1. YAZARLAR

  2. Hadi Uluengin

  3. Ulusalcılık: Bir kara enternasyonal
Hadi Uluengin

Hadi Uluengin

Yazarın Tüm Yazıları >

Ulusalcılık: Bir kara enternasyonal

06 Şubat 2013 Çarşamba 00:43A+A-

HABERİ biraz kısaltarak aktarıyorum: “Yüzlerce aşırı sağ militan bugün (2 şubat cumartesi) Beşar Esed ve Şam rejimini desteklemek için Paris’te yürüyüş gerçekleştirdi.

Birçoğunun kafası kazınmış olan ve Amerikan emperyalizmine karşı pankartlar açan göstericiler Esed’in fotoğrafına ek olarak da Putin, Chavez, Belarus önderi Aleksandr Lukaşenko ve Sırp milliyetçi lideri Draza Mihailoviç’in de portrelerini taşıdılar.

ABD’yi lânetleyen eylemciler Baas’ın yanında olduklarını ifade ederek ‘Fransa Fransızların, Suriye Suriyelilerindir’ sloganını attılar. Gösteri olaysız bitti”. Eh, bonjur!

BONJUR, çünkü yukarıdaki tablo tabii ki Türk ulusalcılarının da en öncü ve en aslî üyesi olduğu bu “Kara Enternasyonal”in gerçek niteliğini sergiliyor.

Yani Paris’teki gösteri yerli ulusalcılığın nasıl bir ideoloji ve ne tür bir ittifak üzerinde yükseldiğini bir defa daha teşhir ediyor ki, görmemek ve anlamamak için kör olmak gerekir.

Evet evet, kendini “sol” diye pazarlamaya çalışan bizim ulusalcılar da aslında Fransız hemcinsleri gibi faşist ve totaliter sağın tam göbeğinde yer alıyorlar. Zaten de hep oradaydılar.

ÖYLE, zira bizimkiler de baştan beri soyut bir “ABD emperyalizmi” sloganı arkasına saklanarak ve gerçekleri tahrif ederek Esed ve kanlı rejimi desteklemediler mi?

Ellerinde yine onun portreleri, Paris sloganlarının tıpkısıyla şamata kopartmıyorlar mı?

Artı, aynı ulusalcılar “Avrasya seçeneği” vaveylasıyla bir yandan otoriter bir Putin’e hayranlık, diğer yandan da en az o kadar otoriter bir Chavez’e ilân-ı aşk beyan etmiyorlar mı?

Üstelik Yugoslavya’yı Sırp milliyetçiliğinin parçaladığı herkese malûmken, bin bir komplo teorisi icat edip eski Balkan devletini Batı’nın böldüğü yalanını uydurmuyorlar mı?

O milliyetçiliğin elebaşısı Miloseviç’e methiye düzmüyorlar mı? Düzmediler mi?

Ve nihayet Fransız faşistler “Fransa Fransızlarındır” diye yırtınırken, bizimkiler de “Kürt bakkala gitme” narasıyla veya “Kürt milleti Türk ulusuyla eşit değildir” çıkışıyla aynı tür ırkçılığın ve şovenizm “Kara Enternasyonal”inde buluşmuyorlar mı?

TABİİ ki buluşuyorlar! Buluşmak ne kelime, etle tırnak gibi bütünleşiyorlar!

Çünkü kalpazan komünisti, neo-Nazi Maocusu yahut Odacıbaşı dezenformatörü falan, bizim ulusalcılar da Duvar’ın ve komünizmin çöküşüyle birlikte tedricen küresellik kazanan ve ideolojik özü demokrasiden, travmatik ruhiyatı ise “öteki”nden nefret arazları üzerinde yükselen bu “Kara Enternasyonal”e daha ilk andan itibaren fikrî ve aslî üye oldular.

Yerim olsa Fransa başkentindeki ortaklığın aynısı diğer örnekleri de uzatabilirim.

Zaten işte bunun için o ulusalcılığın “sol” değil tamamen faşist ve totaliter bir “sağ” olduğunu söylemekten dilimizde tüy, kalemimizde mürekkep ve bilgisayarımızda hafıza bitti.

ANCAK doğruya doğru, yine de iki belirgin farkın varlığını kabullenmek gerekiyor.

İlkin bizimkiler henüz kafayı kazıtmıyorlar. İllâ siyah deri ceketler de giyinmiyorlar.

Sonra da aynı “Kara Enternasyonal”in Batı’daki üyeleri Türk ulusalcılardan daha dürüst ve daha dobra davranıyorlar. Sahte bir “sol” kisve ve maske takınmıyorlar.

Put tabuların, yalan referansların, kızıl yıldızlı simgelerin arkasında kimseyi kandırmaya çalışmadan aşırı sağcı, faşist yahut neo-Nazi olduklarını açıkça söylüyorlar.

Kaldı ki nasyonal Bolşevizm’den Mussolini teorisine; Nazi orak-çekicinden Zinoviev övgüsüne, sol ve sağ totalitarizmin kan kardeşliği aslında 20. yüzyılın ilk çeyreğine uzanır.

Dolayısıyla Türk ulusalcıların da “Kara Enternasyonal”in bağrından fışkırması kadar normal bir şey yoktur. Maddenin tabiatına uygundur. Aksini yadırgamak gerekirdi.

Zaten belli mi olur, bakarsınız gün gelir belki bizimkiler de kafayı usturaya vurdurtur!

[email protected]

TARAF

YAZIYA YORUM KAT