Sudan’ı bölünmeye getiren süreç ve gerçekler
Sudan toprak bakımından dünyanın 10. büyük ülkesi olmakla birlikte yer altı ve yerüstü maden zenginliklerine sahip bir Afrika ülkesidir. Farklı ırklar, çeşitli din, dil ve kültürleri içinde barındıran kozmopolit bir yapıya sahiptir.
Sözün özü, Sudan çoğunluk durumundaki Müslüman nüfus ile Hıristiyan ve Animist inanışların iç içe yaşadığı kültürel bir dokuya sahip.
Bu farklılıklar bir kültür zenginliği olmakla birlikte dünyanın birçok ülkesinde ve bölgesinde olduğu gibi Sudan’da da çatışma sebebi olmuştur. 40 milyon nüfusun yaşadığı ülkede Müslümanlar ülkenin kuzey eyaletlerinde; Hıristiyan ve Animistler ise güney eyaletlerinde yoğun olarak yaşamaktadır. Ancak Kuzeyde Hıristiyan ve Animistler var olduğu gibi Güney bölgesinde de azımsanmayacak kadar Müslüman nüfus yaşamaktadır. Karma köyler, kasabalar ve şehir mahalleleri bulunmaktadır.
Balkanlarda ve Kafkaslardaki farklılıkların bir benzeri olan Sudan, ırksal ve dinsel ayrımın dış güçler tarafından kışkırtılması sonucu dünyanın en uzun süren iç savaşını yaşamıştır. Kuzey ile Güney bölgelerinde Sudan devleti ile Hıristiyan ve Anemistlerin ortaklaşa oluşturdukları isyan cephesine daha sonra Darfur bölgesi katıldı. Ancak Darfur’daki isyan ve yaşanan savaş dinsel ve etnik kökenden değil kabilelerin bölgede üstünlük sağlama mücadelesinden kaynaklanmıştı.
En uzun süren iç savaş ve Güney’in ayrılma mücadelesi
Ülkedeki Güney eyaletlerinin özerk statü talebiyle başlayan süreç 1955-1972 yılları arasında önce gerilla mücadelesi olarak başlayan mücadele daha sonra iç savaşa dönüştü. 1972’de Sudan Başbakanı Cafer Numeyri ile Güney Sudan Özgürlük Hareketi(SSLM) lideri Joseph Lagu arasında varılan anlaşma ile ülkede on bir yıl süren barış sağlanmıştı. (Bu örgüt daha sonra SPLA –SPLM olarak isim değiştirdi ve John Garang’ın helikopter kazasında şaibeli ölümünün ardından 30 Temmuz 2005’de liderliği bugün hâlâ Güney Sudan devlet başkanlığı görevini yürüten Salva Kiir Mayardit devraldı.)
Amerika ve İsrail ve diğer batılı ülkelerin kışkırtmaları ve silahlandırmaları sonucu 1983 yılında tekrar başlayan bu iç savaş tam 22 yıl sürdü (1983- 2005). Bu iç savaşta taraflar birbirlerine ağır kayıplar verdirdi. Bu süreçte kuzey ve güneyin, petrol başta olmak üzere en zengin maden kaynakları silah karşılığı emperyalist devletlere peşkeş çekildi. Ayrıca 1983-2005 arasında yaşanan çatışmalarda 2 milyon insan hayatını kaybetmiş, on binlercesi sakat kalmış, 4 milyondan fazla insan ülkenin çeşitli bölgelerine göç etmiştir. Çatışma bölgelerindeki halkın bir kısmı ise komşu ülkelere sığınmak zorunda kalmıştır.
2005 yılında tarafların silah bırakması ve Kapsamlı Barış Anlaşması’nın kabulü ile iç savaş resmen son bulmuş oldu. Varılan barış anlaşmasıyla, Güney Sudan bölgesi yarı-özerk statü kazanırken, 2010 yılında ülke çapında genel seçimlerin yapılması ve 9 Ocak 2011’de de tam bağımsızlık için Güney Sudan’da referandum yapılması öngörülmüştür. 9 Ocak 2005’ta imzalanan anlaşmaya göre petrol gelirlerinin kuzey-güney arasında eşit dağıtılması ve Abyei bölgesinde eşzamanlı ayrı bir referandumun yapılması karara bağlandı.
Güney Sudan bağımsızlığına kavuşuyor
Yaşanan iç savaşlar ile varılan barış anlaşmaları artık geride kaldı. Şimdi sıra, parafe edilen maddelerin son durağı olan referandumda. 9 Ocak 2011 tarihinde Sudan tarihinde bir dönüm noktası yaşanacak ve yapılacak referandum sonucu ülke resmen ikiye bölünecek. Yani ikinci bir ülke, milletler camiasına katılmış olacak. Referandum sonucunu görmeden Sudan’ın bölüneceğini yazmış olmam eleştirilebilir; ancak bazı gerçekleri önceden bilmek için kahin olmaya gerek yok.. Çünkü Güney Sudan halkının büyük desteğini alan SPLM, Sudan’da gerçekleşen Nisan 2010 genel seçimlerinde Güney Sudan bölgesinde %92,8’lik ezici bir üstünlük sağlamıştı. SPLA Güney Sudan’ın bağımsızlığına öncülük eden siyasi örgüttür. Bu gerçekler göz önüne alındığında Güney Sudan’ın bu referandumdan bağımsızlık elde edeceği açıkça görülmektedir.
Tarihin seyrine göz attığımızda, Sudan, isyanlar ve iktidar kavgaları ile işgallerle boğuşarak bugünlere gelmiş bir ülke olarak karşımıza çıkmaktadır. Ben 1996 yılından bu güne Sudan’ı defalarca ziyaret ederek tarihini ve yaşanan olayların sebeplerini araştırarak “Mehdi Hareketinden İslam Devrimine SUDAN” isminde bir de kitap yazdım. Sudan’ın tarihini ve geçmişten günümüze yaşanan işgalleri ve bu işgallere karşı başlatılan direniş hareketleri ile bağımsızlık sonrası darbelerle başlayan iktidar kavgalarını ayrıca, Güneydeki Hıristiyan ve Animistlerin başlattıkları ayrılıkçı isyanları ayrıntılarıyla araştırarak bu kitabımda topladım. Ancak kitabın yayınlandığı 1999’dan bugüne çok önemli ve tarihi gelişmeler yaşandığı için anlaşılan o ki, kitabımı yenilemem ve yakın tarihin gerçeklerini de ilave etmem gerekecek.
Dileğimiz; bağımsızlığını kazanacak olan Güney Sudan’ın, Sudan yönetiminden intikam almak isteyen emperyalist güçlere taşeron olma yerine Hartum yönetimi ile iyi ilişkiler içinde dost ve kardeş ülke olarak varlığını sürdürmesidir. Bu konuda Sudan Devlet Başkanı sayın Ömer El Beşir’in iyi niyet ve yapıcı yaklaşımları Güneydeki siyasiler tarafından iyi okunmalı ve bu fırsatı değerlendirme adına benzer bir yaklaşım içinde olmalıdırlar. Aksi halde bölge yeni olumsuz gelişmeler yaşanmasına sebep olurlar. İşte o zaman kazanan emperyalist güçler, kaybeden her zaman olduğu gibi bölge halkı ve devletleri olur. Şimdiye kadar olduğu gibi...
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT