1. YAZARLAR

  2. Ahmet Amrabi

  3. Tunus'ta değişim rüzgârı esti mi?
Ahmet Amrabi

Ahmet Amrabi

Yazarın Tüm Yazıları >

Tunus'ta değişim rüzgârı esti mi?

24 Ocak 2011 Pazartesi 00:55A+A-

Göç, intihar ve yavaş ölüm. Arap dünyasının dört bir yanında genç nesiller önünde bir dördüncüsü olmayan üç seçenek.

Üniversiteler ve enstitüler her yıl gençleri hiçbir varlığı olmayan yerel çalışma pazarına sevk ediyor. Hatta bazıları için olumlu ve umut verici görülen göç tercihi bile aslında sadece zengin ailelerin çocuklarından küçük bir azınlığa bahşediliyor. Bu zengin çocukları fahiş fiyatlarla bilgi satan özel okullar ve üniversitelerde nitelikli eğitim alıyorlar.

Arap gençleri arasındaki yaygın işsizlik olgusu hızlı oranlarla artıyor. Bu durum 'niçin' sorusunu sorduruyor bizlere. Tunus'ta yaşanan halk duygularındaki patlamanın getirdiği dramatik sarsıcı gelişmelerle olayların yüzeyinde bu büyük soru beliriyor. Rejimleri ve halklarıyla bir ucundan diğerine Arap dünyası ani bir şok geçirdi. Bu yüzden soru, Tunus siyasî depremiyle sınırlı kalmamakta ve bütün Arap dünyasını kapsamakta.

Genel Arap sahnesinin unsurları müşterek ve birbiriyle örtüşüyor. Küçük bir sınıf, milli gelir kaynaklarını tekelinde tutuyor. Hâkim otorite bu seçkin azınlık grubun çıkarlarını kollamak için oluşturulmuş. Batılı güçler, hâkim otoriteyi koruyor ve kolluyor. Arap toplumlarındaki büyük çoğunluk ise sefalet içinde bu üçlü koalisyonun kurbanı. Arap dünyasındaki ekonomik ve malî yapının çoğunluğunda döviz bütçesinde kronik ve sürekli bir açık var. Zira döviz kaynaklarının yıllık bilançosu devletin dış hesaplarını karşılamıyor. Bu paralar bir yandan 'yabancı yatırımı teşvik' sistemi temelinde yerli pazara girmesine izin verilen yabancı şirketlerin hesaplarına akıyor. Bir açıdan da bu şirketlerin acentelerinin hesaplarına gidiyor. Ki bu acenteleri oldukça zengin bu küçük azınlık kesim oluşturuyor. Bu durumda yüksek iktidar kurumunun adamlarının görevi, bu operasyonun akışını şu iki yolla kolaylaştırmak: İlki gerekli yasaları çıkarmak ve düzenlemeleri yapmak. İkincisi iktidarın ve güvenliğin çeşitli araçlarıyla muhalefetin sesini susturmak ve bastırmak.

Böylelikle ulusal ekonominin işleyişindeki bozulma şiddetleniyor. Bu bozulmanın sonuçlarını toplumda büyük çoğunluğu oluşturan gelir kaynakları sınırlı kesimlerin omzuna koyabiliriz. Ulusal para biriminin değeri hızlı şekilde düşüyor ve dolayısıyla maaşların ve ücretlerin alım gücü zayıflıyor. Hükümet birbiri ardına daha fazla para basmak zorunda kaldığı ve döviz kredisini yeterince örtemediği için tüketim pazarındaki fiyatlar yükseliyor. Artış çılgın şekilde devam ediyor. Bu noktadan hareketle genel Arap sahnesindeki belli başlı unsurların örtüştüğünü anlıyoruz. Başta ekmek, süt ve benzin olmak üzere zaruri ihtiyaç maddelerinin fiyatlarında peşi sıra artış dalgası ve alım gücünün zayıflaması. Bununla birlikte sağlık, eğitim ve elektrik gibi devletin temel sosyal hizmetler sağlamadaki rolü ortadan kalkıyor. Bu da sınırlı gelir kaynağına sahip kesimleri bu alanlarda özel sektöre başvurmaya zorluyor.

Trajedi bununla da sınırlı değil. Ailelerin geçim çilesi gençler arasında işsizlik olgusunun yayılmasıyla birlikte katlanıyor. Bu işsizlik kendiliğinden ortaya çıkmıyor. Ulusal ekonomik hareketin genel bozulma süreciyle bağlantılı. Zira daha fazla genç iş bulamadıkları için işsizlik saflarına katılıyorlar. İş imkanlarının olmaması, yeni iş imkânları sağlayacak yeni kalkınma projeleri yok demek. Yeni projelerin olmaması, iflasın eşiğinde olan ulusal ekonomik hareketlilikte devletin ortada olmaması demek.

Peki bundan sonra gelecekle ilgili ne söylenebilir? Tunus halkı bu soruya pratik bir cevap verdi ancak bu ilkesel cevap hâlâ etkileşim halinde. Zira işlerin hangi yöne gideceğini kestirmemiz için henüz erken. Fakat oldukça zengin sömürgeci sınıf ile iktidardaki siyasi otoritenin organları ve Batılı güçler arasındaki üçlü koalisyon değişmedikçe veya dağılmadıkça Tunus veya diğer Arap ülkelerinde köklü değişim yaşanmayacağı kesin. Sömürgeci sınıf kendi kazanımlarına dokunacak bir değişime müsaade etmez. Hakim iktidar zaten bu sınıfın ortağı. Batılı güçlerin ise iki gündemi var. İlki Batılı şirketlerin yaptığı servet yağmalama operasyonlarını korumak. İkincisi Arap ülkelerinin İsrail karşıtı etkin siyaseti benimsememesini garantiye almak. Her iki durumda da Arap rejimlerinin demokratik dekorla birlikte diktatör rejimler olması gerekiyor. Değişim rüzgârının ne yöne gittiğini kestirmek için Tunus'ta yaşananları ve yaşanacakları bu açıyla izlemeliyiz. Birleşik Arap Emirlikleri gazetesi El Beyan, Sudanlı yazar, 21 Ocak 2011

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT