1. YAZARLAR

  2. Melih Altınok

  3. Söz konusu çözümse müzakere teferruattır
Melih Altınok

Melih Altınok

Yazarın Tüm Yazıları >

Söz konusu çözümse müzakere teferruattır

16 Eylül 2011 Cuma 06:40A+A-

Devlet yetkilileri ve PKK yöneticileri arasındaki görüşme kayıtlarının MOSSAD’ın ya da MİT içerisindeki bir kanadın Ak Parti’yi milliyetçi kamuoyu önünde zora sokmak için yayınlandığı söyleniyor. Ancak bu görüşü destekleyenler koca koca istihbarat birimlerinin niçin etkisi sınırlı yayın organlarını seçtiklerini açıklayamıyorlar. Öyle ya, eğer birilerinin niyeti Ak Parti’ye milliyetçi kamuoyunda itibar kaybettirmekse bu ses kayıtlarının üzerine para verecek zibilyon tane büyük yayın kuruluşu var. Hack’lemeye, zora girmeye falan gerek yok yani.

Ayrıca barış iradesi adına içeriğinin ayakta alkışlanması gereken bu görüşmelere katıldıkları halde ağızlarındaki “inkâr ve imha” sakızını tükürmeyen ve savaşı 90’ların konseptine yükselten hareketin en kritik dönemlerde devletle müzakere yaptıklarına dair açıklamalar da şurada duruyor. Yeni bir durum söz konusu değil.

Tarafların “barışa yeşil ışık yakıldı” diyerek sonlandırdıkları görüşmenin yapıldığı 2010 yılı, Cemil Bayık ve Duran Kalkan gibi PKK’nin üst düzey komutanlarının artık devletle müzakerelerin birinci öncelikleri olmadığı yönünde açıklamalarının yoğunlaştığı bir dönemdi. Görüşmelerin dolaylı olarak ifşasını, Murat karayılan 12 Eylül referandumunun hemen öncesinde yaptığı “6 madde açıklamasıyla” da kamuoyunda kuşkuya yer bırakmayacak şekilde somutlaştırmıştı. Hatta PKK’nin diğer önemli isimlerinden Mustafa Karasu da, Öcalan’ın devletle yaptığı görüşmelerin “artık tasfiye sürecine hizmet eder bir niteliğe büründüğü” yönündeki mesajlarını açık açık vermeye başlamıştı.

Başbakan Erdoğan’ın CHP ve MHP ile polemiğe girerek Öcalan’la görüşmelerin kendi iktidarları öncesinde de yapıldığını söylemesi ve savunma pozisyonuna geçmesi de yine Aysel Tuğluk’un “sürecin diyalogdan müzakere noktasına vardığını” açıklamasıyla olmuştu.

Kuşkusuz örnekler bunlardan ibaret değil. Hükümetin büyük risk alarak organize ettiği Habur’dan girişlerin sonrasında Hatip Dicle’nin Baykal’ın konuyu Meclis gündemine getirmesine ve hatta MHP’nin referandumdaki Hayır kampanyasını “ihanet” teması üzerine kurmasına neden olan “jurnalciliği” de hepimizin hafızalarında.

İşte, yalnızca polisiye bir konu gibi duran, görüşmelerin içeriğinin kim tarafından kamuoyuna duyurulduğu noktasının da, görüşmelerin niçin sonuca ulaşamadığı ve bugünkü noktaya nasıl gelindiği konusunda bize ipuçları sunduğu için önemli.

Farklı yorumlar yapanlar gibi benim de elimde henüz somut bir delil yok. Ancak ben yukarıdaki örnekler ışığında, ses kaydının yayınlanmasında amacın, görüşme kayıtlarını okuyan herkesin rahatça görebileceği gibi, çözüm iradesinin eşi benzeri görülmemiş şekilde belirdiği bir dönemde bile, Ak Parti yıkılmalıdır şiarına odaklana PKK çevresinin bir gövde gösterisi olduğunu düşünüyorum. Elbette taşın vurduğu iki kuşun da Ak Parti’nin “zayıflatılması” olduğunu söylememize gerek yok.

Eski politik reflekslerinden kurtulamayan PKK’nin ses kayıtlarını, hükümetin samimi çözüm iradesine rağmen savaşta ısrar eden taraf olduğunu açık edeceği ve müzakerelere katılan üçüncü tarafların güvenini sarsacağını düşünerek apar topar geri çektiğini düşünüyorum. Ses kayıtlarının ertesi günü çıkan Özgür Gündem’in ilk sayfasında bu önemli olaya tek bir satır bile yer verilmemesi de üzerinde düşünülmesi gereken bir nokta.

Dolaysıyla Cengiz Çandar’ın dünkü yazısında belirttiği, ses kayıtlarının yayınlanmasıyla Mustafa Karasu gibi radikallerin müzakere istemediği tezlerinin çürüdüğü türünden iddiaların hiçbir dayanağı olmadığını düşünüyorum. Hatta bence kaset, Çandar’ın söylediğinin tam tersinin kanıtı niteliğindedir.

Kürt kamuoyu çözüm iradesinin bu denli geliştiği bir dönemde savaşa bahane devşirenlerin kimler olduğunu net bir şekilde göreceği bu ses kayıtlarını çok iyi değerlendirmeli. Onların barışa destekleri hayati.

Hükümet de paniğe kapılmamalı. Yukarıda da belirttiğim gibi, PKK çevresinin referandum öncesi müzakerelere dair provokatif açıklamalarının nasıl ters teptiğini, “Evet” diyen yüzde elli sekizin “görüşmelere” de onay verdiğini gördük. Haziran seçimlerin sonuçları da bunun tesciliydi. E milliyetçi, ulusalcı cenaha ağızlarıyla kuş tutsalar yaranamayacakları da ortada.

O halde barış isteyen Kürt ve Türk kamuoyunun “Söz konusu çözümse müzakere teferruattır” diye haykırmasının tam zamanıdır.

Ancak o zaman savaşçılar da kaset yayınlamak türünden ayak oyunlarını bırakıp el mecbur otururlar o masaya ve hakkını savundukları iddiasında oldukları halkları için barışa şerh düşmeyi bırakırlar.


[email protected]

TARAF

YAZIYA YORUM KAT