunlarla mühürlenmişti. İhanet zinciri düşmüyordu ellerden ve dillerden. Dönülmezlere götürülmüştü babalar, kardeşler. Dostlar düşman, düşmanlar dost edinilmişti menfaatler uğruna. Umut yerine, zulüm dağıtılıyordu masum halklara.

Çok başlı bir canavar dolaşıyordu memleketin içinde. Devasa bir ahtapot, neslinin son örneği bir ejderha ve hatta kan içici bir vampirdi o. Her taş, her duvar, ülkenin her bir karışı, zoraki sırlarını gizliyordu onların. Kuyular, mezarlıklar, ormanlar, ahırlar, camiler haykırıyordu bu zulüm ve işkenceleri. Çırpınıyorlardı çaresizce bitsin bu çile diye.

Evet, her şeye rağmen bir ışık görmüştü bayram. Kan izlerini silmeye çalışıyordu birileri ve ürküyorlardı. Korkuyorlardı canavarın şerrinden. Lakin dünya değişiyordu. İnsanlık, bakışlar, menfaatler ve zaman değişiyordu. Bir halkın ızdırabının, yıllar yılı yaşanan zulümlerin, gasbedilen hakların, yitirilen yiğitlerin, zorla çalınan ümitlerin, akıtılan bunca kanın durdurulması gerekiyordu artık.

Önü dikenli teller, uçurumlar, yırtıcı kurtlar, tek dişli canavarlarla doluydu amma, bir ışık gülümsüyordu işte onlara. Evlatlar geri gelmezdi fakat, hiç olmazsa yenileri uçup gitmezdi kucaklardan. Uzaktan kızgınlıkla seyrediyordu bayram olanları. Bir tarafta barış isteyen, kardeş kanı akmasından tükenenler, diğer tarafta, kendi borularının öttürülmesinde ısrar edenler… Kalemler galebe çalmaya uğraşıyordu meydanlarda. Yasalar, kanunlar, entrikalar fışkırıyor her yerden. Ve, kesiliyor rap rup sesleri inceden.

Bir yandan halkına ses olmaya namzet nağmeler duyulurken etrafta, diğer yandan bir insana, onlarcası feda edilir deniyor adeta. Şeytan ayrıntıda gizliydi. Bunu bilen zalimler, teferruatlarda boğmak istediler milleti. Birliğe, beraberliğe savaş açılmıştı adeta… Bir milletin parçalanmak istenen geleceği için dağları mesken tutan yürekler, zamanla taşlaşmış ve canavarlaşmıştı. Güç ve para bozmuştu metabolizmalarını; uyuşturmuştu. Satmışlardı vicdanlarını. Hak ararken, başkalarının yaşama hakkını gasbeder olmuşlardı.

Din ve amaçlar unutulup, parayla, kanla ve her nevi pis işlerle hemhal olunmuştur. Ak yürekler kararmış, zifiri bir çirkefe bulanmıştır. Öldürdükçe büyümüş, öldürttükçe gücüne güç katmıştır. Kardeşlerinin köylerini basmış, kızlarını oğlanlarını kaçırmış, anaların ciğerini dağlamıştır hayasızca. Bu nasıl bir kana susamışlıktır ki, sönmez ateşleri bir türlü. Bu nasıl bir yaşamdır, yaşayamamaktır, yaşatmamaktır. Bu nasıl bir zillettir, insanlara kıymak, kıpkızıl bir tarih yazmaktır ardına bakmadan.

Yine de umutluydu bayram gelirken. Belki bu gün öğrenirdi insanlık kurban etmeyi. Nefsini, ben’ini, en sevdiklerini… İbrahim çağırıyordu onları Rabbin huzuruna. “Kurtulun artık İsmaillerinizden” diye haykırıyordu beyinlere. “Barış, birlik, kardeşlik sünnetullahtır, bunlar gerek sizlere. Yırtın artık hücrelerinizi saran ağlarınızı, dönün yüzünüzü Hakkın evine. Kurtuluş İslam’dadır, devirin putlarınızı özgürce!”

Heyhat! Var olan o ışığı da söndürmek istiyorlardı nefesleri ve bilekleriyle. Et yerine cesetler gönderiliyordu evlere. Mahzundu bayram, boynu bükük terk ediyordu diyarı. Arkadan haince hançerleniyordu millet. Bitmemişti oyunlar, yenileri tezgâhlanıyordu bir biri ardına. Yürüyün, inadına yürüyün aydınlığa diye haykırıyordu giderken. Dışlamayın, birbirinizi terk etmeyin diye yalvarıyordu adeta. Atın üzerinizdeki kuşku ve korku giysilerinizi. Giyinin bembeyaz cesaret elbisenizi!

Gitti işte, dudaklarında “bir insanı öldüren, alemi öldürmüş gibidir” ayetini tekrarlayarak… Yine gel bayram. Dostluğun, cesaretin, adaletin, huzurun ve özgürlüğün doyasıya dalgalandığı günler üzerine gel. Hakkı, insanlığı, kardeşliği ve hoşgörüyü özleyen insanlar hatrına gel. Gel ve bul bizi.

Selam ve dua ile.

[email protected]

YAZIYA YORUM KAT