Suriye konulu bir tartışma
Levent Gültekin 31/12/2012 tarihli yazısına 'Hayrettin Karaman'ın kutsal savaşı' başlığını atmış. Yazısında bu başlık dahil pek çok yakışıksız söz var, pek üst perdeden konuşmuş, bana nasihatlar veriyor, ABD ve İsrail'in planlarından habersiz olduğumu, yani gaflet ve cehalet (bereket açıkça dalalet dememiş) içinde olduğumu… söylüyor. Bunlara cevap verecek değilim, köşemde kayıkçı kavgasına meydan vermedim, vermem.
Ama okuyanı yanıltacak bazı ifadeleri tavzih kabilinden karşılamak isterim.
Benim kutsal savaşım olmaz; eğer Allah'ın emrettiği bir savaş söz konusu olursa bu savaş kutsaldır (cihaddır, ibadettir) ve kutsallığını benden değil, dinden alır.
Benim yazımda söz konusu ettiğim silahlı direniş 'meşru savunma'dır. Bunun meşru savunma olup olmadığını ilmî yönden tartışabilirsiniz, ama 'meşru savunma' diyeni dövme hakkınız olamaz; bu davranış ilim (yazar) âdâbına sığmaz.
Cevdet Sait Hoca'nın 'Kur'an'ın tarafını tutuyorum. Ben en baştan beri rejimin muhalifiyim bunu herkes biliyor. İslam aleminin en büyük sorunu 'sömürüye elverişliliktir. 'İslam alemi maalesef aklını yitirdi' sözlerinin altına ben de imzamı atarım. Ama tenkit ettiğim ve edeceğim başka sözleri ve düşüncelerinin olması da tabiidir.
Gültekin diyor ki:
'Hayrettin Karaman Hoca'ya göre 'Suriye'de sorun silahla çözülmez, yapmayın etmeyin birbirinizi öldürmeyin' diyenler zalimin ekmeğine yağ sürüyormuş.'
Cevdet Said, hem iktidara hem de muhalefete 'birbirinizi öldürmeyin' demiyor, muhalefete 'o sizi öldürse bile sabredin, mukabele etmeyin' diyor. Bu da bir görüş, ama bana göre değil; Suriye'de zalim Esed muhaliflerin kökünü kazımaya azmetmiş, ülkeyi kendi iktidarı ve çıkarı için harabeye çevirmiş ve buna devam etmekte iken muhalefete silahı bırakın, sizi daha rahat öldürsünler' demek, zalime yardımdır.
'İktidarın tamamen siyasi hesaplarla aldığı tutumlarını meşrulaştırmak için her gün bir ayet bulup çıkaracak mısınız? Agresif siyasete dinsel onay vermeye daha ne kadar devam edeceksiniz?' diyor.
Yukarıdaki satırları okuyunca yazıdaki sertliğin ve konu dışına kayarak benim iktidarla ilgili tavrımın tenkidine/tahkirine geçişin asıl sebebinin, yazarın iktidara karşı onulmaz/tarafgir/ölçüsüz muhalefetinden kaynaklandığı kanaatine vardım. Konumuz AK Parti iktidarı olmadığı için ben buraya girmeyeceğim.
28 Şubat ve benzerlerinde zalime karşı tavrım daima dik ve tavizsiz oldu. Ama bu tavır, 'şartlar ne olursa olsun zalime karşı silahlı mukabelede bulunalım' diyecek kadar akıl dışı olamazdı. Suriye'de de Esed'in zulmü yeni değildi ve ben bu zulme karşı olduğumu defalarca ifade etmiştim, ama mazlum Suriye halkını savaşa davet etmedim. Bu direniş (öyle birkaç küçük gösteri filan diye küçümsemek yakışmıyor) önce silahsız başladı ve yeterince devam etti, sonra bizim tahrik ve teşvikimiz söz konusu olmadan silahlı direnişe dönüştü. Bu durumdan sonra direnişçiler vazgeçse bile Esed'in onları sonuna kadar imha edeceğini bildiğim için onlara yardım etmek gerektiğini yazdım.
Sayın Gültekin 'İslam'da savaş, barış, hicret, isyan…' konularında bana ders ve öğüt vermeye kendini yeterli görüyorsa bu onun takdiridir, bir şey diyemem, ama kendi payıma bu konularda ondan ders alma durumunda değilim.
Esed liderliğindeki Nusayrî Baas rejiminin ümmet, İslam, Suriyeliler ve Filistin için İhvan iktidarından daha hayırlı olduğunu ve olacağını söyleyen varsa onun aklına, vicdanına ve bilgisine şaşarım.
Her hal ve kârda tenkit ve tartışma edep sınırlarını aşmamalı, muhataba söylemediğini söyletme (söylemiş varsayma) yoluna gidilmemelidir. Bir de şunu hatırlatayım: Bir kimse kendini yanılmaz, bilgilerini de tartışma götürmez kabul ederse bu bir çeşit hastalıktır.
YENİ ŞAFAK
YAZIYA YORUM KAT