1. HABERLER

  2. HABER

  3. "Suriye İçin Her Sabah Dua Ediyorum!"
Suriye İçin Her Sabah Dua Ediyorum!

"Suriye İçin Her Sabah Dua Ediyorum!"

Her gün sabah namazında Suriye halkı için dua ettiğini belirten Davutoğlu, Esad’ın sonunun Saddam Hüseyin’e benzememesi için büyük çaba sarf ettiklerini söyledi

23 Mart 2012 Cuma 14:16A+A-

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Avusturya Dışişleri Bakanı Michael Spindelegger’in resmi davetlisi olarak Viyana’ya gitti. Viyana yolunda uçakta beraberindeki gazetecilerin sorularını cevaplayan Bakan Davutoğlu, Suriye Devlet Başkanı Esad’ı bir defa daha uyararak, “Esad ne kadar erken giderse, Suriye’nin bölünme riski o kadar azalır” dedi.

Yener Dönmez'in Haberi:

KUR’AN’DAN ÖRNEK VERDİ

SORU- Göreve başladığınızda bölgeyle ilgili bu kadar zor bir süreç olacağını öngördünüz mü?

CEVAP- Evet zor bir süreç. 1971’de, 2. Dünya Savaşı’na katılmış bir Alman hocam vardı. Beyaz saçlı bir Alman’dı. İlk derste tahtaya yazdı. “Hayatta zorluklar olmasaydı başarı da olmazdı” derdi. Bir de Kur’an-ı Kerim’de, “Muhakkak ki her zorluğun sonunda bir kolaylık vardır” diye bir ayet vardır. Zor bir coğrafyadayız. Ben göreve başladığımda soğuk savaşın yeni bittiği ama gerilimin devam ettiği şartlar vardı...

Zor şartlarla karşı karşıyayız. Ama bu olacak. Bu coğrafyada dışişleri bakanı olmak, sıcak bölgelerden uzak kuşaklardaki ülkenin dışişleri bakanları gibi olmaz. Ama o kadar heyecan verici de olmaz. Bir ülkenin belki 1 yılda karşılaşacağı krizle biz bazen 1 haftada bazen 1 ayda karşılaşıyoruz. Doğaldır bu.

“YÜZYILI ETKİLEYECEK BİR DÖNÜŞÜM YAŞANIYOR BÖLGEDE”

Büyük bir dönüşüm yaşanıyor bölgede. Yüzyılı etkileyecek bir dönüşüm bu. Belki yüzyılları etkileyecek bir dönemden geçiliyor. Böyle dönemlerde ülkeleri yönetmek büyük bir sorumluk ama büyük bir onur. Kendi ülkenize, güvenirseniz zorluklar aşılır. Zorlukların aşılmasında en büyük güç süreklilik ve istikrardır. Çözümü yaşarken sonrasında ben olacağım dersen o kararı alıyorsun. Ama sonrasında sen olmazsan, o kararı alamıyorsun. Koalisyon dönemlerinde bu yaşandı.

“ACILARIN ÖNÜNE GEÇMEYE ÇALIŞIYORUZ”

SORU- Suriye meselesi. Tunus, Libya, Mısır gibi daha çabuk olacak diye hareket edildi. Ama geldiğimiz süreçte bunun kısa sürede olmayacağı ortaya çıktı.

CEVAP- Ben bu süreçlerin hiçbirinin kolay olacağı iddiasında bulunmadım. Hele hele Suriye’nin en zor değişim sürecini yaşayacağını biliyorduk ve hep söyledik. Hiçbir zaman kısa sürede değişim olmaz dedik. Balkanlar’dan örnekler vererek bu süreç uzar, yıllar alabilir dedik. Mesele tarihi dönemeçlerde tarihin akışı istikametinde, yer almak. İlkesel olarak doğru yönde yer almak. Diplomasinin bütün araçlarını kullanarak, bir dramı önlemeye çalışmak. Türkiye’de bunu yaptı. Tüm araçları kullanarak Suriye’de acıların önüne geçmeye çalıştı.

