Mümtazer Türköne

Mümtazer Türköne

Yazarın Tüm Yazıları >

Törenler

30 Ekim 2011 Pazar 00:47A+A-

Cumhuriyet Bayramı törenlerinin deprem yüzünden iptali, bu törenlerin anlamı üzerine düşünmek için çok iyi bir vesile. Biz bu törenleri neden yapıyoruz? Bayramlardan değil, törenlerden bahsediyorum.

Bildiğimiz, alıştığımız 'resmî bayram'ları neden bu şekilde kutluyoruz? Her ilin, her askerî birliğin, her okulun, her resmî dairenin dâhil olduğu, bir tek seyircisinin yani vatandaşların bulunmadığı 'geçit resimleri' sahi neden yapılır?

CHP lideri Kılıçdaroğlu, bu yılki Cumhuriyet törenlerinin iptalini protesto etti. Kınama ifadeleri arasında, törenin anlamını açıklayan ve savunan sadece şu cümle var: 'Bu törenler yeni kuşaklara millet olmanın hazzını yaşatır, kıvançta ve tasada bir olmayı öğretir.' Sizce de öyle mi?

Bu törenlere katılmak, hele görev almak dünyanın en eziyetli işidir. Ne hazzı? Sizden beklenen tek şey, o çok basit hareketi herkesle aynı zamanda yapmaktır. 'Sağ-sol' diye uygun adım giderken yanlış ayakla yürümek büyük kabahattir. Çaresi adım atmak yerine yerinizde zıplayarak adımınızı düzeltmektir. Önden ve yandan aynı hizada durmanız, komutlarla hareket etmeniz gerekir. Karşıda tribünlerde oturanlara düzen ve intizamınızla kendinizi beğendirmek zorundasınız. Daha çok başımızdaki öğretmenin bir aferin alması, galiba önemli olan. Yüzlerde bir ciddiyet, herkes asık suratlı olmalı. Kendinizi sıkmak, kaskatı kesilmek zorundasınız. Bu kadar zorluğun, sıkıntının neresi bayram? Bir görev ciddiyeti ile depodan çıkartılan teneke çelenklerin, protokol kurallarına riayet edilerek Atatürk büstü veya heykeli önüne konulması, kime ne kazandırıyor? Bu kadar çocukça, safça ve basit bir şeyi o kadar ağırbaşlılık ve ciddiyetle yapabilmek için kendimizi çok zorlamıyor muyuz?

Bayramlar tamam, ama törenler bir rezalet. Resmî bayramların, provaları ve eğitim-öğretim faaliyetleri içinde işgal ettiği zamanları biri oturup hesaplasın; bu kadar ağır bir bedeli bu çocuksu törenlere harcayabilmek için akıl ve bilimden nasipsiz olmamız gerekmez mi? Dünyanın gelişmiş, medenî ve ileri ülkelerine bakın. Neden bizden başkası çocukları tek sıra halinde, uygun adım marş diye yürütmez? Merak edenler için söyleyeyim. Bizden başka aklı başında hiçbir memlekette bu törenlerin benzeri yok.

Cumhuriyet'in ilk yıllarında, bu törenlerin bir bayram ve coşku içinde kutlandıkları doğru. Cumhuriyet Bayramı dışındaki törenlerin 30'lu yıllarda icat edildiklerini kaydedelim. Hele 19 Mayıs törenleri, tam anlamıyla faşist İtalya'dan kopya edilen bir kitle gösterisi. 1938 yılına kadar Mayıs'ın sonlarına tekabül eden 'idman bayramı' o tarihe kadar sadece Samsun'da kutlanan 'Bandırma Vapuru'nun Samsun'a gelişi' ile birleştiriliyor. Ortaya bugün hâlâ sürdürdüğümüz bir 'faşist kitle ayini' çıkıyor. Gençler stadyumlara dolduruluyor. Günlerce çok basit figürleri eşzamanlı yapabilmek için provalar yapıyor. Niye yaparız bunu? Bir aklı eren açıklayabilir mi?

Cumhuriyet, halkına güven vermeye çalıştı. Yakın zamana kadar Cumhuriyet Bayramı akşamları yapılan 'fener alayları' bu kutlama havasını yansıtır. İş makineleri, ambulanslar, itfaiye ve traktörler süslenir ve vatandaşa 'bakın nelerimiz var' denirdi. Allah'tan bu komedi artık pek tekrarlanmıyor.

Hâlbuki Cumhuriyet'in anlamı üzerine düşünmek, gençleri bu konuda bilinçlendirmek daha önemli değil mi? Cumhuriyet neden fazilettir? Öğretmenlerimiz bu sorunun cevabını nasıl veriyor? Cumhuriyet ile demokrasi arasında bir karşıtlık mı var? Cumhuriyet'i Romalılar icat etti. Cahil halkın yönetimine yani demokrasiye karşı, faziletli halkın yani azınlığın yönetimini koydular. Devlet yönetiminin sadece fazilet sahiplerinin ayrıcalığı olduğunu öne sürdüler. Peki ya bizim Cumhuriyetimiz. 2011 yılında halk, yönetici seçkinlere karşı faziletini kanıtlamadı mı? O zaman neden, 'fazilet sahibi seçkinlerimiz'in top ve tüfekle halka gözdağı vermek için icat ettikleri 'resmî törenleri' bu faziletli millete 'bayram' diye yutturmaya devam ediyoruz?

ZAMAN 

YAZIYA YORUM KAT

1 Yorum