1. YAZARLAR

  2. Leyla İpekçi

  3. Türklüğü politize edenler açılım istemiyor
Leyla İpekçi

Leyla İpekçi

Yazarın Tüm Yazıları >

Türklüğü politize edenler açılım istemiyor

20 Nisan 2010 Salı 14:51A+A-

“Bayraktan ve millet olmaktan çekinenler var” diyen Başbakan, keşke kimler tarafından Türklüğün toplumsal bellekte nasıl politize edildiğini görebilse... Elbette bundan çekinmek çok saçma. Ama Başbakan’ın sıraladığı gibi Türküyle Kürdüyle Çerkesi Lazıyla vesaire millet oluşumuzun sembolü olarak algılansa keşke bayrak.

Keşke bugün bazı Türkler, sırf başörtülü  oldukları için cumhuriyet mitinglerinde Türk bayrağını  sallayarak kendilerine hakaret eden seçkinci ve militarist kitlelerle karşılaşmasaydı.

Türk ordusundan şehit haberi geldiğinde pencerelerine Türk bayrağı asanlar, keşke orduda şehit düşen askerlerin çoğunun Kürt olduğunu hatırlayabilseydi. Ağıt yakan anaların hem dağdaki hem ordudaki evlatlarını kaybetmiş olduklarını düşünebilselerdi. Hatta keşke şehit cenazelerinin neden elit semtlerden hiç kalkmadığını da...

Türklük keşke bu topraklarda bir kökenin diğerleri üzerindeki tahakkümüne dönüştürülmeseydi. Yalan haberler ve provokasyonlarla vatandaşlarını gaza getiren ve onlara kendi komşularını yağmalatan, katlettiren derin devlet operasyonları çoktan deşifre olmuşken... Onca masumun haykıran kanına nazire yaparcasına ‘Türkiye Türklerindir’ diye yazmasaydı çok satan gazetenin logosunda.

Bugün Ergenekon’dan yargılanan bazı dernek yöneticileri, son derece düşmanca sloganlarla gençleri harekete geçirip, gayrımüslimlere karşı azmettirmek için Türklüğü kullanmasalardı. Türklük adına ölme ve öldürme yemini ettirerek onlardan tetikçi devşirmeselerdi keşke.

Keşke devlet, bugün eski kökenlerini hiç bilmeyen ve kendine üç kuşaktır Türk diyen nice vatandaşını ‘sakıncalı  Ermeni’ olarak fişlemeye devam etmeseydi...

***

Aşağılık bir yumruk yiyen Ahmet Türk’e ve siyasetin gücüne inanmış onca Kürt vatandaşa karşı bir slogan ya da öfke patlaması olarak kullanılmasaydı keşke Türklük.

Keşke pek çok vatandaş, nüfusa kendi soylarının devamı  olan kadim isimleriyle kaydedilebilseydi. Vatandaşını, onun soyunu silerek, kendi etnik ismiyle tahakküm altına alan güç, Türklüğü bu kadar politize bir kavram haline getirmeseydi. Mağduriyetlerin birçoğu kimlik yüzünden yaşanmamış olsaydı keşke.

Açılımlara karşı çıkanlar daha başka gerekçelere başvurmak zorunda kalırdı o zaman. Oysa hep aynı cümleyi söylediler: “Biz Türk-Kürt ayrımı bilmezdik. Açılım geldi, kardeşlik bozuldu.” Onlar Kürdün ismi dahi telaffuz edilmediği sürece kardeşti maalesef. Ahmet Türk’e adını dahi vermedikleri sürece...

Açılımların ilk telaffuz edildiği günlerde... Bazı yazar çizerler ‘Kürt açılımı nedir diyoruz, hiçbir şey sayan yok’ diyerek gözlerimizin içine baka baka bu ülkede bugüne dek hiçbir adaletsizliğin yapılmadığını anlatıyordu. ‘Türk açılımı istiyoruz’ diyerek Türklerin sanki varolma hakları ellerinden alınıyormuşçasına vatandaşı galeyana getiriyorlardı.

Kan akmaya devam etmesinin önemi yoktu onlar için. Hâlâ da yok.

Kürt açılımını hainlikle ve bölücülükle eşdeğer görmekten başka hiçbir cümle kurma gereği duymayan ve tv kanallarını dolaşarak vatandaşları ajite eden kanaat önderlerinin payı yok mudur bugün Ahmet Türk’e atılan yumrukta? Peki, futbol oynamaya gelen Diyarbakırsporlu futbolculara PKK’lılar gibi davranılmasında kimlerin payı vardı?

***

Birtakım yetkililer, ülkemizdeki dindarları nedense tam da o günlerde Araplaşma tehlikesine karşı uyarmaya başlamıştı. Türk İslam sentezciliğini yeniden ekrana getirirlerken kullandıkları üslubun pek mümince değil de, son derece ajite edici olduğunu görmek şaşırtmıyordu beni. Yine o günlerde vakit namazı kılmak için gittiğim bir camide Aleviliği vatandaşın nezdinde kışkırtan çok ilginç cümleler duydum bir din görevlisinden. Kınalıada halkına eylem planı gereği yapılan organize tacizleri saymıyorum bile.

Nihayetinde demokratikleşmeyi daha en başından engellemek isteyen kişi ve kurumlar mağduriyet söylemini köpürterek Türklüğü  gerek köken, gerek din, gerekse ulusalcılık üzerinden bir kez daha politize etmeye çalışıyorlar halkın nezdinde.

Başbakan ne zaman üst kimlikten bahsetse, bu tanımın bir an önce Türkiye vatandaşı olarak değişmesi gerektiğini söyleme ihtiyacı  duyuyorum. Baba dedesi Selanik göçmeni, anne dedesi Eğinli Kürt olan bir Türkiye vatandaşı olarak bugüne dek bellediğim Türklüğümden utandığım için değil, Türklüğü ‘adil hafıza’ya yaraşır biçimde yeniden telaffuz edebilmek için...

[email protected]

TARAF

YAZIYA YORUM KAT