1. YAZARLAR

  2. Necmettin Turinay

  3. Tunus’tan al haberi
Necmettin Turinay

Necmettin Turinay

Yazarın Tüm Yazıları >

Tunus’tan al haberi

24 Ocak 2011 Pazartesi 02:25A+A-

Tunus devrimi gözümüzün önünde bularlaşıp gidiyor.

Başlangıçtaki heyecanlı haberler tavsamış, ekranlardaki kalabalık kitle gösterileri de seyrelmiş vaziyette!.. Hele hele Tunus İslâmi muhalefetinin önemli isimlerinden Raşit Gannuşi’nin ülkesine dönüp dönmediğinden de haberimiz bulunmuyor.

Öyleyse Tunus örneğinden hareketle, bundan böyle sık sık karşılaşılması mümkün toplumsal ayaklanmaları tanımlama noktasında, özel bazı durumlara işaret ihtiyacı kendiliğinden hasıl olmaktadır, yani bir hareketin dibi nasıl görülür, istikbali de nasıl okunur gibi, binbir soru ve tecessüs bir arada!.. Öyleyse buyurun:

1. Biraz gecikerek bile olsa, oraya sayısız Türk gazetecinin gittiğini biliyoruz. Tunus’tan bol bol yürüyüş ve protesto görüntüleri yayınladılar. Fakat bu hareketin merkez gücü neresidir, öncü isimleri kimlerdir? Onların herhangi bir demeci, bildirisi ile karşılaştınız mı? Devrimin düşünsel temeli, muhteva olarak amacı vs... Hayır, hiç böyle bir bilgiye ve duyuma şahit olamadık. Tek öğrendiğimiz, Tunus’taki tek parti iktidarının tasfiyesi arzusudur. Peki, hükümete girecek olan muhalefet temsilcilerinin kimliği ve birikimi? Bunlar kimlerdir, onu da bilmiyoruz. Yani garip bir örtme ve kapama durumu söz konusu olmasın sakın? Dolayısıyla Tunus hareketinin merkez gücü, şu ana kadar kendini açığa vurmuş sayılamaz!..

2. Tunus’taki Bin Ali rejimine muhalefeti nedeniyle yurtdışına çıkmış veya sürgün edilmiş liderlerden Mazruki, Fransa’dan ülkesine dönüyor. Onu Tunus Havaalanı’nda, ancak 300 veya 500 kişilik bir kalabalık karşılıyor. Buradan çıkan sonuç, Tunus’taki kalabalıklarla, bu muhalefet lideri arasında kuvvetli, örgütsel bir bağ bulunmadığıdır. İkincisi de ilgili kişi ile, ne hareketinden önce Fransız gazetelerinin, ne de dönüşünde Tunus veya Türkiyeli gazetecilerin herhangi bir mülâkatına da şahit olamadık.

Dahası Türkiye kamuoyunun yakından tanıdığı Raşit Gannuşi’nin, Londra’dan ülkesine dönüp dönmediğini de bilmiyoruz. Döndü mü, dönmedi mi, yoksa ülkesine dönmesine Londra izin mi vermiyor? Bir ara Türkiye’de de bulunan İslâmi muhalefet lideri Raşit Gannuşi, Tunus olaylarını nasıl değerlendiriyor, onu da bilmiyoruz. Fakat şu gün için Londra’da, yüz civarında Türkiyeli gazeteci bulunduğunu da unutmamak gerekir. Peki hiç birisi bu adamın kapısını çalmadı mı, çalmıyor mu? Daha mühimi de onu Türkiye’de misafir edenler, niçin kendisine ulaşmak zahmetine katlanmıyorlar? Hiç olmazsa e-mail vasıtası ile?

Öyleyse buradan da şöyle bir sonuç çıkarabiliriz: Tunus’taki halk hareketi ile, İslâmi muhalefet liderleri arasına kuvvetli bir set çekilmiş, onlar da bu hareketten büsbütün soyutlanmışlardır. Hiç olmazsa bu durumu, şimdilik böyle yorumlamamız icabediyor.

3. Zaman zaman aksasa bile her devrim hareketi, kendi içinde iyi kötü bir strateji barındırır. Kuşkusuz biz Tunus ayaklanmasının barındırdığı stratejiyi henüz kavramış sayılmayız. İşte yukarıdaki soyutlama, bunun bir işareti kabul edilmelidir. Ayaklanmaların İslâmi bir renge ve muhtevaya bürünmesini istemeyen, buna engel olmaya çalışan bir irade ve merkez!.. En başta bunu yapan ve dikkat edenler kimdir derseniz; sırasıyla Paris, Londra ve Amerikan basın organları!.. Ardından da Tunus basını!.. Bizimkiler ise motive edilmedikleri, kurgulanmadıkları için, işin sırf şamatası ile, dış göstergeleri ile iktifa etmiş sayılırlar.

4. Önemli bir mesele daha!.. Tunus ayaklanmasını nitelemek amacıyla, “Yasemin Devrimi” gibi bir ifade kullanılıyor. Hareketin ilk günlerinde bu tabir kullanılmıyordu. Sonradan ortaya çıktı. Peki bu kavramı hangi merkez, hangi uluslararası ajans veya gazete tedavüle soktu dersiniz? Gazetecilikte haber ve habercilik teyakkuzu, bu noktalarda kendini tezahür ettirir. Öyleyse bu adres tesbit edilemezse, biz de bir şey yapmamış oluruz.

Yoksa bu kuşkularımız yersiz mi? Yani bu kavramlaştırmayı Tunus muhalefeti, kendini tanımlamak için, bizzat kendisi mi üretti? Bunun delili, kanıtı var mıdır? Ya da sakın şöyle olmasın: Ukrayna, Gürcistan, Kırgızistan ayaklanmaları gibi, ‘Turuncu Devrimler’ serisi gibi, herhangi bir Amerikan patenti mi söz konusudur?

5. Tunus olayları sırasında en dikkati çeken hususlardan biri de şu oldu: Asker yani ordu, kalabalığa hiç mi silah çekmedi? Ateş etti ise de, havaya ateş ettikleri görüldü. Buradan çıkarılması gereken sonuç da, demek ki ordu ayaklanmaların yanında veya arkasındadır.

Daha garibi en kalabalık Tunus gösterileri için verilen rakam, beş bini ancak bulmaktadır. Yani fazla bir şey değil bu kalabalıklar!.. Ordu istese bunları rahatlıkla dağıtabilirdi.

Hayır böyle yapılmıyor ve kalabalıklar, Bin Ali’ye karşı bir tehdit olarak kullanılıyor, onun iktidarını bırakması sağlanıyor ve ardından da yurtdışına sepetleniveriyor.

6. Öyleyse Tunus vakasına; bir devrim ve halk hareketi olmaktan ziyade, dolaylı bir askeri müdahale olarak bakabiliriz. Ama bu söylediklerimiz şimdilik geçerlidir. Zira böylesi hareketlerin inişli-çıkışlı bir seyir takip ettiğini asla unutmamak gerekir. Dolayısıyla Tunus’ta kısmi bir demokrasi ile yetinecek gibi görünüyoruz.

YENİ AKİT

YAZIYA YORUM KAT