1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. ‘Türkiye Suriyeli Muhacirlere Vatandaşlık Hakkı Vermeli’
‘Türkiye Suriyeli Muhacirlere Vatandaşlık Hakkı Vermeli’

‘Türkiye Suriyeli Muhacirlere Vatandaşlık Hakkı Vermeli’

Berat Özipek, Türkiye’deki Suriyeli muhacirlerin sorunlarını konu aldığı yazısında AK Parti hükümetinin eksikliklerine de dikkat çekerek çözüm önerilerinde bulunmuş.

15 Şubat 2016 Pazartesi 15:05A+A-

HAKSÖZ-HABER

Yeni Yüzyıl gazetesinde “Namerde Muhtaç Etmemek İçin” başlıklı yazısında Türkiye’deki Suriyeli muhacirlerin sorunlarına ve hükümetin tüm olumluluklarına karşın yetersizliklerine dikkat çeken Berat Özipek, muhacirler için çalışma ve vatandaşlık hakkını da içerecek şekilde acilen kapsamlı bir düzenleme yapılması çağrısında bulunmuş.

Yazıda konuyla ilgili öne çıkan vurgular:

Türkiye devletinin, sığınmacıları reddeden, onlara çemkiren, ölsünler diye botlarını batıran veya ziynet eşyalarına el koyan tamahkar devletler gibi utanç verici bir tutum sergilemiyor oluşu, onun gösterdiği benzersiz çaba, yine de üstüne düşenleri tam olarak yaptığı anlamına gelmiyor.

Aciliyet kesp eden ve mutlaka karşılanması gereken bir talep olarak çalışma hakkının bir an önce tanınması gerekiyor örneğin.

Sığınmacıların hayat, hürriyet ve mülkiyet haklarını daha etkin bir şekilde koruyacak ve onlara yönelik hak ihlallerini etkin biçimde soruşturacak ilave mekanizmalar oluşturmak gerekiyor.

Türkiye sivil toplumunun mültecilere kol kanat germe konusunda genel olarak başarılı bir sınav verdiğini söylemek mümkün.

Özellikle İslami kesimin yardım örgütlerinin dayanışma amaçlı çalışmaları, bu konuda yüz ağartıcı örnekleri oluşturuyor.

Ama yine de dayanışma talepleri ile bunu gerçekleştiren kuruluşlar arasında belirgin bir kopukluk var. Bazıları da yardımını, en hayati ihtiyaç içindeki sığınmacılara yapmış olup olmadığından emin olamıyor.

Bu da gönüllü hayırseverliğin miktarını azaltıyor.

Oysa pek çok kişi, Aylan bebek örneğinde, bir ailenin kendisi için dünyanın en kıymetli varlığıyla beraber azgın denizin sularına açılmasını getiren çaresizlikten hakkıyla haberdar olsa, ona yardım için seferber olmayı tercih edebilirdi.

Bu noktada devlet ne yaparsa yapsın, “ bütçe ve mali imkanlar” konusunda ne derse desin, sığınmacılar karşısında bireyler olarak bizim sorumluluğumuz ortadan kalkmıyor.

Yardımların ülke çapında daha etkin ve verimli biçimde yürütülmesi mümkün ve bunun yolları üzerine daha fazla düşünmeye ihtiyacımız var.

Devletin atması gereken ilk adım, artık bu insanların önemli bir bölümünün dönecek ülkesi kalmadığı realitesinden hareketle, onlara vatandaşlık ve çalışma hakkı tanımak olmalı.

Sivil toplum da kolektif dayanışmanın yolları ve yöntemleri üzerine daha fazla odaklanmalı. Acilen başka bir şeyler yapılmalı. Çünkü şu an, biz yaşarken, şu an bu yazıyı okurken, çoluk çocuğuyla çaresiz ailelerin, -aşağılık insanların sattığı su üzerinde tutmayan can simitleriyle- karanlık sulara açıldığını biliyoruz. Bir lütuftan değil, sığınmacıların bizim üzerimizdeki haktan ve onun iadesinden söz ediyorum. Eğer onlar, ölümü göze alma pahasına gidiyorlarsa sorumluyuz demektir.

*

YAZININ TAM METNİ >>>

HABERE YORUM KAT