1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Sıkıştılar, Çıkış Stratejisi Arıyorlar
Sıkıştılar, Çıkış Stratejisi Arıyorlar

Sıkıştılar, Çıkış Stratejisi Arıyorlar

​​​​​​​Cinayetin kanıtları herkesi ikna edecek kadar güçlü olmasaydı, muhtemelen paraya boğdukları lobiler üzerinden işi Türkiye’nin üzerine yıkmak için çoktan büyük bir kampanya başlatılmış olacaktı.

14 Kasım 2018 Çarşamba 12:27A+A-

Mehmet Acet, Yeni Şafak gazetesindeki yazısında Cemal Kaşıkçı cinayetini ve Suudi Arabistan ve ortaklarının üzerinde çalıştıkları bu olaydan çıkış stratejilerini yorumluyor:

Arap yönetimlerinde, Körfez’de, kapalı kapılar ardında neler döndüğünü, Türkiye’ye karşı ne tür kirli işler çevrildiğini iyi bilen bir isimden dinlediklerimi aktararak başlayayım:

-Birleşik Arap Emirlikleri, ağustos ayında Türkiye’yi hedef alan döviz saldırılarının tam göbeğinde yer alıyor. Bu net bir bilgi, hiç kuşkunuz olmasın.

-Kaşıkçı cinayeti bahsinde Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan üçlüsü suçu Türkiye’nin üzerine yıkmak için propagandistlerini devreye soktu.

-“Bu cinayet Türklerin dahli olmadan gerçekleşemez, işin içinde bazı Türk yetkililer de var” diye kara propaganda yürütüyorlar. Ne yazık ki, bu kampanya işe de yarıyor.

Birleşik Arap Emirlikleri ve bu ülkenin ‘Karanlıklar Prensi’ Muhammed Bin Zayed deyince az durmak lazım.

Türkiye’de gezi olaylarından itibaren kesenin ağzını açarak bazen algı üzerinden, bazen de fiili operasyonlarla Erdoğan yönetiminin devrilmesine oynayan, 15 Temmuz darbe girişimi için üç milyar dolar fon sağladığı resmi Türk makamları tarafından dillendirilen bir Veliaht Prens’ten söz ediyoruz.

Bin Zayed, birkaç gün önce Suudi Arabistan’a giderek, Suudi Veliaht Prens Muhammed bin Salman ile içeriği açıklanmayan gizli görüşmeler yaptı.

Görüşmeler gizli tutuldu ama bu ikilinin hangi konu üzerinde kafa yorduklarını kolayca tahmin edebiliyoruz.

Kaşıkçı cinayetiyle ilgili, aslında yanıtını da kendi içinde barındıran temel bir soru var:

Cinayeti işleyenlere bu emri kim verdi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu soruyu sürekli bir biçimde gündemde tutmasının, Kaşıkçı cinayetiyle ilgili ses kayıtlarını isteyen ülkelerin liderlerine dinletme stratejisi izlemesinin ve ısrarla “Talimatı verenin ortaya çıkarılması lazım” demesinin bir gerekçesi var.

Erdoğan’ın en son Paris dönüşü uçakta kendisine eşlik eden gazetecilere söylediği ifadelere bakalım:

“Kayıt gerçekten bir felâket. Sayın Trump’ta da, Sayın Merkel’de de, Sayın Macron’da da bunu müşahede ettim. Bir defa katiller bu 18’in içindedir. Talimatı verenin kim olduğunun da ortaya çıkarılmasını istiyoruz.”

“Suudilerin istihbaratçısı kaydı dinlediğinde, ‘Herhalde bu eroin almış; bunu ancak eroin alan birisi yapar’ diyecek kadar şok oldu. Buna rağmen olayı saptırma peşinde olanlar var.”

En başta sözlerine atıf yaptığım kaynağın dediğine göre, darbeci general Sisi tarafından yönetilen Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan, Kaşıkçı cinayetini örtmek, unutturmak, mümkünse Türkiye’nin üzerine yıkmak için ortak karar almışlar.

Cinayetin kanıtları herkesi ikna edecek kadar güçlü olmasaydı, muhtemelen paraya boğdukları lobiler üzerinden işi Türkiye’nin üzerine yıkmak için çoktan büyük bir kampanya başlatılmış olacaktı.

Ama şimdi farklı bir ‘çıkış stratejisi’ geliştirmek zorundalar.

Peki, bu çıkış stratejisi ne olabilir?

Geçenlerde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Kaşıkçı cinayetiyle ilgili henüz kamuoyu ile paylaşılmamış kanıtlar olduğunu söyledi.

İnsanın acaba henüz açıklanmamış kanıtlar arasında doğrudan emri verene götürecek kadar önemli başka bilgiler mi var diye sorası geliyor.

Çeşitli ülkelerin istihbarat birimlerine dinletilen ses kayıtlarının Suudi yetkilileri bile ikna ettiği ortada. Ama bu kayıtların içeriği de henüz tam olarak kamuoyuna yansımış durumda değil.

Cinayeti işleyenler kadar, emri verenlerin de yüreğine korku salan sorular bunlar.

O yüzden Kaşıkçı cinayetini Türkiye’nin üzerine yıkarak işin içinden sıyrılmaya çalışmak, akıllıca bir ‘çıkış stratejisi’ gibi görünmüyor.

Bunun yerine yan yollardan ilerleyerek yine Türkiye’ye zarar verme güdüsüyle durumu kurtarmak isteyebilirler.

Yan yollar derken, akla peş peşe bir sürü senaryo üşüşebiliyor.

Gezi olaylarında olduğu gibi, 15 Temmuz’da olduğu gibi, Ağustos’taki döviz kuru hamlelerinde olduğu gibi, paranın gücünü kullanarak doğrudan Türkiye’yi hedef alan, Erdoğan’ın Kaşıkçı cinayetinin aydınlatılması için sergilediği kararlı duruşu etkilemeye dönük yeni girişimler karşımıza çıkabilir.

Önümüzdeki süreçte, Türkiye’yi zorda bırakma potansiyeli taşıyan herhangi bir gelişme olduğu takdirde, önce bu üç ülke üzerinden iz sürmek gerekebilir.

Ama tersi de olabilir.

Kaşıkçı cinayetinin ‘paçalarına dolanmış’ olması, karanlık odalarda iş tutmaya alışmış olanların yeni kurgularla hareket etmelerini engelleyici bir faktör olarak da karşımıza çıkabilir.

Ama bu, iyi senaryo.

Kendilerini daha rahat hissettikleri bir anda, hiç beklenmedik yerlerden yeni bel altı vuruşlara yönelebilirler.

O yüzden kötü senaryoyu daha fazla akılda tutmakta yarar var.

HABERE YORUM KAT