1. YAZARLAR

  2. Avni Özgürel

  3. Rachel’in seçimi ve biz
Avni Özgürel

Avni Özgürel

Yazarın Tüm Yazıları >

Rachel’in seçimi ve biz

07 Ocak 2009 Çarşamba 15:03A+A-

İsrail Başbakanı Olmert, Mısır Devlet Başkanı Mübarek’le anlaşarak saldırı emrini vermiş olabilir mi? Türkiye dahil pek çok ülke önceden İsrail saldırısından haberdar mıydı?

İsrail Başbakanı Olmert, Mısır Devlet Başkanı Mübarek’le anlaşarak saldırı emrini vermiş olabilir mi? Türkiye dahil pek çok ülke önceden İsrail saldırısından haberdar mıydı? Gazze’nin vurulması El Fetih’in işine mi geldi? Hamas mı İsrail’i kışkırttı, İsrail mi Hamas’ı?

Kim suçlu? Telaviv, ABD’deki yönetim boşluğunu fırsat bilip iki hafta sonra göreve başlayacak Obama’ya Beyaz Saray’a oturmadan mesaj mı vermek istedi?

Bunlar ve benzeri siyasi arka plan sorularına verilecek kitaplar dolusu cevap bulunabilir... Ama değişmeyecek olan gerçek şu ki; o cevapların hiçbiri Filistin halkının maruz kaldığı zulmü, acının vardığı boyutu anlatmaz.

Dil, sevgi ya da acının şiddetini tarife yetmediğinde insanoğlunun beyni zıt kavramlarda arar çıkış yolunu.

Bildik kelimeler yerine sevginin küfür sözcükleriyle ifade edildiği, hayvan isimlerinin övgü olarak kullanıldığı; yaşanan acının dehşetiyle gözyaşının donduğu, ıstırabın şiddetinin gülmeye yol açtığı haller vardır. Gazze’nin içine itildiği durum da böylesi.

Orada ne olduğunu haber bültenlerini dinleyerek öğrenmek imkânsız. Kaç roket, kaç tank, kaç ölü, kaç çocuk, hangi semt, saat kaçta ve sanki çok önemliymiş gibi İsrail’in kullandığı merminin cinsine, etkisine dair uzun tafsilat. Söylemeden geçmeyeyim, arada bir yere sıkıştırılan ‘Hamas’ın füze saldırısı’ lafları. Dinleyip isyan etmemek imkânsız. Antik çağın ‘ateş topu’ tabir edilen mancınık fırlatmalı silahının varilden, su borularından bozma modeli füze denilenler.

İyi de orada ne olduğunu nasıl bileceğiz diyorsanız, 2003 senesi Mart’ında Gazze’de Filistinli bir doktor ve ailesinin evini yıkmaya gelen İsrail askeri dozerini engellemek isterken dozer sürücüsünün ezerek öldürdüğü International Solidarity Movement’in (Uluslararası Dayanışma Hareketi) 23 yaşındaki üyesi Rachel Corrie’in mektuplarını internet ortamında bulup okuyun.

Diyebilirsiniz ki aradan altı yıl geçmiş, tablo değişmiştir. Haklısınız, değişti elbette. Sayıların yanına birkaç sıfır eklendi, bölünmüş Filistin’in Gazze şeridine sığınmış halkı daha bir kıstırıldı, geçmişte utanma belası yardım gönderen, göndermese bile yardımları engellemeyen anlayışın yerini duyarsızlık, hatta pervasızlık aldı. Yani, Rachel’in dehşet tablosu kıyamet manzarasına dönüştü altı yıl zarfında. Ama bir şey var ki o hiç değişmedi. Resme hâkim kan rengi! Rachel’in yansıttığı gibi kaldı o.

“Anneciğim... İsrail ordusu burada iki büyük kuyuyu yıktığı için, halk susuz. Yıkılan kuyular buranın su ihtiyacının yarısını karşılamaktaydı. İnsanlar bizden yıkıma karşı evlerini korumaya yardımcı olmamız için geceleri yanlarında bulunmamızı bekliyor. Ama akşam saat ondan sonra, dışarı çıkmak çok zor; çünkü İsrail ordusu sokaklarda gördüğü herkesi direnişçi sayıyor ve ateş ediyor. Bizim sayımız ise pek az. Dün, bir babanın, ellerinden tuttuğu iki küçük çocuğuyla, evinin havaya uçurulacağı düşüncesiyle tanklar, bir keskin nişancı kulesi, buldozerler ve Jeep’lerin durduğu bölgeye doğru yürümesini izledim. Bu olay, pazar günü tank ve buldozerler 300 insanın geçim kaynağı olan 25 sera yıkılır, 150 kişi tutuklanıp götürülürken başlarının üzerinden geçecek şekilde üzerlerine ve çevrelerine ateş açıldığı yerde oldu. Adamın, evini değil tankların bulunduğu bölgeyi daha az tehlikeli bulduğunu gördüğümde dehşete kapıldım. Öldürüleceklerinden korktum ve onlar uzaklaşana kadar tanklarla aralarında durmaya çalıştım. Bunlar her gün oluyor, ama bu babanın iki küçük çocuğuyla kendini dışarı atıvermesi şu anda beni fazlasıyla etkiledi.”

..Ve daha onlarca yürek kaldıran izlenim. En acısı da şu an Gazze’de yaşananların yanında Rachel’in anlattıklarının hiç mesabesinde kaldığını bilmek.

Yeri gelmişken iki üzüntümü ifade edeyim.

İlki, bizde yardım denilince akla sadece para toplamanın geliyor olması. TV kanallarında bazı vakıfların Filistin için bağış kampanyaları başladı. Toplanan paraların akıbeti nedir, devletlerin acil sağlık malzemesi dahil yardım malzemesi sokamadığı Gazze’ye bu vakıflar nasıl ve ne ulaştırırlar bilemem. Türkiye’nin Rachel Corrie’leri yok. Herkes uzaktan ağıt yakmaya talip.

İkinci üzüntüm, mesleki. Geçmişte iyi-kötü savaş muhabirliği diye bir şey vardı bizim basında... Savaşın siyasi cephesinde ne olup bittiğini ajanslar geçer, muhabirler insan hikâyelerini, izlenimlerini yazarlardı. Yok oldu bu. Bölgedeki muhabirlerin kaleme aldıklarını okuyun, onları TV kanallarında dinleyin fark edeceksiniz; hepsi resmi açıklamaları kaçırmamanın derdinde.

RADİKAL

YAZIYA YORUM KAT