1. YAZARLAR

  2. Mustafa Ünal

  3. Türkiye'nin Suriye sonuçları...
Mustafa Ünal

Mustafa Ünal

Yazarın Tüm Yazıları >

Türkiye'nin Suriye sonuçları...

12 Ağustos 2011 Cuma 01:15A+A-

Bugünlerde kanlı yüzünü tekrar gösteren BAAS rejimine bir zamanlar bu ülkede özenenler olduğunu hatırlatarak başlamak isterim. Bazı sol gruplarla işbirliği yapan 9 Mart cuntasının hedefi Türkiye'de BAAS tipi rejim kurmaktı. Darbe yolunda epey mesafe almalarına rağmen başarılı olamadılar.

Cunta 1970'lerin başında bastırıldı, ancak ilerleyen yıllarda izine sıkça rastlandı. Ayrıntıları Hasan Cemal'in kendi hikâyesini yazdığı kitabında okunabilir. 28 Şubat sürecinin de BAAS rejimiyle akrabalığı var. Topyekûn savaş çığlıklarının atıldığı, ülkenin nerelere savrulacağı kestirilemeyen o soğuk günlerde merhum Muhsin Yazıcıoğlu'nun "Türkiye, Suriye olmayacak." çıkışı boşuna değildi. Bu sözün bir karşılığı vardı.

BAAS özentisi 9 Mart cuntasının uzantılarına bugün bile rastlamak mümkün. Ancak konumuz bu değil, Suriye'deki sıcak gelişmeler... Tek adamlı BAAS rejimi ömrünü tamamladı. Ordu desteği de olsa ömrünü uzatmak mümkün değil. Beşşar Esed bu gerçeği hiç kavramadı değil. Kavradı, zayıf da olsa reform süreci başlattı.

Bu konuda Türkiye'nin telkinlerinin etkisi olduğunu söylemek lazım... Şam, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun en çok ziyaret ettiği başkentlerden biri. Suriye, Başbakan Erdoğan'ın da en sık gittiği ülkelerden... Türkiye, Suriye'ye herhangi bir Batı ülkesi gibi bakmıyor. Bakamaz da. O yüzden Erdoğan "Suriye iç işimiz" dedi. Suriye ilgisini sadece AK Parti'nin dış politika anlayışıyla açıklamak da doğru değil. Eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, dünyanın Suriye'yi izole etmeye çalıştığı dönemde ABD yönetiminin tepkisin göz ardı ederek Şam'ı ziyaret etti. Beşşar Esed, Türkiye'nin dostluğunun, ülkesi açısından ne tür olumlu sonuçlar doğurduğunu iyi biliyor.

Esed bazı adımlar attı ancak tarihin hızına ayak uyduramadı, ağır kaldı. Oysa süreci yönetmek elindeydi. Tunus'la başlayan değişim rüzgârının Şam'a uğramaması mümkün değildi. Her diktatör gibi o da yanılgıya düştü, içeriden yükselen sesleri eski yöntemlerle bastıracağını sandı.

Silahların namlusunu halkın üzerine doğrultmaktan çekinmedi, tankları kalabalık şehirlere sürdü. Ramazan demedi, çoluk çocuk, kadın aldırmadı, kan döktü. BAAS rejiminin sicili kötü. Tanklar Hama'ya ilk kez girmiyor. 1982 yılında babası Hafız Esed, Hama'yı yerle bir etti. On binlerce insan öldü.

Dünya eski dünya değil, Türkiye eski Türkiye değil. Yanı başında olup bitene sessiz kalamaz. Kalmadı da Başbakan Erdoğan 'Sabrın sonu' dedi ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nu Şam'a gönderdi. Bazı çevrelerin Davutoğlu'nun Şam ziyaretini, ABD'nin taşeronluğu şeklinde yorumlaması doğru değil.

ABD kadar Türkiye de Suriye ile ilgili. Bir kere en uzun sınırlara sahip komşumuz. Bazı noktalarda örtüşme olabilir, ancak Türkiye'nin kendine özgü Şam politikası olduğu muhakkak. Davutoğlu, Esed'le 6,5 saat görüştü. Bunun 3,5 saati baş başa... Bir Devlet Başkanı'nın muadili olmayan Dışişleri Bakanı ile baş başa 3,5 saat görüşmesi önemli.

Davutoğlu, Türkiye'nin mesajlarını en yalın haliyle Esed'e iletti. Bunlar soyut, zamana yayılan mesajlar değil, somut. İçerik ve üslup telkinden ziyade tehdit gibi... Artık haftalar, aylar değil saatler, günler söz konusu... Tek tek Esed'in atması gereken adımların konuşulduğu sonrasında yapılan açıklamalardan ve gelişmelerden anlaşılıyor.

Burada Esed'in ikna etmesi gereken Türkiye değil, Suriye halkı... Olayların yatışması, ülkenin sakinleşmesi halkın ancak reformlar ve çözüm konusundaki samimiyete inanmasıyla mümkün. Çok geçmeden Türkiye'nin devreye girmesinin etkisi de görüldü. Hama'dan tanklar çekildi. Bir gözlemci gibi Şam Büyükelçisi Ömer Önhon Hama'ya gitti, halkın arasına karıştı ve onlarla namaz kıldı. Ardından katliam şehri basına açıldı. Uluslararası ve Türk ajansları dün Hama'daydı. Şam yönetiminin, Reuters ve AP ajanslarının Türk pasaportu taşıyan muhabirlerine vize vermesi de önemli.

Bu olumlu gelişmeler Türkiye sayesinde oldu. Yeterli mi? Kesinlikle değil. Esed başka adımlar da atmak zorunda. Reformlardan başka çıkış yok. Geçiş dönemi için de yönünü dönebileceği tek ülke; Türkiye...

ZAMAN 

YAZIYA YORUM KAT