1. HABERLER

  2. KÜLTÜR SANAT

  3. Ulaşamayınca tevekkül et, kaybettiğine sabret!
Ulaşamayınca tevekkül et, kaybettiğine sabret!

Ulaşamayınca tevekkül et, kaybettiğine sabret!

Beyzanur Yılmaz, başarıyı amaç haline getirmenin sakıncalarını vurgularken sabır ve tevekkül kavramlarına dikkat çekiyor.

19 Ocak 2023 Perşembe 16:00A+A-

Beyzanur Yılmaz / Düşünce Günlüğü

Zor ve zıt olanda aranan şey ne?

Yapmak isteyip de yapamadıklarımız içimizde hep bir ukde olarak mı kalır, yapamadığımız için zihnimizde bir takıntı olarak mı yer edinir? Yoksa bastırılmış bir duygunun tezahürü ile hayatımızda farklı şekillerde kendini gösteren bir eyleme mi dönüşür?

Bir yazarın şu ifadesi, olayı felsefi düzlemde değerlendirmeye olanak tanıyor;

“Yapmadığımız, yapmak istemediğimizdir; yapmak istediğimiz de yapamadığımız…”

Söze bakıldığında, birçok yorumu da beraberinde getirdiği bir gerçek. Ancak benim anlatmak istediğim, bu dünyada yapmak ya da ulaşmak istediğimiz şeylerde zıtlık paradigmasının ne şekilde tezahür ettiğini açıklamaya çalışmak…

Şunları hemen hepimiz yaşamışızdır;

Ulaşmak istediğimiz şeyin, bize ne kadar uzak ise bizim için o kadar değerli ve önemli olması, sevdiğimiz kişi veya şeylerin çoğunun bizden uzakta olanlardan oluşması… Hayallerimiz gerçekleşmediğinde, gerçekleşmeme ıstırabını yaşayan bizlerin, hayatımızda önem taşıyan şeylerin ne olduğuna dair olan bilinç durumunu o an yaşamış oluşu, bir şeyi yapmak istemediğimizde doğrudan irade ve sorumluluğumuz dahilinde ise bu şeyi bir şekilde olmamasına dayalı olarak gerçekleştirebiliriz. Çünkü kişi için istek ve amaç ekseriyetinde olmayan şey yok olmaya daha da müsaittir. Ancak yapmak istediklerimiz; gayelerimiz, hayallerimiz belki de bazen anlamını ve tezahürünü çok sevmediğim bir kavram olan hırslarımızın esiri olunca onları zihnimizden ve ruhumuzdan azat etmek de bir hayli zor olabiliyor. Zor olduğu için de içimizdeki bu gerçekleştirme isteği, yok olmaktan ziyade daha çok zuhur ediyor.

BAŞARMA VE TATMİN OLMA HİSSİ

Peki daha çok zuhur etme nedeninin ne olduğuna dayalı düşünme fırsatımız oldu mu?

Herkesin bu soruya çok farklı cevapları olduğunu biliyorum. Öyle ise gelin bir örnekle bu denklemi çözelim: Kişi sahip olamadığı şeylerin üzerine daha çok asılmayı seven bir varoluşa sahiptir. Burada kişi için nâmümkün ve kendisi için ulaşılması çok zor olan nitelikte ve kişinin mantığına ütopik gelen şeylerden bahsetmiyorum. Zira böyle olanlar var olsa da biz ortalama ve genel prototipteki insanlar üzerinden gidelim. Yapıp oldurmaya çalıştığımız şeyler, olma yolunda bizi ne kadar yorar ve üzerinde çabalatırsa, bizler için ayrı bir değer taşır ve elde edildiğinde ise bizlerde başarı ve özgüven hissini uyandırır.

Bu denklemde ulaşmak istediğimiz şey aslında başarı ve özgüven hissinin tadıdır. Bizler zahiri olarak o şeye (maddeye) ulaşmak için çabaladığımızı ve onu istediğimizi zannetsek de batini manada elde etmek istediğimiz şey ve ruhumuzun da yaşamak istediği, başarı ve özgüven hislerinin tadına varmaktır. İşte bu yüzden zor ve bize uzak ya da zıt olan şeyleri, yapmak istediğimiz şeyler arasında tercih eder ve elde ettiğimizde ise yakalayacağımız o tatmin edici hislere ulaşmak için çabalama yoluna gireriz.

ULAŞAMADIĞINA TEVEKKÜL, KAYBETTİĞİNE SABIR ET

Hayatımızda bir şey çok kolay ya da çok zor gibi iki uç noktada ise vazgeçmesi kolaydır. Ancak yukarıda bahsettiğim şekilde olduğunda hemen her insanın gayreti bu şekilde gözler önünde…

Elde ettiğimiz somut şeylerin maddi ve manevi anlamda ömrü kısadır; çünkü madde olan geçicidir ve bir gün önünde sonunda yok olmaya mahkumdur. Buna dair Dostoyevski’nin bir sözünde şu geçer; “İnsan bir şeyi elde etmek için çabalar; onu elde edince de bir kenara atar.” Bin bir türlü emek ile elde edilen maddenin sonu işte bu kadardır. Mühim olan ise mana dünyamıza getirdiklerimiz ve o dünyada elde ettiklerimizdir. Bir şey için mücadele ettiğimizde sonu ne şekilde olursa olsun “Eyvallah” diyebilmek en güzeli…

Bizim için yapılması zor ve zıt görünen o şeylerin olmamasından dolayı ruhumuzda yaralar açmak yerine olmamanın da ruhumuzda oldurduğu güzellikler olduğunu idrak ederek bu pencereden bakabilmek en en iyi beceri…

Olana razı olmak ve istediğimizin olmamasında da ‘Yaratıcı’nın sonsuz ilmi ile bir hayır olduğunu düşünmektir efdal olan…

İmam Gazâlî’nin sözü ile bu konuyu bitiriyorum:

“Ulaşamadığına tevekkül, ulaştığına rıza, kaybettiğine sabır gösteren kişi takva ehlidir.”

Bu idrake sahip olmak ümidi ile.

Etiketler : ,

HABERE YORUM KAT

1 Yorum