“4 AŞAMALI STRATEJİK PLÂN”

Türkiye gibi 9 yıldır ilkesel temelli olarak destek veren bir ülkenin kendi halkına karşı tanklarla toplarla mücadele etmesinin yanında olamazdı. 9 ay büyük çabalar sarf ettik. Daha sonra da akan kanın engellenmesi için elimizden geleni yaptık. Dikkat ettiyseniz stratejik planla hareket ettik. 4 aşamalı stratejik planlar yaptık.

1- Birinci aşama ikili angajman. Suriye ile ne yapabiliriz diye çalıştık. Esad’la birlikte değişim ve dönüşüm için tavsiyelerde bulunduk.

2- Ekim ayından itibaren dış müdahaleye gerek olmadan bölge içinden Arap ligiyle hareket ettik. Suriye’de daha az kan aksın diye mücadele ettik. Arap ligi ile şubat ayına kadar 5 ay çaba sarf ettik.

3- Yine sonuç alamayınca, yönetim daha fazla şiddete başvurunca BM’ye gittik. BM üçüncü aşamaydı.

4- Orada Çin ve Rusya vetosuyla karşılaşınca Suriye’nin dostları grubunu oluşturduk. Şimdi bu aşamadayız. Uluslararası, geniş kapsamlı çözüm yollarını arıyoruz. Elimizdeki tüm imkanlarla bir çaba oluşturmaya çalışıyoruz. Kolay olmayacağı kanaatindeyiz.

“SURİYE’DE HALKIN İSTEDİĞİ OLACAK”

1 sene önce bugünlerde Tunus’ta serbest seçimlerle bir hükümet iktidara gelecek Fas’ta, Mısır’da, Tunus’ta, Yemen’de serbest seçimlerle bir hükümet kurulacak. Libya’da Kaddafi gidecek, Mısır’da Mübarek gidecek denilse hayal bile edilmezdi. Bunlar sürecin kaçınılmazlığını ve doğallığı ortaya koyuyor. Suriye’de nihai kertede zorluklar olacak ama nihayetinde halkın istediği olacak.

ESAD’DAN DEMOKRASİ BEKLEMEK ZOR”

SORU- Esad’ın gitmesi mi yoksa demokratikleşme mi?

CEVAP- İkisi de birbirine bağlı hususlar. Bu yöntemleri uygulayan liderin ülkesinin önünü açacağına inanmak mümkün değil. Buna Suriye halkı karar verecek. İlk başta bunlarla bu dönüşümün yapılacağına inanıyorduk. Ama kendi halkını kuşatma altında tutan, şehirlerini topa tutan bir yönetimden tam bir demokratik rejime geçileceğine inanmak gittikçe güçleşti. Ama önce Suriye halkının buna inanması lazım. 1 yıl içinde 10 bine yakın insan öldürülmüş, 70 bine yakın insan hapse atılmış, 60 bine yakın asker ordudan kaçmış. Böyle bir tabloda böyle bir sicile sahip yönetimin ülkesini demokrasiye geçireceğini inanmak zor. Ama gerçekten acıdır. Türkiye’de dahi böyle bir yönetimin yanında yer alabilen ve halkın çektiği acıları düşünmeyen ve olaya sadece rejimin bekası açısından bakan insanlar çıkabiliyor.

“SALT DIŞ MÜDAHALE SONUCU ÇÖZMEZ”

SORU- Rusya ve Çin’in Annan girişimine destek vermesi ne getirir, bu bir oyalama taktiğinin yansıması mıdır, yoksa çözüme ulaşma mıdır?

