1. YAZARLAR

  2. Ergun Babahan

  3. Sivil faşizmin gerçek savunucuları
Ergun Babahan

Ergun Babahan

Yazarın Tüm Yazıları >

Sivil faşizmin gerçek savunucuları

10 Ocak 2010 Pazar 21:23A+A-

Türkiye Cumhuriyeti bir bürokrat diktatörlüğü olarak kuruldu.

Cumhuriyet, devlet eliyle zengin yetiştirme politikasını İttihat ve Terakki’den aynen aldı.

Bürokratlarla diz dize, kucak kucağa büyüyen bir burjuva sınıfı oluşmaya başladı.

Ancak devlet elinde büyüdüğü için uzun süre rüşdünü isbat edemedi.

Hormonlu bir burjuvaziydi, bütün gücünü devlet desteğinden alıyor, gümrüklerle, teşviklerle korunuyordu.

Bu sınıf, ağır konularda kararları bürokratlara bıraktı, bürokratlar onları kolladı, onlar da bürokratları.

Emekli olan önde gelen bürokratlar şirket yönetim kurullarında yer aldı.

Ama Turgut Özal dönemiyle birlikte ciddi bir aktör daha ortaya çıktı: Anadolu sermayesi.

Bu, Hacivat-Karagöz oyunundan rahatsız bir kesimdi.

Çünkü teşvikler, kredi muslukları hep aynı kesimin denetimindeydi.

Refah Partisi ile sesini duyurdu, AK Parti ile gerçek temsilcisini buldu.

Bu kavgada elindeki gücü kaybedecek kesim, bürokratlar.

Çünkü çağın ruhunu yakalayamadıkları gibi, Türkiye toplumunun da gerisinde kaldılar.

Aydınlanma felsefesi geleneğinin temsilcileri olarak doğru tekelinin sadece kendi ellerinde olduğuna inandılar.

Çağdaşlığı; innovasyon, toplumun refahı, bebek ölümleri, sanat ve bilimde değil de, kıyafette aradılar.

Başı açık bir kadın ne kadar cahil olursa olsun, doktora sahibi bir başörtülüden daha değerliydi onlar için.

Gözleri gerçeğe o kadar kapalıydı ki, genç kızların üniversitede eğitim görme hakkının bile ellerinden aldılar.

Laik cumhuriyetin üniversitelerini genç kızlara çok gördüler.

O yüzden eşi başörtülü Abdullah Gül’ün Çankaya’ya çıkmasını engellemek için taklalar atıp durdular.

367 gibi bir hukuk maskaralığı buldular ve Anayasa Mahkemesi’nden bu yolda bir karar da çıkardılar.

Bürokratik emir-komuta zinciri çerçevesinde alınmış bir karardı o.

Beklemedikleri bir şey oldu, hükümet muhtıraya da karşı çıktı.

Zaten tarih onlar hakkında hükmünü vermişti.

Sonuçta halk iradesini sandıkta gösterdi ve Gül’ü Çankaya’ya çıkardı.

Kaderin cilvesini en güzel Taraf’ın dünkü manşeti anlatıyordu: Gül Çankaya’da, Mr. 367 adliyede...

Evet, 367’nin mucidi Sabih Kanadoğlu, Ergenekon savcılarına 4.5 saat ifade verdi.

Bürokratik Cumhuriyetin geldiği noktayı bundan daha iyi ne anlatabilir ki...

Şimdi elde bir tek, üniformalı bürokratların Hayrünissa Hanım’la el sıkışmamak için köşe kapma oynamaları kaldı.

Koca koca adamların bir kadına böyle davranışı akıl alabilecek bir şey değil.

Ama yakın geçmişe bakınca bu konuda ne kadar ciddi yol alındığını görüyor ve Özal’ın dediği gibi, ‘’Alışırsınız’’ diyoruz.

Sivil faşizmin gerçek kaleleri bir bir düşüyor, bürokratların krallığı, darbe yetileri bitiyor.

Bu sivil faşizmin can çekişmesi.

Bu düzene sahip çıkanlar, sivil faşizmin sözcüleridir.

TARAF

YAZIYA YORUM KAT