1. YAZARLAR

  2. Rasim Ozan Kütahyalı

  3. Türk ordusundan hesap soran bir Türk annesi
Rasim Ozan Kütahyalı

Rasim Ozan Kütahyalı

Yazarın Tüm Yazıları >

Türk ordusundan hesap soran bir Türk annesi

30 Kasım 2008 Pazar 23:31A+A-

Bu toprakların bitmeyen savaşında, bu ülkenin evlatlarını kaybetmeye devam ediyoruz... “Yeter!!” denmesinin bile artık bir samimiyeti kalmadı...

Yağmur yağması gibi normalleşti bu berbat durum... Arada yağmur yağar, ıslanırız... Arada bu kirli savaş hortlar, çocuklar ölür... Öyle algılıyoruz artık... Sonra hayat yeniden devam eder. Bazen dolu yağar, bazen günlerce biteviye az az yağar, sonra yeniden durur... Sonra yeniden başlar... Yağmur tanelerinin yere düşmesi kadar doğal bu ülkenin gençlerinin ölmesi artık... Bir kişinin ölümünün trajedi, onbinlerce kişinin ölümünün istatistik olacağına ilişkin Stalin’in lanet derecede gerçekçi sözü hükümran bu topraklarda... Şehitler diye yalan edebiyatlarla andığımız gençler bu devlet için istatistikî rakam tanelerinden ibaret...

“Vatan sağolsun demeyeceğim”


Bu bence hepimiz adına tam anlamıyla kanıksanmış bir alçaklıktır... O sebeple mesela geçen hafta kaybettiğimiz Jandarma Er İsmail Uygun’un annesinin feryatlarıyla kimse ilgilenmedi... O feryatlar, egemen devlet mantığının işine yarayan feryatlar değildi çünkü... “Bir oğlum şehit düştü, öbür oğlumu da vermeye hazırım” diyen ya da dedirtilen anneler hemen her yerde manşet olurdu. Fakat bu anne başka şey söylüyordu... Bu toplumda gittikçe yükselen bir haykırışı bir kez daha dillendiriyordu...

Bu anne “Vatan sağolsun demeyeceğim” diyordu. Bu kez bu anne geleneksel ve örtülü bir anneydi. Daha evvel kentli-eğitimli laik ortasınıftan bir annenin bu itirazına şahit olmuştuk. Bu hissiyatın o kesimde çok geniş biçimde paylaşıldığını bu köşede yazmıştım... Şimdi de tevekkül ve metanetleri devlet tarafından istismar edilen geleneksel dindar annelerden biri bu çıkışı yapıyordu... Hem de kaybettiği oğluyla ilgili çok acı bir olayı da naklederek...
“Oğlumun komutanı, namaz kıldığı için tepki gösteriyormuş. Onun gibi diğer kısa dönem askerler masa başında otururken üç aylık er olan İsmail’im günde yedi saat nöbet tutuyormuş. Oğlum komutanına söyleyemiyordu ama bunları telefonda bize söylüyordu. Komutanı oğluma gıcık kapmış.”


Aynı anne Ulaştırma Bakanı’nın kendilerini ziyaretinde de şunları söylüyordu...

“Başın sağolsun demek kolay. Ben onu ne hallerde büyütüp yetiştirdim. Ne zorluklarla büyüttüm. Ciğerim yanıyor. Bazı şeyler çok zoruma gidiyor. Torpil olduğunu bilseydim ben de yaptırırdım. Hiç zengin ailelerin çocukları oralarda askerlik yapıyor mu?”
“Bu çocuk evin önünden geçen yabancılardan korkardı. Bu nasıl teröristlerle çarpıştı? ‘Şarjörü takamadı’ diyorlar. Kocam ‘arama’ dedi ama dün akşam komutanını aradım. ‘Seni Allah’ın mahkemesine havale ediyorum. 12 saat nasıl nöbet tutturdunuz’ dedim. Bize şehit haberini vermek için gelen kişi ‘oğlunuz yemekhanede öldü’ dedi. Daha sonra da dediler ki, teröristlerle çatışırken siperdeyken ‘kafanı kaldırma’ demişler. Benim çocuğum da kaldırmış. Kafası parçalanmış. Cesedi tanınmaz haldeydi.”


Genelkurmay’a sorular


Devletimizi yönetenler, özellikle de Genelkurmay karargâhının generalleri bilmeli ki bu annenin sesi Derin Anadolu’nun sesidir... Bu ülkenin anneleri askerlik tecrübesinde “korku”nun ne demek olduğu zorla öğretilen kocalarından daha cesur ve daha yüreklidir... Kocaları korkup “Yapma, etme, arama kimseyi hanım” dese de durmayacaktır... İsmail Uygun’un annesinin bu tepkisini şimdilik karambole getirebilirsiniz, egemen medya da hemen gerekeni yapar... Ama bu anneler akın akın artmaktadır, bilesiniz...

Şimdi Genelkurmay yetkililerine soruyorum... Bu şehit anasının bahsettiği komutanla ilgili ne işlem yapılmıştır? Namaz kıldığı için Er İsmail’e saatlerce tutturulan nöbet olayını kamuoyu önünde aydınlatmayacak mısınız? Yoksa Aktütün katliamında olduğu gibi bu komutanın da “Hiçbir ihmal, zaaf ve hatası yoktur” mu diyeceksiniz? “Daha analar çok mehmetçikler doğurur, bu sızlamaları da bu toplum unutur” diye mi düşünüyorsunuz?

Hesap sormak


Bu ülkenin halkı olarak şunu bilmeliyiz... Bizler, evlatlarımızın değerini bilip korkmadan bu devlete ve orduya hesap sormadıkça askerlerimizin ölümü ordumuzca “zayiat” olarak görülecek, maalesef çoğu zaman bir askerin ölümü bir Skorsky helikopterin düşüşünden daha az önemli olarak algılanacaktır... Üçüncü dünya ordularının hemen hepsi askerlerine böyle bakar, çünkü o halklar ölen çocukları adına ordularından hesap sormazlar... Israrla söylemekten bıkmayacağım ki bir kurum hesap vermedikçe, denetlenmedikçe yozlaşır ve çürür... Bugün TSK meselemiz bu minvaldedir...
Bedeni tanınamaz hale gelen er İsmail Uygun’un annesi gibi anneler arttıkça, korkmadan yürekli biçimde kendi devletlerine hesap sordukça bu ülke daha güzel bir yer olacak... Türk ordusu, hesap soruldukça denetlendikçe güçlenecek... Bunları diyenlere “Ordu düşmanlığı yapıyor” diyenler, Türk ordusunun adım adım çürümesini ve çökmesini hızlandıran gafillerdir... Çürümüş bir ordu Er İsmail’lerimizi koruyamaz, vatanımızı da savunamaz...

TARAF

YAZIYA YORUM KAT

2 Yorum