CEVAP- Şu ana kadar Suriye yönetimi hep, hem bizimle hem Arap ligiyle hem BM ile yürüttüğü müzakerelerle hep zaman kazanmaya çalıştı. Bize de biraz müsaade edin denildi. Demokrasiye geçeceğim denildi. Arap ligine de aynı şey denildi. Sonra görüldü ki bu sözler yerine getirilmek yerine daha fazla şiddet uygulandı. Uluslararası toplumun Rusya ve Çin vetolarıyla kilitlenmesinden sonra şiddeti daha artırdı. Cesaret kazandı. Şehirler top ateşine, tank ateşine tabi tutuldu. Şimdi bu bir tiyatro mu bunu görmüyor mu insanlar. Uluslararası toplumunun görmesi yazım. Türkiye’deki muhalefet de dahil Suriye’nin yanında yer alanların bunu görmesi lazım. Bunu görmeyip salt dış müdahale açısından bakılması gerçek sorunu göstermez.

Önümüzde yoğun bir trafik var. Avrupa Birliği temaslarım Suriye ağırlıklı olacak. AB Dışişleri Bakanları ile bir araya geleceğiz. Kore’de Başkan Obama ile bir araya geleceğiz. Sayın Başbakanımız Başkan Obama ile görüşecek. Daha sonra Suriye muhalefetinin yeniden yapılandırılması için Türkiye’de toplantı olacak. Sonra Arap Ligi toplantısı olacak ve biz İran’a gideceğiz. İran seyahatimizde İranlı yetkililerle bu konu ele alınacak. 1 Nisan’da da Suriye’nin dostları toplantısı yapılacak. 1 haftalık süreçte bu trafik yürüyecek.

“ESAD’IN ZAMANI KALMADI”

SORU- Suriye yönetimi zamana oynuyor ama Esad’ın zamanı kaldı mı?

CEVAP- Zamana oynayarak daha çok insanı öldürebilirsiniz. Gerçekten daha çok insan öldü. Ama bir sorunu çözemezsiniz. İnsanları baskınla bir dönem daha sindirebilirsiniz, korkutabilirsiniz. İnsanlar Hama katliamının olduğu dönemdeki bir dönem gibi sinecek değil. Soğuk savaş dönemi yok. Rusya’nın tutumu hep sürecek değil. Bu bir geçici dalgadır. Hama’da olduğu gibi 40 bin insan daha ölür biz yolumuza devam ederiz diyorlarsa; ki böyle bir anlayış var. Bu mümkün değil. Hem sadece noktasal olarak sadece Suriye’de de değil Arap dünyasında bir uyanış var.

Türk basınının bir kısmı da tek taraflı yayıncılık yapıyor. Türk basınında da bunu görmek bana ızdırap veriyor. Bazı insanlar Bosna savaşında Miloseviç’i savunuyor gibiler. Bosna savaşında da Miloseviç, Esad yönetimin yaptığını yapmıştı. Miloseviç’i de mi böyle savunmaları gerekirdi. Bölgenin uyanışında sanki bir dış faktör varmış gibi değerlendiriyorlar.

“BİN ALİ VE MÜBAREK BATI YANLISIYDI”

Bin Ali’den başlayarak batının bu rejimlere verdiği destek önemliydi. Ama ne oldu? Bosna’da büyük katliamlar olmasına neden olan sadece Milaseviç değil, Miloseviç’e zaman kazandıran uluslararası aktörler olmuştur. Şimdi de Esad yönetiminin katliamları konusunda atalet içinde olan bir uluslararası camia var. Bu konudaki tereddüt makul görülecek bir tereddüt değil.

“BİZİ DİNLESE ARAP ALEMİNİN YILDIZI OLURDU”

SORU- Türkiye ilk defa bir komşusunun rejimini yıkmak için doğrudan müdahil oluyor.

