1. YAZARLAR

  2. Mehmet Altan

  3. TSK gazeteciliği ve şike
Mehmet Altan

Mehmet Altan

Yazarın Tüm Yazıları >

TSK gazeteciliği ve şike

18 Temmuz 2011 Pazartesi 19:13A+A-

Acaba Diyarbakır, Silvan’daki telsizlerden ‘geliyorum’ diyen anonslu baskını iyi eğitimli, güçlü bir ordu yer miydi?

Saldırganın gözü gerçek bir orduyu bu kadar rahat keser miydi?

Diyelim saldırı oldu, böylesine büyük zayiat verilir miydi, ‘komando’ eğitimi aldığı söylenen gencecik insanlar ölür gider miydi? Komando eğitimi almasalar durum ne olacaktı?

Onlarca soru boş yere sorulmuyor, çünkü ortada onca gencimizin hayatına mal olan beceriksizlik skandalı var...

***

Böyle durumlarda TSK, böyle yürek yakan bir beceriksizliğin bir daha tekrarlanmaması için önce özeleştiri yapıp, daha sonra tedbir alacağına, alelacele herhangi bir ‘TSK gazetecisini’ arıyor ve demagojik bir polemiğe girişiyor...

Ve başarısızlığın üstünü örten bir propaganda makinesini çalıştırmak istiyor...

İstenilen şu:

TSK’nın ‘güçlü, haklı ve hatasız’ olduğu yazılacak, boş yere tükenip giden askerlerimizin hesabı da gündeme getirilmeyecek, sorulmayacak...

‘Niye öldüler’ sorusu yerine ‘vatan sağ olsun’ denilerek göz göre göre vicdanlar susturulacak...

Özeleştiri asla ve kat’a yapılmayıp, çocukların ‘yetersizlikten’ dolayı değil, PKK nedeniyle öldüğü döne döne vurgulanacak...

Aslında Türkiye’de askeri de, sivili de, egemenlerin hiçbiri özeleştiriden, sorgudan ve sualden hoşlanmıyor, tek istedikleri şey, her an yerli yersiz dozu artan bir övgü...

El hak bunu yapmaya hazır sürüsüne bereket insan var...

Hâlbuki eleştiremediğini övmenin hiçbir kıymeti harbiyesi de yok ama bunu anlatmak kolay değil, dalkavukluk çok daha eski bir gelenek...

***

Eğer doğruları yazıp, çocuklarımızın neden öldüğünü soruşturursak bu ‘PKK’nın lehine psikolojik harekât’ olurmuş...

TSK, kendi ‘gazetecilerine’ bunları yazdıracağına, ‘anons’ edilerek gelen saldırıya karşı kendini korumayı becerse, çocuklar da ölmese, kimsenin de komando birliklerine saldırmayı göze alamayacağı bir caydırıcılık noktasına ulaşılsa çok daha doğru olmaz mı?

Çocuklar boşu boşuna ölsün ve TSK gazeteciliği marifetiyle bunun üzeri mi örtülsün yoksa kimsenin TSK’nın kılına dokunamayacağı ve çocukları öldüremeyeceği bir standarda mı ulaşılsın?

Hangisi asıl?

TSK gazeteciliği marifetiyle bizde hep birincisi geçerli oldu, bu nedenle de onca skandalın ardından hep soruşturma açıldığı söylendi ama bu soruşturmaların sonuçlandığına ve boş yere ölümlere neden olan herhangi birinin cezalandırıldığına rastlamadık...

***

TSK, medyayı ele geçirip gerçeklerin üzerini propaganda ile örterek her şey mükemmelmiş görüntüsü yaratmaya çalışmanın hiçbir yararı olmadığını, bu alışkanlığın çoktan geride kaldığını da öğrenmeli...

Aynı şey siyaset veya herhangi bir başka kurum için de geçerli...

Çünkü ‘saydamlık çağı’nı idrak ediyoruz...

***

TSK, hatalarını gidererek gerçek bir orduya dönüşmesini isteyenlerin eleştirilerini dikkate alacağına TSK gazetecilerini devreye sokuyor...

Bir geçerliliği ve anlamı yok ki...

İnanmayan son şike olayına baksın...

Bugün UEFA Cenevre’de toplanıyor...

Ve muhtemelen ‘şikeyi’ henüz göremeyen bizim Futbol Federasyonu’na ‘yönetici ve futbolcu tutuklamaları var. Küme düşürmeniz şart. Aksi takdirde ihraç cezası alırsınız’ diyecek. Federasyonun samba yaparak dengeler peşinde koştuğu ortamda şikeyi UEFA cezalandıracak...

***

Bir NATO ülkesinde, çağın değiştiğini anlamayan ‘eski ordu’da, kendi ‘TSK gazetecileri’ ve onların ‘psikolojik savaş yöntemlerine dayalı propagandaları’ yüzünden sonunda Ergenekon ve Balyoz’a yuvarlandı... Çünkü bunu anlayan bir de ‘ikinci bir ordu’ var...

Çağın tek gerçeği; işini yeryüzü standartlarında doğru dürüst yap ve saydam ol...

Dolap çevirip, beceriksizliklerin üzerini asla örtmeye kalkışma... Çağı hala kavrayamayan dalkavuklara duyurulur...

STAR 

YAZIYA YORUM KAT