CEVAP- Yıkılması gerekir tabirini hiç kullanmadık. Mümkün olsaydı keşke, sözümüzü dinleseydi, bu kadar insan kanı dökülmeden bu işi çözebilirdik ve Suriye bölgenin parlayan yıldızı olurdu. Esad Arap aleminin lideri olurdu. Bulgaristan’da Jivkov zulmünden kaçanlara, Saddam Kürtlere müdahale ettiğinde Halepçe’den kaçanlara destek vermedik mi? Doğru olanı budur. Eğer bir pozisyon sahibiyseniz sizi beğenen beğenmeyen çıkabilir. Hiçbir komşu ülkeye biz o ülke sükûnet içindeyken, barışı yaşarken müdahale etmiş değiliz. Ama komşu ülkede istikrarsızlık seni etkileyecek boyuta geldiyse önleme çalışırız. Ve kendi tedbirimizi almak durumundayız. Bunu bir müdahale olarak görmemek gerekir.

“KÜRT DEVLETİ SENARYOSU VARSA, ÇÖZÜM NE?”

SORU- Esad rejimini savunanlar Suriye’nin bölüneceğini, Irak’tan bölünecek kısımla Irak’ta bölüneceklerle bir Kürt devleti kurulacağını savunuyorlar ve büyük oyuna dikkat çekiyorlar. Bu kaygıyla desteklediklerini söylüyorlar.

CEVAP- Doğru da. Böyle bir senaryoları varsa çözüm ne? Çözüm Esad’ın bu baskıcı yöntemleri devam ettirmesinde mi? Saddam’ın baskısı olmasaydı Irak’ta bu bölünme olmazdı. Irak’ı asıl bölen Saddam’ın kendi halkına, Şiilere, Kürtlere uyguladığı baskıdır. Suriye bir bölünmeye doğru gidiyorsa bu Esad yönetimin kendi halkına yönelttiği baskıdandır. Maalesef Saddam’ın hataları, Kuveyt olayından itibaren yanlış müdahalelere neden oldu Irak’ta. Aynı durumun Suriye’de de olmaması için çalışıyoruz. Bunların müsebbibi Türkiye mi? Biz bir an önce bu sürecin aşılmasını istiyoruz. Ne kadar uzarsa, bölünme riski bir o kadar artar. Suriye’nin bölünmesini istemeyiz. Saddam laf dinlese Kuveyt sonrası Irak’a müdahale gibi bir durum olmazdı. Saddam laf dinlese ne olurdu, Irak, bölünür müydü?

“SÜREÇ NE KADAR KISALIRSA BÖLÜNME RİSKİ O KADAR AZALIR”

Aynı şey Suriye için geçerli. Sürecin kısalması bölünmeyi önler. Süreç ne kadar kısalırsa bölünme riski o kadar azalır. Bu süre uluslararası toplumun tutumuna bağlı. Özelikle BM Güvenlik Konseyi içindeki gelişmeler önemli. Böyle bir yönetimin uzun süre iktidarda kalacağını düşünmek inandırıcı olmaz. Biz doğru yapmak için çok çalışıyoruz. Ve her gün sabah namazında muhasebe yapıyorum. Yanlış mı yapıyoruz, doğru mu yapıyoruz diye. Ve dua ediyorum.

SORU- İran, Suriye’yi kendine bir kalkan olarak mı kullanıyor?

CEVAP- İran’la hep temas içinde olduk. Temmuz ve ocak aylarında gittim. Burada işler kötüye gitmeden konuşalım dedik. Ama maalesef istediğimiz neticeyi alacak bir gelişme olmadı.

ARTIK SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİ KAPANDI

SORU- Şam’ı kendine kalkan olarak kullanan İran destek olmaktan neden vazgeçsin?..

CEVAP- Bunları hep tartışacağız. İran ve Rusya’nın da bölgenin uzun süreli çıkarlarını düşünmeleri gerekir. Bu bölgede artık soğuk savaş döneminin arkaik yapılarının devam etmesi mümkün değil. Uzun dönemli perspektifler daha önemlidir. İran’la bölgede özellikle mezhep çatışmasının önüne geçmek ve Suriye’de kanın durması için ellerinden geleni yapmaları için çalışacağız...

YENİ AKİT

 

HABERE YORUM KAT

9 Yorum